Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Yasemin Devrimi sonrasında Tunus’u ziyaret ettiğinde burada ilginç mesajlar vermiştir. Bu mesajlarından birisi, İslam ile demokrasinin ve modernite ile İslam’ın bağdaşabileceğine dair Tunus tecrübesinin öğretici olacağını ifade etmesidir. Burada, bağdaşmazlık veya aykırılık tezinin oryantalist bir hurafe olduğunu da söylemiştir. Emre Kongar ise Başbakan Erdoğan’ın Mısır ziyareti sırasındaki vermiş olduğu laiklik mesajını çok tutmuş. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Tunus’taki mesajını da aynı doğrultuda değerlendiriyor ve Arap Baharına karşı olmasına ve olaya BOP çerçevesinde komplo olarak bakmasına rağmen ABD ile Türkiye’nin Arap Baharını birlikte gütmesini ve yönlendirmesini istiyor. Arap Baharını Batı istikametinde dönüştürmelerinin faydalı olabileceğini savunuyor! Beyaz adamın medenileştirme görevine Türkiye’nin de katkı sunmasının yararlı olacağına inanıyor! Bu projeye kendi zaviyesinden Türkiye’yi de ortak ediyor.
Bernard Lewis, Türkiye’nin 10 yıl içinde İran’ın yerini alacağını savunurken Arap Baharı ülkeleri içinde demokrasiye geçebilecek tek ülkenin istisnai olarak Tunus olduğunu savunmuş; neden olarak da alt yapısının buna müsait olmasını göstermiştir.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül modernite ile İslam’ın bağdaşabileceğini savunuyor. Peki! Arap Baharı İslamcıları bu hususta neler düşünüyor? Fas Tevhit ve Islah hareketi Lideri Muhammed Hamdavi, Başbakan Erdoğan ve kurmaylarının Türkiye’de AKP’nin kurulmasına öncülük eden günlerde Fas’ı ziyaret ettiklerini ve deneyimlerini yerinde gördüklerini belirtmiştir.
İslamcılar arasında modernizm konusunda farklı değerlendirmeler var. Gelenekçiler veya muhafazakarlar genellikle modernizm ile İslam arasında al vere dayalı açık bir ilişki türü görmezler. Daha doğrusu modernizmi reddederler. Ya da İslami değerleri etkilemesine izin vermezler. Tonybee ve Taha Hüseyin ve Mustafa Kemal gibiler de modernizm ile İslam arasında tek yanlı bir ilişki biçimi görürler. İslam’ın edilgen olduğu ve tek yanlı bir ilişkiye yani iktibasa mecbur oludğunu düşünürler. Gelenekçiler de maziyi yeniden üretmek veya asli haliyle kopyalamak isterler. Peki üçüncü bir ilişki türü veya şık mümkün değil mi?
*
Bediüzzaman’ın yaşantısı ve hatta kılık kıyafeti bile geleneklere uygun olmasına rağmen modernizmi külliyen reddetmemiştir. Taha Hüseyin veya Tonybee’nin hilafına bu ilişkinin karşılıklı olduğunu görmüştür. Batı medeniyeti paradigmasının parçalanmaz ve üniter bir yapıda olduğunu savunan Tonybee ve Taha Hüseyin’in anlayışına karşı telahuku efkar kavramını kullanır. Yani medeniyetler karşılıklı katılıma veya etkileşime açıktır. Zaten Tonybee de külliyen İslam medeniyetinin söndüğünü söylemez. Sadece durdurulduğunu ve geçici bir atalet içine girdiğini söylemiştir.
Bununla birlikte Muhammed İkbal gibi Bediüzzaman da Batı medeniyetinin İslam nokta-i nazarından bir bütün olarak alınamayacağını lakin seçici bir alışveriş biçiminin mümkün olduğunu söylemiştir. Bediüzzaman’ın anlayışı sofistike bir anlayıştır. Bu sofistike anlayışı geçmişte Gazali ve Şah Veliyyullah Dehlevi gibi zevatta da görebiliyoruz. Onlar da bu anlayışı temsil etmiş ve paradigmalarını korumakla birlikte diğerlerinin katkısına açık olmuşlardır.
Bu anlamda Gazali’yi felsefe ve Bediüzzaman’ı da fen ilimlerini ret makamında görmek doğru değildir. Onlar sadece ayıklama suretiyle bu ilimlerin İslamileştirilesini savunmuşlardır. Onlar ilişkilerin veya alışverişin çerçevesini geniş tutmuşlardır. Elbette muhafazakar veya gelenekçi ulema bu genişliğe feveran etmiştir. Bununla birlikte modernizm bir zarftır. Mazrufun zarfın veya zaman fezasının dışında yaşama şansı yoktur. Bundan dolayı modernizm bir bütün olarak kabul edilmemekle birlikte toptan da reddedilmemiştir.
*
Medeniyetler arası ilişki Tonybee’nin savunduğu gibi kesinlikle A’dan Z’ye tabi-metbu ilişkisi değildir. Bununla birlikte hadislerde belirtildiği gibi Müslümanlar Batı medeniyeti karşısında edilgen olmuş ve onu her adımında taklit etmiş ve izlemiştir. Teorik alanın dışında fiiliyatta karşılıklı etkileşim tek yönlü olarak ilerlemiştir. Teorik alanda ise esasında ilişki telahuku efkar ya da interaktif bir ilişki türüdür. Modernizm ile İslam arasındaki ilişki, zaman ile kural arasındaki ilişkidir. Esas olan veya ilke ve ideal olan kurala uymaktır. Lakin şartlar açısından insanın yaşadığı atmosferin dışına çıkması da imkan dışıdır. Bundan dolayı kural ile zaman arasındaki ilişkiler düzenlenecektir. Hadislerde din kora yani ateşe zaman ise bedene veya ele benzetiliyor. Mümin ise elini yakmadan koru muhafaza etmekle mükelleftir. Bediüzzaman zamanın dayatmalarına veya moderniteye ilcaat-ı zaman diyor.
Bu noktada İslami kesimler kabul ile ret ikilemi arasında bocalıyorlar. İlk defa Hazreti Ömer döneminde başlayan Makasatçı çizgiyi öne çıkaran Fas Tevhit ve Islah hareketi ve onun siyasi kolu olan AKP, İslam modernizminin mümkün olduğunu ve onun ötesinde tecdit görevinin bir parçası olduğunu savunuyor. Bu kabulle birlikte sorun bitmiyor ve asıl zorluk sınırlarını belirlemesinde başlıyor. İktisatla faiz ilişkisi ve benzerleri gibi. (Nasipse konuyu gelecek hafta ikmal edelim).