Son sıralarda herkes herkese açılıyor. Aydınlarımız Ermenilere, Kültür Bakanı Ertuğrul Günay Alevilere ve CHP de çarşaflılara AKP de toplumun geri kalanına açılıyor. Açılan açılana. Herkes herkesi kahramanca kucaklıyor. Bir de böyle deneyelim belki faydası olur.
İngiltere eski başbakanlarından Tony Blair de Müslümanlara açılmaya karar vermiş ve her gün Kur'an okuduğunu söylüyor ve Peygamberimizi (S.A.V.) medeni bi lider olarak tanımlıyor. Daha önce eş durumundan Katolikliğe geçeceği duyurulan Blair'e gazeteciler bu kez 'Müslüman olacak mısın?' diye soruyorlar. Ser verip sır vermiyor!
İran Cumhurbaşkanı Ahmedinejad ise Noel yortusu münasebetiyle o da Hıristiyanlara ve İbrahimi dinlerin mensuplarına açılmaya karar vermiş. Bunun için de İngiliz Channel 4'ü seçmiş ve bu Kanal vasıtasıyla ulaşmak istediği kitlelere mesajını vermiş. Mesajında özellikle İbrahimi dinlerin mensuplarını ve bahusus Mesih inanlılarını yani Hıristiyanları bir de İngilizleri selamlıyor.
Bu açılıma gelmeden önce yılbaşı eğlenceleriyle veya kutlamalarıyla alakalı bizden birinin mesajına kulak vermekte fayda var. Bu mesaj, açılımın dışında kaldığı için biraz klasik. Cüppeli Ahmed Hoca'ya ait. Hoca, 'uslubu beyan ayniyle insan' deyimini hatırlatırcasına şunları söylemekte :" Noel kutlamalarına itibar etmek felakettir. Kafirlerin merasimlerine iştirak ve itibar etmek de facianın ta kendisidir. Kafirlere benzemeyin…"
Ahmedinejad ise elbette Cüppeli Ahmed'in temas ettiği mahzurları nazarı dikkate alan birisi. Bununla birlikte, Hıristiyanlara yılbaşı açılımı münasebetiyle alternatif bir mesaj vermiş. Mesajında uzak olmayan günlerin arifesinde bulunduğumuzu söylüyor ve Mesih'in şerefli Peygamber'in çocuklarından birisiyle el ele vererek (Hazreti Mehdi kastediliyor) çıkageleceğini ve insanlığı sahil-i selamete erdireceğini ifade ediyor. İki zatın insanlığı sevgi, kardeşlik ve adalete sevk edeceğini beyan ediyor. Bu ifadeleri sanki 're'ye'l ayn' denilen cinsten yani görürcesine canlı ve içten. İbrahimi dinlerin ve Mesih'in mensuplarının ilahi misyonun tahkiki için hazırlanmaları gerektiğini ve bu hususta sorumluluk sahibi olduklarını hatırlatıyor. İnsanlığın yeniden mutluluğa ereceğini ve muhteşem çağın ışıldayacağını ve parlayacağını ifade ediyor. Milletlerin ortak iradelerinin de birleşeceğini öngörüyor.
*
'Bugün Mesih yaşasaydı' diye mesajında kurguladığı bir bölüm var. Çok dokunaklı ve özellikle hakim güçlere dokunuyor. Bu kesit ve kareler zorlarına gitmiş olmalı. Sanki onları Mesih'in ağzından Hıristiyanlıktan azad veya daha doğru tabirle ihraç ediyor gibi. Martin Luther King'in 'bir rüyam var' hitabesini hatırlatan konuşmasında Nejad şunları söylüyor ." Bugün Mesih yeryüzünde bulunmuş olsaydı eminim ki, insanlarla birlikte kabadayılığa, hastalıklı ve yayılmacı güçlere karşı dururdu, savaş açardı. Mesih bugün yaşasaydı adaletin, sevginin bayraktarlığını yapar savaş çılgınlarına, işgalcilere ve terörist ve kabadayılara karşı durur ve geçit vermezdi." Ahmedinejad mesajında kesinlikle İsrail'den bir satırla da olsa bahsetmiyor. Ama 'İbrahimi dinlerin mensupları' olarak zımni bir şekilde Yahudilere de atıfta bulunmuş oluyor. Aslında yardımcılarından İsfendiyar Meşşai de benzeri bir tavır sergilemişti.
*
Peki bu mesajın yankıları ne mi oldu? Cüppeli Ahmed ve benzerlerine Türk basını nasıl tepki veriyorsa İngiliz basınının tepkisi de benzer olmuştur. The Times gazetesinden Ruth Gledhill ' As a Christian, I'm terrified' başlıklı yorumunda 'ürktüm doğrusu' değerlendirmesinde bulunuyor. Devamında :" Hazreti Mesih'in, 'düşmanlarını da seveceksin' buyruğu doğrultusunda şu ehemmiyetli günlerde doğrusu Kanal 4'ün yaptığı şayanı tebrik ve tam da bu türden bir iş. Lakin bir deyimde ifade edildiği gibi cehennemin yolları iyi niyetlerle örülmüştür" demekten de kendini alamıyor. 'Noel gününde kendimizi bunun için zorladık ama Nejad'ın söyledikleri bize banal geliyor' diyor.
Bizde böyle durumlarda hemen meseleyi rejimle ilgili hassasiyetlere dökecekleri gibi İngiliz matbuatı da Holokost meselesine getirmiş. Nejad'ın geçmişte, el Alem Kanalına ( 8 Aralık 2008) şunları söylediğini hatırlatıyorlar :"
Bazı batılılar, İkinci Cihan Harbi esnasında Hitler'in milyonlarca Yahudinin kanına girdiğini söylüyorlar. Ve bunları temerküz kamplarına doldurduğunu hikaye ediyorlar. Hangi tarihçi, yorumcu veya bilim adamı olursa olsun bundan şüphe edenin alnını karışlarlar. Hemen avlıyorlar; ya hapse atıyorlar ya da kendisine dünyayı dar ediyorlar. Kınıyorlar. Biz bu iddiayı kabul etmiyoruz. Biran bunun doğru olduğunu farz ettiğimizi düşünün, o halde Yahudilerin burada işleri ne? Madem günah çıkartıyorlar ve Avrupa'nın köşelerinde böyle cürümler işlendiğini söylüyorlar öyleyse niçin Avrupa'nın bazı eyaletlerini, parçalarını Almanya veya Avusturya'nın bir kısım topraklarını onlara; Yahudilere vermiyorlar? Siyonistler kendi devletlerini Avrupa'da kursunlar…" Nejad'ın bu doğru sözleri onlara ağır geliyor ve bir yerlerine batıyor. Nejad onların hatırladığı ve hatırlattığı şekliyle Holokost'u palavra olarak değerlendirdiği gibi israil'in haritadan silinmesini de istemişti. Bunları hatırlatan kimi yazarlar Nejad'a prim vermiyorlar. Esasında, Hıristiyanlara açılma son yıllarda hem İran hem de Suudi Arabistan'ın önemli politikaları arasında yer alıyor. Kayıp İmam Musa Sadr ve Ayetullah Muhammed Hüseyin Fadlallah Hıristiyanlarla diyaloğu teşvik eden isimler arasında yer almaktadırlar. Nejad'ın açılımından çok daha şaşırtıcı olan İhvan Mürşidi Muhammed Mehdi Akf'in bir mahremini ifşa etmesiydi. Uzun yıllardan beri Hıristiyan Gençlik Teşkilatı üyesi olduğunu ve bu üyeliğini aktif olarak hala da sürdürdüğünü faş ediyordu ( El Misruyyun gazetesinin manşeti, 24/12/2008). Herkes birbirine açılıyor ama yer yiğidin bir yoğurt yiyişi olduğu gibi her kesimin veya kişinin açılımı da farklı oluyor.