Hükümetsiz ve ABD'siz Irak kaosa yaklaşıyor

Amerikan güçlerinin büyük bir kısmının çekilme tarihinin yaklaşmasıyla birlikte, Irak’ın bölgelerinin çoğunluğunu patlamaların değil, kutlamaların sarması öngörülüyordu. Ancak pratikte yaşananlar sadece Irak’ta değil, komşu ülkelerde de endişe ve korkuya yol açıyor. Iraklılar önceki gün yedi vilayeti kapsayan, 50’nin üzerinde Iraklı’nın ölümüne ve 250’sinin yaralanmasına yol açan patlamalar serisiyle uyandı. Ölenlerin ve yaralananların büyük oranı, bu patlamaların asıl hedefi olan polislerdi.

Iraklılar biriken siyasi krizler yaşıyor. Bu krizler siyasetçilerin mezhepsel anlaşmazlıklar ve dış müdahaleler sebebiyle hükümet kuramamasıyla başlıyor ve kavurucu yazda elektriğin neredeyse tamamen kesilmesiyle son buluyor. Bu patlamaların, 2006 ve 2007’de zirve yapan benzer bir güvenlik krizini hatırlattığı kesin.

Bu patlamaları planlayanlar, bu tür kanlı eylemleri hazırlama ve hayata geçirme noktasında üst düzey bir uzmanlığa ve yeterliliğe sahip; türlü bombaları ve bomba yüklü araçları, en yüksek oranda can kaybına yol açmak, mezhepçi hükümeti ve organlarını sarsmak, güvenlik ayıplarını ve dolayısıyla ülkenin idaresine ehil olmadıklarını ifşa etmek için intihar saldırılarını kullandılar.

İlk haberler bu patlamaların Kaide izleri taşıdığını ve bu köktenci örgütün Amerikan güçlerinin çekilmesinden doğabilecek güvenlik boşluğunu doldurma girişimiyle Irak’taki eski üslerine güçlü bir biçimde döndüğünü teyit ediyor. Eğer bu haberler doğruysa (ki öyle görünüyor) bu ülke için en azından kısa vadede istikrarlı bir geleceğe dair umutlu olamayız. Zira örgütün bu kez Irak’a dönüşü öncekilerden farklı olacaktır.

Kaide bugün Irak’ta, kendisine kucak açmaya özellikle daha uygun olan Sünni bölgelerine dönüyor. Ulusal uzlaşı girişimleri iktidardaki siyasilerin intikamcı bir zihniyet ortaya koyup, ötekiyle yaşamayı ve gerçekçi katılımı kabul etmeyi reddeden en çirkin uzaklaştırıcı diktatörlük türlerine başvurması nedeniyle başarısız olurken, Sünni bölgeler büyük hayal kırıklığına uğradı. Kaide’yle savaşmak için kurulan ve çok sayıda Sünni aşiret çocuğunu kapsayan Sahva güçleri, kendilerini silahlandıran Amerikalı müttefikin tarafından terk edildi. Bu güçler direnişten uzaklaştırıldıkları gibi, hükümet sadece sınırlı sayıda üyenin emniyete veya sivil organlara alınmasını kabul etti.

Halihazırdaki hükümet krizi ve Başbakan Nuri el Maliki’nin, demokrasinin en önemli dinamiklerden olan iktidarın barışçıl değişimi ilkesi doğrultusunda iktidardan ödün vermeyi reddetmesi, yeni Irak’taki siyasetin kırılganlığını ve bu çalışmaya giren Iraklı siyasilerin övündüğü demokratik değişim yalanını gözler önüne serdi.

Çekilen ABD yenilgiyi bir kez kabul ettikten sonra Irak’a dönmez. Ayrıca eğitime ve silahlandırmaya harcanan milyarlara rağmen, Irak güçleri güvenlik misyonunu başarıyla teslim almaktan aciz. En güçlü ihtimal, Irak’ın kanlı bir kaosa ve hatta hiç kimsenin sonuçlarına veya nasıl kontrol altına alınacağına dair kehanette bulunamayacağı türden mezhepçi bir iç savaşa gireceği yönünde.

Irak’taki Amerikan projesinin girdiği bu trajik dönemin gölgesinde, Kaide liderinin ve Irak’taki yerel liderlerinin ülkenin kendileri için ideal kaos ortamına girmesinden dolayı birbirlerini kutladığı, uzun süre bekledikleri ve hatta uğradıkları büyük yenilginin ardından belki de beklemedikleri bu hediye için şükrederek dua ettiği söylenebilir. (Londra’da Arapça yayımlanan Kuds ül Arabi gazetesi, 26 Ağustos 2010)

Kaynak: Radikal