Güney Osetya, dünyanın küresel boyutta çatışmalara yol açabilecek tek 'küçük ve bilinmeyen' bölgesi değil. Dağlık Karabağ, Transdinyester, Sincan, Tibet ve Somaliland'ın yanı sıra Güney Sudan ve hatta Grönland bile ABD'yi Rusya veya Çin'le karşı karşıya getirme potansiyeline sahip
Geçen ay bir cumartesi gecesinin ilerleyen saatlerinde kendimi bir Grönland barında, Danimarka Kraliyet Donanması mensubu aşırı sarhoş biriyle sohbet ederken buldum. Amerikalı olduğumu öğrenince, ABD'nin şu an Danimarka'ya bağlı olsa da barışçıl yollarla bağımsızlığa doğru ilerleyen Grönland'ı kendisine dahil etme hazırlıkları yaptığına dair inancını açıkladı. Ona göre Washington, kuzey Grönland'daki kilit öneme sahip füze savunma radarlarının durumu hakkında endişeliydi ve ne Danimarka ne de Grönland siyasetçilerinin bu bölgede daimi bir Amerikan varlığını garanti edeceğine bel bağlayabiliyordu.
Boru hattı öfkesi haklı
"Elbette Danimarka ordusu ABD karşısında çok güçsüz. Bir çatışmada kimin desteğine başvurmamız gerekir sence? Rusya'nın tabii ki. ABD'yle boy ölçüşebilecek tek ordu Ruslarda," dedi buram buram Tuborg kokan nefesiyle. "Bir düşün." Ben de düşündüm ve senaryo bana pek mümkün görünmedi. Ama o zaman, Gürcistan'da adını kimsenin
duymadığı ayrılıkçı küçük bölge Güney Osetya yüzünden Soğuk Savaş'ın tekrar patlak vereceği de pek mümkün görünmüyordu. Son iki haftada yaşananların ardından, dünyanın bilinmeyen fakat küresel boyutta çatışmalara yol açabilecek bölgelerine bir kez daha göz atmak farz oldu. İşte size en riskli yerlerin herhangi bir sıra gözetmeksizin yapılmış listesi.
Dağlık Karabağ: Güney Kafkasya'daki Gürcistan, Ermenistan ve Azerbaycan kilometrekare başına düşen ayrılıkçı bölgeler açısından dünya lideri sayılabilir. Gürcistan'ın başında Güney Osetya ve Abhazya var ve Tiflis, Türkiye sınırında yer alan Acaristan'ın kontrolünü de
ancak 2004'te sağlayabildi.
Dağlık Karabağ kâğıt üzerinde Azerbaycan'ın parçası, fakat 1990'larda Ermeni kökenliler kanlı bir savaşın ardından burayı ele geçirdiler ve şu anda bölgede Ermenistan'dan gelen paralarla desteklenen fiili bir iktidara sahipler. Kimse burayı bir ülke olarak tanımasa da enerji gelirleriyle zenginleşen ve Ermenistan'ın üç katı büyüklüğünde bir askeri bütçeye sahip olan Azerbaycan, bölgenin elinden çıkmasını milli aşağılanma olarak algılayıp çatışma çıkarmaya meyilli hareketlerde bulunuyor.
Dağlık Karabağ'da çatışmaların tekrar baş göstermesi, Azerbaycan'da önemli petrol çıkarı olan ABD ve Avrupa'yı da etkileyebilir. BP'nin başını çektiği Batılı bir konsorsiyum Hazar Denizi'nin Azerbaycan açıklarındaki zengin petrol ve doğalgaz yataklarını işlemeyi sürdürüyor. Batılı petrol şirketlerinin bölgedeki varlığı, Hazar'ı kendi etki alanında gören Rusya'yı da rahatsız ediyor. Dahası, buradan elde edilen doğalgaz ve petrol, Clinton ve Bush yönetimlerinin ciddi desteği sonucunda yalnızca Rusya'yı devreden çıkarma amacıyla inşa edilmiş boru hatları kullanılarak Türkiye ve Gürcistan üzerinden Akdeniz'e ve Avrupa'ya taşınıyor.
Ermenistan ise yüzyıllardır Rusya'nın müttefiki ve bugün ordusu Moskova'dan gelen yardımlarla yaşayabiliyor. Rusya haklı olarak ABD destekli boru hattını yükselişe geçen doğalgaz ve petrol sektörüne vurulmuş bir darbe olarak görüp bu projeyi baltalamanın yollarını arıyor.
Transdinyester: Moldova'nın bu küçük bölgesi Sovyetler Birliği'nin dağılma sürecindeki kargaşada Rusya'dan koptu ve çoğunluğunu Rus asıllılar oluşturuyor. Rusya, tıpkı Güney Osetya'ya yaptığı gibi, imparatorluğunun ufak bir parçası olan Transdinyester'i otoriter rejiminin ve Batı karşıtı siyasetinin uç kalesi olarak kullanıyor. Bölgede yaklaşık 1200 Rus askeri var. Son dönemde Moldova Batı'ya giderek yakınlaştı ve NATO'ya katılma arzusunu dile getirip Irak'a küçük çaplı birlik göndermeyi bile önerdi. Uluslararası Kriz Grubu bu çabalara burun kıvırıyor. Onlara göre "Moldova'nın Batı yönelimli siyasete gösterdiği görece yeni bağlılık köklü olmaktan ziyade fırsatçı." Fakat aynı şey Tiflis için de söylenebilir ve bu fırsatçılıkları Gürcülerin ABD'nin eski Sovyetler Birliği'nden çıkan en iyi dostları haline gelmelerini engellemedi. Transdinyester'deki çatışma bir süredir askıya alındı, zaten kimsenin Moldova'dan pek bir çıkarı yok, fakat bu durum bozulursa ABD ve Rusya muhakkak zıt taraflarda yer alacaktır ve Güney Osetya sonrası bir dünyada neler
yaşanabileceğini kim bilebilir?
Sincan ve Tibet: Çin'in batı sınırında bulunan bu iki bölgede yaşayanlar, Pekin'in Çin kökenlileri oraya yerleştirerek kendilerini 'geliştirme' ve ayrılıkçı faaliyetlerine darbe vurma girişimlerinden usandı. Sincan'da ağırlıklı olarak Müslüman azınlıklar bulunuyor, nüfus olarak başı çeken de Pekin'le öteden beri kavgalı olan Uygurlar. ABD Dışişleri
11 Eylül saldırılarının ardından şaibeli bir milliyetçi Uygur grubunu resmi terörist örgütler listesine alarak Çin'in Sincan'a uyguladığı baskıyı desteklediğinin işaretini verdi. Fakat sonra Uygurlara yönelik insan hakları ihlalleri ABD'nin bir numaralı ilgi odağı oldu. Geçen yıl Bush, tanınmış Uygur eylemcisi Rabiya Kadir'le iki kez görüştü. Birçok Uygurlu gibi Kadir de Doğu Türkistan adını alacak bağımsız bir Uygur devletinin kurulmasını savunuyor.
ABD Uygurlara yakın
Son aylarda güvenlik güçlerine karşı saldırıların artmasıyla beraber Doğu Türkistan'da işler kızıştı. Afganistan'dan ağzı yanan ABD'nin rakip süper güçleri zayıflatabilecek Müslümanları destekleme çabalarından vazgeçtiğini varsayabiliriz. Fakat daha ciddi bir çatışmada Uygurların tarafında yer almak ABD'nin İslam karşıtı olmadığını, dolayısıyla gözden çıkartılmaması gerektiğini kanıtlamanın bir yolu olarak da değerlendirilebilir.
Somaliland: Somali, Amerikan ordusunun kuyruğu kıstırmış bir halde ülkeden şutlandığı 1993'ten beri ABD'nin başını ağrıtmaya devam ediyor. ABD uzun süredir dünyanın bu en başarısız devletinin İslamcı teröristlere yataklık ettiği yönünde endişeli ve burnunu bir kez daha bu bölgeye sokmak istediğini gizlemiyor. ABD 11 Eylül'den sonra Cibuti'de bir üs açtı; amaç komşu Somali'yi gözlem altında tutmak ve sıçarayabilecek bir kaosu engellemekti. Kaide bağlantısı olan İslamcıların 2006'da Mogadişu'yu ele geçirmesinin ardından ABD, beceriksiz fakat laik bir hükümetin yeniden inşa edilmesini hedefleyen bir Etiyopya işgalini destekledi ve Kaide şüphelilerine yönelik hava saldırıları düzenledi.
Yakınlarda Pentagon, Somali'nin kuzey ucunda görece istikrarlı bir bölge olan
Somaliland'ı kullanarak civarda kalıcı varlık gösterme niyetine dair söylenti yaymaya başladı. Somaliland kendi hükümeti, para birimi ve bayrağıyla, Somali içinde fakat ondan fiilen kopmuş birkaç bölgeden biri. Dostane hükümeti ve nispeten istikrarlı yapısıyla Somaliland ABD ordusunda bazılarının dikkatini çekti. Bu kişiler ABD'nin Somali'ye karşı bir koçbaşı işlevi görebilecek Somaliland'a güvenlik yardımı sağlaması gerektiğini iddia ediyor. Savunma Bakanlığı'ndan bir yetkilinin Aralık 2007'de Washington Post'a yaptığı açıklamaya göre Pentagon "Somaliland bağımsız olmalı" diye düşünüyor.
Güney Sudan: Sudan'ın çoğunluğu siyah ve Hıristiyan olan, Teksas büyüklüğündeki bu parçası 2005'te Arap-Müslüman hâkimiyetindeki hükümetten özerklik kazandı ve bu, 22 yıllık iç savaşı bitirdi. Darfur manşetlere çıkarılıyor, fakat Güney Sudan'ın şu an kendi hükümeti var, kendisine Yeni Sudan diyor ve ayrılıp ayrılmamak konusunda 2011'de referandum yapmayı planlıyor. İşleri daha da içinden çıkılmaz hale getiren, Güney
Sudan ve resmi Sudan'ın sınır anlaşmazlığı. Doğal olarak bu sınır bölgesi Sudan petrolünün büyük kısmının bulunduğu yer. Güney Sudanlı liderler Hartum'u, iki hükümetin sözüm ona paylaşacağı petrol gelirleri konusunda dalavera yapmakla ve askerlerini sınır bölgesinden çekmekte ağır davranmakla suçluyor.
Çin'in Hartum'la bağlantılarına dair pek çok söylenti var; Güney Sudan'sa ABD'yle dost. Güney Sudan'da bağımsızlık peşinde koşmak veya merkezi hükümete katılmak konusunda bir iç bölünme söz konusu. ABD'nin güney için bağımsızlığı destekleyip desteklemeyeceği meçhul, fakat işleri tekrar karıştırıp işin içine ABD'yle Çin'i sokacak bir tutumdan geri durmak için yeterince sebep var.
İnsansız topraklar bile listede...
Bu liste Tayvan, Dağıstan, Bask ülkesi, Katalonya, Gurkaland, Doğu Bolivya veya Kürdistan'ı içermiyor. Cebelitarık ve Keşmir gibi ihtilaflı bölgeleri; Flandra, İskoçya veya Vermont'taki gibi barışçı bağımsızlık hareketlerini; veya Spratly Adaları, Hanish Adaları, Perejil veya Aksai Chin gibi insansız topraklar üzerindeki tartışmaları zikretmeye bile gerek yok.
Biz dönelim Grönland'a. 25 Kasım'da seçmenlerin adanın, sömürgeci Danimarka'yla ilişkilerini tekrar tanımlayan bir referandumu onaylayıp bağımsız olması bekleniyor. Bunun ABD'nin füze savunma tesisi için olduğu kadar, yabancı şirket yardımıyla yeni yeni sömürülmeye başlanan petrol ve mineral rezervleri için de sonuçları olur. Riskler saymakla bitmez. Bir düşünsenize.
Kaynak: Radikal