Hürrem Sultan’dan… Hayrunnisa Hatun’a…

Türkiye zıtlıklar ülkesi...

 

Her şeyde öyle.

 

Halkta, devlette, dinde, eğitimde, ailede aklınıza gelen her şeyde.

 

Bu, dışarıdan bakıldığında da böyle görünüyor.

 

Son günlerin popüler konusu, şüphesiz Cumhurbaşkanlığı seçimi.

 

Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili kazan kaldırmalar, tehditler, felaket senaryoları ve daha neleri ve neleri anlamak için, meseleye Osmanlı Devletinden itibaren bakarsanız ipin ucunu belki tutabilirsiniz.

 

Türklerde hep riaset, babadan oğula geçmiş yani, reis saltanat üsülü ile seçilegelmiştir, töre böyledir, başka yöntem bilinmez.

 

Halkın kendi kendini yönetmesi olan Cumhuriyetin ilanından sonra da fazla bir şey değişmemiştir!

 

Sistem, ırka dayalı aileden fikre dayalı aileye dönüştürülmüş, töre yine bozulmamıştır.

 

Yani Osmanlı ailesinin ırkı terk edilip, fikri alınmıştır. Yani babası terk edilip anası esas alınmıştır.

 

Şu andaki mitingci zihniyet aslında Osmanlı Hanedanlığını, sandık ise Cumhuriyeti temsil etmektedir.

 

Türkiye’de, Osmanlı devletini en fazla İslamcılar ve hilalci milliyetçiler savunur...

 

Buna rağmen, Osmanlı hanedanlığından geriye kalan prens ve veliahtlardan İslamcı veya hilalci milliyetçi yoktur veya çok nadirdir!!!

 

Prensesler, kızları veya torunları eskiden beri Avrupai tarz bir giyim-kuşamı tercih etmiş, Fransız mekteplerinde eğitim almışlardır. Başörtüsü takan çok azdır belki de hiç yoktur.

 

Laik ve Atatürkçü çevreler ise, Osmanlı’ya farklı gözle bakmaktadırlar. Osmanlı’yı Türklerin Ortaçağ Avrupa’sı olarak yorumlamaktadırlar.

 

Osmanlı hanedanlığından Arap ülkelerinde ve Avrupa’da yaşayanların hayat tarzı ve dünya görüşü ise ne tuhaftır ki, bu çizgiye daha yakın.

 

Osmanlı hanedanlığının geriye kalan bireylerden, 1950 lerde çıkarılan bir kanunla kadınları, 1974 yılındaki kanunla da erkekleri, Türkiye’ye dönmeye başlmıştır.

 

 

İşte, bu noktada soru kendisini bize dayatıyor...

 

Osmanlı hanedanlığı, İngiltere’de kraliyetin şeklen devam ettiği gibi Türkiye’de de devam etseydi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde hangi tarafta yer alırlardı acaba?

 

Mitingler mi?

 

Sandık mı?

 

Korkarım, sonuç mitinglerden yana olacaktır.

 

Yani, Hayrunnisa Hanım değil, Hürrem sultan tarafında yer alacaklardır.

 

Hürrem Sultan ve Kanuni

 

Öyleyse mesele, Kanuni ve haliyle Hürrem Sultan zamanından,

 

halktan kopuşun, entrikaların, iftiraların, taht kavgalarının başladığı dönemden başlıyor.

 

Hürrem Sultan, Leh asıllı, Yahudi bir aileden gelmektedir. Asıl adı Roxelanne'dır.

 

Türkiye’de bazı aydınlara göre, Osmanlı’nın Kanuni’den sonraki padişahlarının çoğu Hürrem Sultan’ın dinindendir. Çünkü onlarda din anadan geçer.

 

Anadolu’da ise, baba erkil bir töreye sahip olunduğu için, nesebin ve İslam’ın babadan geçtiği düşünülmüş ve böylece hanedanlık, Sultanların Müslüman, Valide Sultanların Ehli kitap olduğu bir nizam üzere devam edegelmiştir.

 

Orta Asya’dayken Çin entrikalarıyla hep içeriden ve uçkurdan çökertilen Türk devletlerinin genelinin akibeti, Osmanlı’da da sünneti bozmamıştır.

 

Öyleyse...

 

Bu, burjuva’dan halka geçişin kavgasıdır.

 

Bu, bir sivil veya turuncu ihtilalin kavgasıdır.

 

Bu, Abdullah Gül veya Recep Tayyip Erdoğan’ın değil,

 

Bir fikir ve zihin saltanatından, gerçek Cumhuriyete geçişin kavgasıdır.

 

Netice:

 

Mesele Abdullah Gül’ün Cumhura başkan olması değil,

 

Anadolu insanının, bir zihin saltanatı esareti zincirlerinden kurtularak, dayatmaları reddedişi ve saltanata Cumhuriyeti tercihidir.

 

Valide Sultanlığın ise, Hürrem Sultan’dan Anadolu hatununa intikalidir.