İlah yoktur!

            İnkâr ile başlar hakikat.

            Kat"i ve tereddütsüz bir reddediş her türlü iddiayı kadük ve hükümsüz bırakır.

            “L┠ile başlar ilahların inkârı. “İll┠ile devam eden bir şart, “Allah” gibi ezeli ve ebedi bir hakikatle biter inanan toplumlar için.

            Hiçbir inanç, terk edilmesi emrolunmuş bir sapkınlığı yedekte tutmayı müsamaha ile karşılamaz.

            Ve hiçbir inanç yoktur ki inkâr edecek bir şeyi kalmamış olsun.

            İnsan ki; inkârla yakaladığı her bir hakikati “emmâre”den “levvâme”ye, “mülhîme”den “sâfiye”ye geçiş mertebelerinde bir bir tırpandan geçirerek ruhunu avuçlarında terbiye etme kudretine sahip bir varlık. İnkâr üzerinden ulaştığı her hakikati dahi, tırmandığı bir üst mertebede tırpanlayan ve “ benim varlığım onun varlığıdır. Bende görünen her şey O dur” diyebildiği son aşamada, tanrı ile bütünleşebilen bir varlık.

            İnkâr ile başlıyor her şey. Yedeksiz ve zulada hiçbir şey taşımadan girilebilir her inancın kapısından. İnanç ki, karşısında olduğu her şeyi inkâr etmekle güçlüdür.

            “Lâ”dır, bir hakikate varışın sırrını içinde tutan reddediş lafzı. Onun için “L┠ile başlar iman.

            İnanç bağlamında kutsallığını kaybeden hiçbir put, sanatsal ve simgesel değeri dolayısıyla muhafaza edilemez. İnanç gereği inkâr edilen her şey, varlık olarak da hayattan ve hafızadan silinmedikçe, “L┠anlamını kaybeder ve “ill┠hükümsüz kalır. İlah ile Allah arasındaki alan, inanç ile yaşam arasındaki çelişkilerle dolar.

            Bu çelişkiler içinde hayat süren sara çırpınışlı bir toplumun, ruhuyla beraber idrakiyle de râm olduğu putları yedeğinde tutması; inkar etmeden, karşı çıkmadan, başkaldırmadan, küfür etmeden, direnmeden ve savaşmadan “Hak”ka ulaşma beleşçiliğinden başka bir şey değildir.

            İslam"ın ilk inananları daha İslam"ın ilk emirlerini yerine getiremeden “şehit” oldular. Çünkü “L┠dediler. Ruhlarını kelepçeleyerek “Allah”a teslim ettiler.

            İslam"a inandığını iddia eden ve bu iddiayla kendi görüş ve cemaatinin öğretileri doğrultusunda fikir ve davranış sergilemeyen herkesi din dışı kabul eden yaklaşım, Ortodoks Hıristiyanlığının hastalıklı bir mirasıdır. Bu miras ne yazık ki, “ilah”la “Allah” arasındaki alanın, tamamen ilahlara terk edilmesine kolaylık sağlıyor. Ve “L┠ile başlayan inkâr hareketi daha “İllâ”ya varmadan top yekûn bir reddedişle “şirk”ten “küfr”e doğru bir yola açılıyor.

            Ve ben;

            İnancı şeytan tırnağıyla cırmıklanan inanmışlar ülkesinde “hoşgörü ve diyalog” adı altında o tırnaklara oje sürüp törpüleyen, inkâr etmesi emrolunmuş her türlü necasetle uzlaşma zemini arayan, ilahlarını inkâr etmeden Allah"ına kul olmaya çalışan ve putlarını zulasında yedekleyen soytarılıklar cehenneminde hiç İslamcı olmadım.

            “Ben” merkezli bir izahı yapmaktan duyduğum utancı ifade ederek, bir hatır uğruna, burada, Dünya Bülteni"nde maddi ve manevi her türlü beslemeden uzak ve karşılıksız, yazdığım yazılardan ötürü, inanmış bir toplumun kutsallarına sahip çıkmaktan çok ona musallat olan şeytanlara karşı ileri sürdüğüm düşünceler ortada iken, böylesi bir camiada hiç bilinmememe rağmen, fikirlerimle beraber şahsiyetimi hedef alan ve üstelik İslamcı kriterlerle dinime küfreden ehl-i imanın ülkesinde ben hiç İslamcı olmadım.

            “L┠evresindeki inkârla “Allah”a tutunmanın maddi ve manevi şartlarının peşinde koşan ve cehennem ayetlerinden cennet ayetlerine doğru açılacak yolun şeytanlardan temizlenmesi gerektiğine inanan, şeytanla, pavyon ve barlardan çok cami avlularında karşılaşan biri olarak ben hiç İslamcı olmadım.

            İnançlara karşı uzun tırnaklar ve şeytan boynuzlarıyla yapılan taarruzlar ortada iken; dünyayı cehenneme çeviren zalimlerin putlarıyla uzlaşma ve diyalog zemininde hemhal olan, tesadüf ile tevafuk arasındaki farkı kıtalar arası uzaklığa bölüştüren, kendi dininin diline ait sözcükleri artistik tavır olarak değerlendiren, bilmediği dininin dinle ilgisi olmayan biri tarafından dile getirilmesini kâfirlik addeden, makine profesöründen din, din tüccarlarından hayat dersi alarak şeytanıyla barışık bir hayat süren bu ülkede ben hiç İslamcı olmadım...

            Yumurtadan anlamak için tıpkı tavuk olmak gerekmediği gibi, inanmışların kutsalına sahip çıkmak için o inanca tabi olmak gerekmediği gibi, İslam"ın İslamcıların tekelinde, komünizmin ya da diğer fikirlerin o fikri savunanların tekelinde olmadığını anlayarak ve kavrayarak, başkaldırıyı namus bilinci içinde ele alıp “L┠öncülüyle doğrunun mihengine taşımaya gayret eden bir devrimci olarak ben hiç İslamcı olmadım.

            Lümpen, solcu ve komünist birçok gazete ve yayın organlarında, (yazar olduğumdan değil yazabileceğim düşünüldüğünden) yazılarımdan ötürü her türlü fikri yakıştırmaya maruz kalmış biri olarak, dünya bültenini daha hiç görmeden ve hakkında hiçbir fikri olmadan ilk yazısını vermiş biri olarak, Dünya bülteninin fikri yaklaşımını çok sonradan öğrenmiş biri olarak bir hatır uğruna tanışmaktan memnuniyet duyduğum bu sitenin İslamcı okurları tarafından şahsiyetimin hedef seçilmesini doğrusu anlamakta güçlük çekiyorum.

            Herkes yazar ve en iyisini yazanlar belki daha eline kalem almayanlardır. Bir yazar bir şarkıcı gibidir. Herkesin bildiği şarkıları söyler. Ama herkes, bildiği şarkıları şarkıcılardan dinlemek ister.

            Bilinen şarkıları kendi sesiyle mırıldanan biri olarak, ne yazarlığı bir kimlik, ne şarkıcılığı bir meslek kabul etmedim hiçbir zaman.

            En çok İslamcıların “L┠demesi gereken bir zulüm devrinde, benim “L┠deyişimi kendi ağzının kıvrımına uygun bulmadığı için hoşgörüsüzlükten öte, şahsıma ve insanlığıma yönelen ağır hakaretlere mail yoluyla maruz kalmak beni incitmiyor. Ama hayal kırıklığı yaratıyor.

            Sadece burada değil, hiçbir mecrada kimsenin kutsallarına yönelik bir ifadem ve iradem olmadı. Öyleyse nedir bu bırakın Müslüman"a, insana yakışmayan taarruz.?

            Ben, yere ve göğe sığmayan bir “ALLAH”ın ancak bir müminin yumruk kadar kalbine sığabileceğine inanmış biri olarak, “L┠diyorum ve gerisini dinime küfreden ehli imana bırakıyorum.

            Ben İslamcı değilim ve hiç olmadım.

            Şahsiyetime ve kutsallarıma saldırarak şeytanlarını azad eden bütün okurlara hiçbir kırgınlığım yoktur. Ama hayalimin bin yerinden kırıldığını üzülerek ifade etmeliyim.

           

Not: Böyle bir yazıyı yazmak zorunda kaldığım için herkesten özür diliyorum.