İhanet kol geziyor

Kuveyt’te yapılan Arap Birliği zirvesinde Suriye muhalefetine yönelik uygulamada bir geri adım yaşandı.  Önceki Katar zirvesinde Suriye’nin boş olan ve temsil edilmeyen koltuğu muhaliflere verilmiş ve bu koltuğu Muaz el Hatip doldurmuştu.   Bu karar Katar’ın cüreti ve cesareti sayesinde alınmıştı.  Lakin Kuveyt zirvesinde bir gerileme yaşanda.  Irak, Lübnan ve Cezayir’in itirazlarıyla birlikte Suriyeli muhaliflerin yeniden Suriye’nin boş koltuğuna oturmaları engelleniyor. Önceki karar bloke ediliyor. Bunun nedeni, Kuveyt idaresinin kararsızlığı, kendine güveni olmaması; bölgede zıt dalgalar ve rüzgarlar arasında kalmasıdır. Kuveyt Katar gibi sofistike bir ülke olmayıp köşeleri keskindir. Bu kararında İran mihverinden (Irak-Lübnan) çekinmesi etkili olduğu gibi Cezayir’le dostane münasebetleri de belirleyici olmuştur. Bu faktörleri hesaba katmazsak aslında Kuveyt Ahmet Cerbe’nin boş koltuğa oturmasını yeğlerdi.   Katar’dan Suudi Arabistan’a geçen Suriye dosyasının yeni sahibi ve onun  ekseninde hareket eden Ahmet Cerbe bu karara çok bozulmuş ve kızmıştır. Zirvenin açılışında teamüllerin dışında Kuveyt Emiri Sabah’tan önce söz verilmesine rağmen Suudi Veliaht Selman Bin Abdulaziz kızgınlığını gizleyememiş herkesin Suriye halkını aldattığını ve  verilen sözleri tutmadığını hatırlatmıştır. Selman Bin Abdulaziz Kuveyt zirvesinin bile Suriye halkını aldattığını ve taahhütlerini yerine getirmediğini söylemiştir.  Ahmet cebre ise bu zirve ve bu tutumla birlikte Suriye rejimine şu mesajın verildiğini ifade etmiştir:” Suriye halkını ve muhalefeti ve devrimcileri kır geç, ez geç ve seni bekleyen boş koltuğuna geri dön…”

*

Bu muamele sadece Suriye muhalefetine yönelik olarak yapılmış değil. Bu nobran muamele ve uygulamadan Türkiye de nasibini ve payını almıştır. Hissi ve hatta fiziki mesafesi Suriye ve Mısır’daki darbeci rejimden pek uzak olmayan Arap Birliği Genel Sekreteri Nebil Arabi  adeta bu nobran ve nadan yaklaşımlara tüy dikmiştir.  Suriyeli mültecilere kapılarını açan ve misafirperverlik gösteren komşu ülkelere isim vererek teker teker teşekkür etmiştir. Bunları isim isim saymış ama nedense Türkiye’yi es geçmiştir. Bu bir unutma mı? Yoksa kasıt mı var?  Irak, Lübnan ve Ürdün’ü saymış ama  dili Türkiye’yi saymaya  varmamıştır. Acaba Sisi’den mi yoksa Esat’tan mı ürkmüş ve çekinmiştir? Halbuki, Arap Baharına kadar Türkiye gözlemci sıfatıyla toplantılara çağrılıyordu.  Elbette en fazla mülteci barındıran ülkelerin başında Türkiye geliyor. Yine imkanlarını en iyi kullanan ve seferber eden ülke Türkiye’dir!  En iyi barınma imkanı sağlayan ülke yine Türkiye’dir.  Lakin belki de BAE ve Mısır gibi ülkelerin korkusuyla Nebil Arabi şükran-ı nimette bulunamamıştır.  Bu da karakter yapılarını ve niye İsrail veya bölgesel düşmanlarıyla başa çıkamadıklarını göstermektedir.  Çaresizliklerinin nedeni  iyiliğe bed muamele etmektir. Nebil Arabi’nin bu kasıtlı suskunluğu Kemal Kılıçdaroğlu’nda yerini  kasıtlı laf kalabalığına ve sataşmalara bırakmaktadır.   Ona göre, Erdoğan’ın eli Suriye’de kardeş kanına bulanmıştır! Peki Esat’ın ve İran ve müttefiklerinin eli kime ve neye bulaşmış? Herhalde Suriye  halkı onların kardeşi değil!

*

Gerçekten de Arap dünyasında ihanet kol geziyor.  Sanki kötülük skalası nöbet tutuyor.  Mahmut  Abbas’ın barış ortağı olamayacağı düşünen İsrail ve yandaşları onu Muhammed Dahlan ile yedeklemeyi düşünüyor.  Arafat’a yaptıkları darbe gibi, Mahmut Abbas’a darbe vurmak için İsrail ile ABD’nin yanında Mısır’daki darbe rejimi ile Arap Baharında darbe üssüne dönüşen BAE devreye girmiş bulunuyor.  Muhammed Dahlan, BAE’de ikamet ediyor lakin Mısır’daki özel kanallarda Mahmut Abbas’ı hedef alan açıklamalarda bulunuyor. Karada BAE’de ama havada Kahire’de!  Özel de olsa Dahlan’ın Mısır tv kanalları üzerinden Abbas’a cevap vermesi veya hedef alması tesadüf değil.  Darbe tertipçileri iş başında.  Muhammed Dahlan’ın Mısır semalarında görünmesini en iyi yorumlayan çıkışlardan birisini Nebil Fehmi yaptı. Nebil Arabi’nin adaşı olan Nebil Fehmi Mısır’ın darbe dışişleri bakanı.   Fırsat neyse Filistinlilerin fırsatı kaçırmamalarını ve müzakere sürecine olumlu karşılık vermelerini istiyor.  Mahmut Abbas’ın karşılık veremeyeceği bu sürece ancak Muhammed Dahlan karşılık verebilir. Ya da Muhammed Dahlan’ı korkuluk olarak kullanarak ihtiyar Mahmut Abbas’ı ikna etmeye çalışıyorlar! Nebil Fehmi’ye karşı Tucan Faysal ise El Cezire net’te yayınlanan makalesinde 66 yıl bekleyen Filistinlilerin bu menhus dönemi de atlatmaları için bir kaç yıl daha beklemelerini tavsiye etmektedir. Taşlar yerine oturduktan sonra daha güçlü bir şekilde hazlarını deneyebileceklerini söylemektedir.  Nebil Fehmi ise tam da bunun hilafına geleceğin neler getireceğinin bilinmediğini ve dolayısıyla  günün fırsatlarının değerlendirilmesini istiyor. Peki! Günün fırsatları nedir? Bunlar arasında Filistinillerin temel taleplerini karşılayan hiçbir unsur bulunmuyor. Kudüs yok ve Filistin silahlarından arındırılmış bir ülke olarak tasavvur ediliyor Ya da Edward Said’in ifadesiyle, Bandustan veya Tucan Faysal’ın ifadesiyle Nazi işbirlikçisi Vincy rejiminin Siyonist işbirlikçisi Filistin versiyonu olacak!  Darbeciler içeride değil dışarıda da ihanet çemberi içindeler.