İç ve dış politika açısından Hürriyet ve Adalet Partisi

Mısır'da üç aşamalı parlamento seçimleri sona yaklaşıyor, seçimlerin son turu 11 Ocak'ta , yani 25 Ocak devriminin yıldönümünden sadece iki hafta önce yapılacak..

Şimdiden bütün göstergeler Müslüman Kardeşler hareketinin siyasi kanadı olan Hürriyet ve Adalet Partisi'nin parlamentoda yarı yarıya ile üçte bir arasında değişen bir oranda çoğunluğu sağlayacağını gösteriyor. Bu sayede hareket, diğer bütün siyasi akımlardan daha güçlü hale gelirken, bunun bir başka anlamı da, hareketin yakın gelecekte Mısır'daki siyasi hayata egemen olacağı.

Her ne kadar rakipler arasında seçmenlere ulaşabilmeleri için herkese aynı süre verilmemesi nedeniyle bir adaletsizlik olduğu bir gerçekse de, partiler serbest seçimlerle iktidara geldikten sonra, bu konuda herhangi bir tartışma yok. Şunu ifade etmeye çalışıyorum, Hürriyet ve Adalet Partisi, yarış sahasına diğer bütün rakipleri karşısında müthiş bir avantajla girdi, ülkenin her tarafında müthiş bir örgütlülüğe sahip, ayrıca çok eski yıllardan beri varlığını sürdüren bir yapı söz konusu. Hatta selefiler için bile aynı handikap geçerli...

Hürriyet ve Adalet Partisi ve Siyasal İslama mensup olmak

Hürriyet ve Adalet Partisinin siyasi söylem olarak itidali seçmesi noktasında da herhangi bir tartışma bulunmamakta. Bu boyut, özellikle seçimlerin ikinci turunda daha da net bir şekilde ortaya çıkmış durumda. Nitekim, parti yetkililerinin selefilerle olan seçim ittifakının, seçimlerle sınırlı kalacağı yönündeki açıklamaları bunun en bariz kanıtıdır. Çünkü siyasi olanı ideolojik olana tercih ediyorlar. Bunlar, gerek dini gerekse siyasi olarak katılıklarıyla bilinen Selefilerle arasına mesafe koymak için yapılmış açıklamalardır.

Bu ayrıma binaen, cemaatin liderleri ve partisinden gelen açıklamaları anlamak mümkündür. Açıklamasında parti, Yüksek Askeri Konse'yle çatışmaya girmek istemediklerini, ve çatışma olacağını tahmin etmediklerini ifade etti. Vurguladıkları ve halen de vurgulamakta oldukları diğer bir husus da yönetimde ve hatta anayasa yapımında tekel oluşturmayacakları ve tek başlarına hareket etmeyecekleri yönünde. Gayri müslim vatandaşların hukukunu koruyacaklarını belirtiyorlar. Bu açıklamalar sadece gazetelere ya da televizyonlara yapılmış değil, aynı zamanda cemaatin ve partinin en büyük yetkilileri tarafından da dile getirilmiş durumda. Hatta bu düşüncelerini Mısır'daki son seçim çalışmaları sırasında 18 vilayetin bir çoğunda da yaptılar.

Hürriyet ve Adalet Partisi'yle Müslüman Kardeşler Hareketleri'nden yapılan açıklamalar sadece bununla da sınırlı kalmadı, parti yetkilileri, ülkeyi ilgilendiren bir çok konuda, islamcıların iktidara gelmesinden doğrudan etkilenecek olan turizm şirketlerinden bizzat yabancı turistlerin kendilerine, ekonomik sorunlardan kadının çalışması ve giyinme şekline kadar, onları tatmin eden açıklamalarda bulundular.

Bu meselenin iç politikayı ilgilendiren boyutu. Dış politikayla alakalı olarak ise, partinin genel başkan yardımcısı Isam Uryan, ABD Kongresi Dış İlişkiler Komisyonu Başkanı Jhon Kerry ile yaptığı görüşmenin sonuçları hakkındaki açıklamasında benzeri şekilde esnek ve mutedil yaklaşımlar sergiledi. Herkes biliyor ki Senatöjr Kerry'nin Kahire'ye yaptığı ziyaret büyük ölçüde Mısır-Amerikan ilişkilerinin geleceğiyle ilgili yapılmış bir ziyaretti, özellikle de Hürriyet ve Adalet Partisi'nin parlamentoda çoğunluğu sağlayacağı yönünde kanaatlerin kesinleşmesinin ardından Mısır'ın İsrail'le yapılan anlaşmaya bağlı kalıp kalmayacağı öğrenilmek isteniyordu. Bu nedenle, Kerry ilk ziyaretini bizzat bu partinin binasında parti yetkilileriyle gerçekleştirdi. Dr. Uryan'ın bana ifade ettiğine göre, Parti Genel sekreteri Sad Ketetni, Parti genel Başkanı Muhammet Mürsi ve Parti Dış ilişkiler Komisyonu Başkanı Isam Haddad ile Kerry arasındaki görüşmenin önemli bir bölümü iki temel eksen üzerinde gerçekleşti; birincisi Mısır ile Amerika arasındaki ekonomik ilişkiler ikincisi ise Mısır'la İsrail arasındaki anlaşmanın akibeti. Ancak Dr. Uryan, bana yaptığı açıklamada ekonomik ilişkiler konusunda uzun boylu durmayarak, partinin İsrail'le yapılan Camp David anlaşması konusundaki tavrını ve Kerry'ye yaptıkları açıklamaları uzun uzadıya açıklamak için ciddi bir gayret sarfetti. Dr. Uryan, bu anlaşmanın devletleri bağlayan bir anlaşma olduğunu, partilerin sorumluluğunda olmadığını dolayısıyla kendilerinin iktidara gelmeleri durumunda, İsrail tarafı anlaşmaya bağlı kaldığı müddetçe kendilerinin de bağlı kalacağını belirttiğini kaydetti. Ayrıca Kerry'ye anlaşmayı sürekli olarak ihlal eden tarafın Mısır değil İsrail olduğunu ilettiğini söylerken, ABD'nin İsrail yanlısı tutumunun Arap ve Müslüman halkları kızdırdığını belirterek ABD'nin 30 yıldan fazla bir süredir bölgedeki barışın korunması için çaba sarfettiğini öne sürmesine rağmen bunun hiç bir şekilde pratiğe geçirilmediğini, bunun sorumlusunun da yine Amerika olduğunun ifade edildiğini belirtti.

Bu noktada Amerika'ya yönelik bu eleştirilerin Amerikalı yetkilileri çok da fazla rahatsız etmediğini tahmin ettiğimi belirtmeliyim, zira bunu aynı zamanda Hüsnü Mübarek'in de içinde bulunduğu bir çok Arap liderinden duyduklarını da biliyoruz. Amerikalıları esas ilgilendiren şey, İslamcıların Mısır'da iktidara geçmeleri durumunda Mısır'la İsrail arasındaki barış anlaşmasının yürürlükte kalıp kalmayacağıyla ilgili boyutu.

Bir gerçeği teslim etmek bakımından biz Hürriyet ve Adalet Partisi'yle Müslüman Kardeşler hareketinin gerek iç politika gerekse dış politika noktasında açıkça sergilediği mutedil tavrı tebrik ediyoruz. Bu itidalin içeride demorkatik dönüşüme büyük katkılarda bulunacağı gibi Mısır'ın ulusal güvenliğinin garantisi olacağını, aynı zamanda uluslararası ve bölgesel konkonjktürle ilgili olarak hoş tavırlar sergilemesi beklenmeyen Mısırlı aşırılıkçıları yıldıracağını düşünüyoruz. Zira onların tavrı egemen olması durumunda Mısır, hiç de ihtiyaç duymadığı tehlikelerle karşı karşıya kalacaktır.

Yine bir hakikati teslim etmek için, prensip olarak biz iç ve dış politikayla ilgili olarak tatmin etme amaçlı bu açıklamaların ciddiyetine inanıyoruz. Ancak bu herşey değildir, istenen şey bu prensiplerin, seçimlerin sona ermesinin hemen ardından partisinin grup toplantısında yapacağı ilk toplantıda bunları bir bütün olarak onaylanmasıdır. Böylelikle gazetelere verilen röportajler ve seçim vaadleri, toplumun bütün kesimlerine verilmiş bir vaada dönüşerek, partiyi ucu belirsiz bir maceraya sokmak isteyen, gerek İhvan gerekse Selefilerin içinde bulunan aşırılık yanlılarının önü kesilmiş olur.

Geriye bir tek soru kalıyor, bütün bunlar İslamcıların iktidara geçişinden rahatsız olan insanların endişelerini hafiletmeye yeter mi? Kesin cevap, son tahlilde bizzat tecrübenin en iyi hakem olduğudur. Ancak bununla birlikte gürültüsünü şimdiden duyduğumuz ve Mısır'da büyük bir sarsıntıya neden olabilecek bir patlamadır ki bunu da gerçekleştirecek olanlar 25 Ocak devrimini yapan ve şimdiye kadar siyaset sahnesinden uzaklaştırılmış bulunan gençlerdir. Bildiğim kadarıyla gençler, bunun sorumluluğunu hemen hemen herkese yüklüyorlar, kendilerini de eleştiriden muaf görmüyorlar tabii ki. Ancak eleştirilerinden en büyük payı Yüksek Askeri Konsey ve eski partiler özlellikle de Hürriyet ve Adalet Partisi alıyor. Kendilerinin bir takım siyasi ve şahsi çıkarlar için kullanıldıklarını, devrimcilerin gerçek manada siyasi katılımının sağlanması için yeteri kadar gayret gösterilmediğini ve demokratik araçlara itibar edilmediğini düşünüyorlar.

Bu satırların başında parlamento seçimlerinin 25 Ocak devriminin yıldönümünden sadece iki hafta önce sona ereceğini söylediğimizde, o günün devrim bayramı olabileceği gibi yepyeni ve tehlikeli bir krizin başlangıcı olabileceğini de kastediyorduk. Bana konuşan gençler, gençlerin devrimin hedeflerinin gerçekleşmesi yönündeki isteklerinin karşılanmayarak öfkelerini yatıştırma çabası gösterilmemesi ve genç nesillerin rollerini yerine getirmelerine izin verilmemesi durumunda Mısır'ın bu çok kritik dönemeci nasıl aşacağını bilmediklerini söylüyorlar.

El Ahram Gazetesi'nden Dünya Bülteni için tercüme eden: Faruk İbrahimoğlu