Müslüman Kardeşler hareketinin (İhvan) Mısır’daki devrimi patlatan taraf olmadığı hususunda bir anlaşmazlık yok, ancak devrime katılmakta geciktikleri ve devrim faaliyetlerinin çoğunu engelledikleri düşüncesi, önyargılı psikolojik bir tavırdan başka bir şey değil.
Süleyman ikna edemez
Herkes İhvan’ın sadece Tahrir Meydanı’nda değil, birçok şehirde aynı anda on binlerce kişiyi harekete geçirebilecek tek örgüt olduğunu biliyor. Sadece İhvan protestoculara yemek sağlayabilir, meydana on binlerce battaniye getirebilir, yanı sıra çadır ve seyyar hastane sağlayabilir. Rejimin önemli ismi Ömer Süleyman, cezaevleri ve işkencelerle geçen uzun yıllardan sonra, diyalog için İhvan yönetimine yöneldiği zaman, onlar da rejimin içine düştüğü zor durumun farkındaydı.
Diyaloğa katılanların arasında farklı eğilimlerde olanlar var. Aralarında büyük bir anlaşmazlık olmamasına rağmen, örgütlenme ve düzenleme açısından tutumları aynı dozda sürmüyor. Sadece güçlü bir çekirdek kadro, savaşı idare ediyor.
Sürekli olarak sorulan soruysa şu: Sadece örgütsel gücüyle hareket eden İhvan, kendi görüşlerini, hareketlerini ve bakış açılarını bekleyen geniş kitlelere sahip değil mi?
Bugün İhvan, olayların başında yer alıyor. Şu ana kadar 40 şehit verdiler, ancak devrimin başlangıcında olduğu gibi ülkedeki en geniş kitlelerin temsilcisi olarak kalmakta kararlılar. İhvan, Mısır’ın ve Mısırlıların özgürlüğünün her şeyin önünde olduğuna, halkın dilediği biçimde karar vereceğine inanıyor ve halkın hiçbir şekilde İslami referansından ödün vermeyeceğinden emin.
Şiddet cemaatleri döneminin sona ermesinden bu yana hiç kimse, rejimle mücadelede İhvan kadar kurban vermemişti. Hareketin liderlerinin hepsi cezaevlerinde uzun yıllar geçirdi. Keza tabanları da öyle. Bazı duraklarda tereddüt etseler bile, Mısır sokaklarının endişelerini dile getirmeleri karşılığında kurbanlar vermekten çekinmediler.
Geçenlerde İhvan’ın rejimin Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek’in gitmesine karşı çıkmasıyla mücadeledeki siyasi performansı kafaları karıştırdı. İhvan’ın işlediği bu skandal hata, 20 yıl boyunca en azılı düşmanlarından ve kendilerine karşı en büyük kışkırtıcı sayılan Ömer Süleyman’la diyaloğu onaylayarak, rejime bir can simidi atmasıydı. Bahsi geçen hatanın Tahrir’deki genç çevrelerde ve diyaloğa karşı çıkan lider unsurlarda hareketliliğe sebep olduğu açık.
Bu da başta kendi içtihatlarıyla diyaloğa katılan Saad El Ketatni, Muhammed Mersi ve Usam El Aryan olmak üzere, diyaloğu benimseyenlerin azledilmesine yol açtı. Bu durum, diyaloğun başarısız olduğunun ve göstericilerin rejimdeki isimlerin azledilmesine yönelik taleplerine bağlı kalındığının açıklanmasıyla tekrar rayına oturdu.
Buna karşın Ömer Süleyman, devrimin ilk haftasında çizdiği sürece tutunuyor. Süleyman da biliyor ki, Mübarek’in gitmesi halinde iktidar şansı yok olacak. Çünkü hiç kimseyi kendisinin Mübarek döneminin iç ve dış politikasındaki felaketlerinden uzakta olduğuna ikna edemez.
İhvan’ın yüce misyonu
Bu noktadan hareketle, İhvan’ın Mısır halkını ve Müslüman Arap dünyasını ilgilendiren yüce bir misyonu olduğu söylenebilir. Bu misyon, devrimin kısmi reformları reddetmedeki ve gerçekçi bir değişimde ısrar etmedeki pusulasını korumaktır. Zira gerçekçi bir değişim, Mısır’a rolünü ve dışarıdaki heybetini geri kazandırırken, içerideki durumunu da düzeltir nitelikte olacaktır.
İhvan, hiç kuşkusuz bu rolü oynamaya ve yanına Mısır’daki onurlu isimleri almaya ehil. Rollerini kaybetmeden ülkenin çeşitliliğini yansıtan biçimde bir tutumu yönetebilir. Fakat bu durum, tereddüt ve korku haline son vermesini, vaatlere dayalı reform karşılığında devrim üzerinde pazarlığı reddetme noktasında net bir tavır alınmasını gerektiriyor. Bilhassa bizler, hiçbir sorumluluğu olmayan bir rejim karşısındayken. Bu rejim, baskı altında bazı ödünler verebilir, ancak önceki konumunu geri alır almaz misyonundan cayma ihtimali de var. (Ürdün gazetesi Düstur, 10 Şubat 2011)
Kaynak: Radikal