İlk hedef anayasa


Erdoğan'ın 2011 planı yeni anayasa ve Gül ile uyum üzerine kurulu. AB ve Güneydoğu'ya özel vurgu var

Başbakan Tayyip Erdoğan, dün açıkladığı 60'ıncı Hükümet Eylem Planı ile aklındaki 2011 Türkiye'sine ilişkin öngörülerini anlattı.
Anlattığı şekliyle 2011 Türkiye'sinin eğitim düzeyi daha yüksek, sağlık sistemi daha yaygın, tarımsal üretimi daha gelişmiş, altyapısı daha bayındır, bölgelerarası farklılıkları daha azalmış, yatırım ve istihdam sorunlarıyla daha iyi başa çıkabilen, savunması daha güçlü, dış politikası daha etkin ve daha demokratik bir ülke olması beklenir. Böyle bir Türkiye'yi 2011'de ben de görmek isterim. Ama Başbakan'ın dün sıraladığı 145 hedefin ne kadar gerekçi ve yapılabilir olduğuna ilişkin sorular da, planın açıklandığı dakikadan itibaren televizyonlarda tartışılmaya başlandı.

Bu tartışmaların ortak noktasında planın nasıl yürütüleceğine ilişkin sorular vardı. Yanıtını icraatla vermek Erdoğan hükümetine düşer.
Bu kayıt bir yana, eylem planına geniş açıdan baktığımızda birinci sıranın yeni bir anayasaya verildiğini görüyoruz. 'Toplumsal uzlaşmayla yeni bir anayasa hazırlanacaktır' hedefinin 145 madde arasında birinci sıraya konulmasının, simgesel öneminin ötesinde bir anlamı olduğu düşünülebilir.

Erdoğan, mevcut anayasanın değiştirilmesiyle değişecek oyun kurallarının siyaset ve ekonomide kendi eylem planı doğrultusunda atılacak adımları kolaylaştıracağını düşünüyor. Dolayısıyla yeni anayasa, diğer 144 maddeden biri değil, kapsayıcı dönüşüm anlamı yüklenmiş vaziyette birinci sıraya yazılmış.

Yeni anayasa ile birlikte, eylem planının uygulanması açısından Başbakan Erdoğan'ın en güvendiği unsurun Cumhurbaşkanlığı makamında Abdullah Gül'ün oturması olduğu söylenebilir.

Gül'ün Erdoğan için önemi

Bunu yalnızca Gül'e yönelik hızlı onay makamı, ya da 'noterlik' suçlamalarına gösterdiği sert tepkiden ve 'Cumhurbaşkanı ile Başbakan'ın uyumlu olmasından vatandaş memnun olmalı' türünden vurgusundan değil, bir başka önemli ayrıntıdan da anlamak mümkün.

O ayrıntı da şu: Başbakan'ın eylem planı içinde Avrupa Birliği'ne ilişkin bir madde yok gerçi, ama hem takdim konuşmasında, hem de planın hazırlanmasında asıl unsurlardan birisinin AB uyumu olduğu açıkça vurgulanmış. Erdoğan dün Gül ile uyumuna verdiği önemi göstermek için de şunu söyledi: "AB konusunda aynı şeyleri paylaşıyor, aynı düşünüyoruz. Bu bizi AB ile ilgili konularda rahatlatacak."

Erdoğan'ın Gül'den yalnız AB değil, başka pek çok konuda hükümeti rahatlatacak uyumlu çalışma beklediği açık. Gül buna açık. Nitekim dün Başbakan'ın değindiği, 'Yerindeliği hükümet, hukukiliği Çankaya belirler' tanımlamasına, Gül geçen hafta değinmişti. Cumhurbaşkanı, 1993'de Anayasa Mahkemesi'nin almış olduğu bir karara dayanarak, hükümet kararlarının yerinde olup olmadığına değil, hukuka uygun olup olmadığına bakacağını açıkça ifade etmişti.

Gül'ün bu duruşunun Erdoğan'a yalnızca üniversiteler, eğitim gibi netameli alanlarda değil, köşeli ekonomi kararlarında da rahatlık, kolaylık sağlayacağı söylenebilir. Buna diyelim Merkez Bankası'nın İstanbul'a taşınmasından, orman niteliğini yitirmiş araziler üzerindeki tasarrufa dek pek çok madde girebilir.

Verimi enerji belirleyecek
Eğitim alanında yüzde 100 ilk, yüzde 90 orta öğrenim hedefinin konulmuş olması bile iyidr. İddialıdır, ama iyidir. Araştırma geliştirme çalışmalarına, yüksek teknoloji yatırımlarına, istihdamı artırıcı önlemlere yer verilmesi de iyidir. (Su kıtlığı sorununu akılda tutarak) Güney Anadolu Projesi'nin beş yılda tamamlanması hedefinden, demokratikleşme adımlarına kadar bir dizi siyasi-hukuki hedefin sıralanması da olumludur.

Başbakan'ın bütün bu iddialı hedefleri, temennileri sıralarken soru-cevap bölümünde sarf ettiği bir cümle ise hem gerçekçi, hem de düşündürücüdür. Bu, 'Petrolün varili 100 doları aşarsa hesaplarımız değişebilir' cümlesidir. Ekonomik ve dolayısıyla siyasi performansın, enerji sorununa ne kadar bağlı hale geldiği böylelikle görülüyor.

Erdoğan hükümetinin önümüzdeki dönemde içeride de, dışarıda da en stratejik konularının hep enerji meselelerine bağlı gelişeceği anlaşılıyor. Irak ve PKK'dan Kafkaslar'a, Rusya'dan İran'a, ABD ile ilişkilerden AB ile ilişkilere, ihracat rakamlarından istihdam rakamlarına dek enerjinin her alanda hayatımıza gireceği bir dönemi Erdoğan dün ilan etmiş oldu aslında.

Kaynak: Radikal