Hindistan’ın “yumuşak gücü”— Budizm

Doğu ve Güneydoğu Asya"da Çin-Hint etki savaşı yoğunlaşırken Hindistan politik ve ekonomik politikalarını yumuşak güç diplomasisi ile destekliyor. Çin"in onu “dış güç” olduğu temelinden hareketle bölgeden uzak tutma çabalarıyla yüzleşebilmek için Hindistan dikkatleri sağlam Budist kimliğine çeviriyor.

Budizm M.Ö. 5. yy.da Hindistan"da ortaya çıktı. Fakat uzun yüzyıllar burada geliştikten sonra ortaya çıktığı ülkede düşüşe geçti. Bununla birlikte Asya boyunca yayıldı; Sri Lanka, Nepal, Bhutan, Myanmar, Tayland, Vietnam, Laos, Kamboçya, Japonya, Kore, Tibet, Moğolistan ve Çin gibi ülkelerde taraftar kazandı.

Budist keşişler dini yaymak için uzaklara seyahat ettiler. Bilginler Hindistan üniversitelerine çalışmaya geliyorlardı. Doğrudan antik çağlardan gelen düşüncelerle, felsefi, dini ve kültürel geleneklerle ilgili çok zengin bir alış veriş vardı. Bu etkileşim ve değişimin etkisi bu güne kadar bütün Asya boyunca hissedilebilirdi. Delhi"nin, Doğu ve Güneydoğu Asya ile ilişkilerinde şimdi sözünü ettiği Budist miras bu mirastır.

Hindistan dışişleri bakanlığında bir yetkili "Çin Hindistan"ı bir “dış güç” olarak tanımlayarak Güneydoğu Asya"da bölgesel anlaşmalar yapmasını engellemesinin yollarını arıyor. Bölgeyle paylaştığı binlerce yıllık Budizm"in birleştiriciliğinin altını çizerek Hindistan sessizce bir davetsiz misafir olmadığını izah ediyor” dedi.

Budizm"in kurucusu Siddhartha Gautama veya bu güne kadar adlandırıldığı gibi Buda Hindistan"da değil de Nepal"de doğmuş olmasına rağmen hayatının bütün önemli dönüm noktalarını, aydınlanmasını ilk vaazını ve nirvana becerisini Hindistan"da yaşadı. Budistlerce kutsal olan pek çok anıt Hindistan"da.

Yıllardır Hindistan Doğu ve Güneydoğu Asya ile kendisi arasındaki kültür ve medeniyet bağlarından bahsederken, bu diplomasi, Nalanda Üniversitesi"ni kurmak için oluşan pan-Asya inisiyatifi ile destek buldu.

Antik bir ilim irfan yuvası olan Nalanda Üniversitesi öncelikle bir Budist çalışmalar merkeziydi fakat aynı zamanda güzel sanatlar, astronomi, politika ve yabancı dillerin eğitimini veriyordu. Üniversite M.S 12 yy civarında sessizce ortadan kalktı.

Büyük bir uluslar arası çaba; şimdi Nalanda"da bu ünlü ilim yuvasının azametini, ruhunu ve özünü taşıyacak olan uluslar arası bir üniversite kurmaya çalışıyor. Aralarında Hindistan, Japonya, Singapur ve Çin"in de bulunduğu birkaç ülke bu çabanın birer parçaları.

Hindistan, Nalanda inisiyatifinin merkezindeyken (üniversite Hindistan"da kuruluyor) Çin üniversite ile olan bağlarının unutulmadığını sağlıyor. Nalanda üniversitesinin vizyon ve yönünü oluşturacak olan bir danışman kurulunun (Nobel ödüllü Amartya Sen"in önderliğindeki kurul) parçası olmanın yanı sıra Çin üniversitede Xuan Zang Anıt Salonu için destek sağlıyor. Bir Hint yetkili “Çin Budizm"le bağlarının devam ettiğini gösterdi” dedi.

Xuan Zang, Nalanda"da iki yılını harcamış olan M.S 7. yy.lın Çinli bir budistiydi. Onun Budizm"e katkıları çok önemliydi. O Hindistan"da geçirdiği yıllarda sadece Hintçe olan Budist metinleri Çinceye çevirmekle kalmamış onun metinlerinden bilginler sonraki yıllarda kaybolan Hint Budist metinlerini tekrar oluşturmuşlardır.

Budizm muhtemelen Hindistan"da çıkışından birkaç yüzyıl sonra Çin"e gelmiştir fakat Çin bu gün Hindistan"ın sahip olduğundan daha fazla Budist"e sahiptir. Gerçekten de 100 milyon Budist ile dünyadaki çok sayıdaki Budist için bir ev niteliğindedir.

Son yıllarda Çin Budist mirasına dikkatleri çekerek Budizm dostu bir görüntü vermeye çalışıyor. Söylentiye göre Kültür Devrimi sırasında yıkılan manastır ve tapınaklar yeniden inşa edildi. Geçen sene Çin, Hangzhou"da 37 ülkeden Budist keşiş ve bilginlerinin katıldığı Birinci Dünya Budist Forumu"na ev sahipliği yaptı.

Çin"in bu günkü Budist dostu görüntüsü onun Tibet politikası ile ilgilidir.

Bir yetkili "Tibet Budizmi"ni yok ederek yerine devlet destekli Budizm"i yerleştiren Pekin, Budist kimliğini inşa etmek için büyük jestler yapıyor. Doğu Güneydoğu Asya daha da önemlisi Tibet için imajını yumuşatmaya çalışıyor” dedi. “Bu yüzden Pekin Budizm"e bağlanıyor.”

Hangzhou buluşması; Çin"in komşularıyla dostça yaşamaya istekli olduğunu sunma amacını taşıyordu. Daha da önemlisi buluşma Pekin"e, 1995"te atadığı Panchen Lama olan Gyaltsen Norbu"yu (Tibet"in ikinci büyük ruhani lideri) ve kendisinin Budist köklerini dünyaya tanıtma fırsatı verdi. Çin"in Tibet"i işgal etmesinin ardından 1959"da Hindistan"a kaçan Tibet Budistlerinin ruhani lideri Dalai Lama buluşmaya davet edilmedi.

Budist köklerini göstermeye yönelik Çin çabaları, Tibet"te yaptıkları yüzünden lekelenmiş durumdadır. Hint yetkililer, Dalai Lama ve milyonlarca Tibetli Budist mülteci Hindistan"da kalmaya devam ettiği sürece Çin"in Budizm"le ilgili iddiası zayıf kalacaktır diyorlar. Çin"in Budist kökleri Tibet Budistlerine yaptıkları yüzünden sorgulanıyorken Hindistan"ın bu kökleri tertemizdir. Çin, Hindistan"ın aşılmaz bir Budizm koruyucusu olduğu geçmişinden dolayı eş tutulamaz. Hindistan, Çin zulmünden kaçan milyonlarca Budist Tibet mültecisine kucak açmıştır.

Hint yetkililer geçmişte Hindistan"ın tatmin edici bir şekilde Budist dünyadaki merkezi rolünün ve Budist mirasının altını çizmediğini kabul ediyorlar. Süreç içerisinde “Japonya ve Çin gibi ülkeler tarafından kendilerine mal edilen Budist mirasın muhafızı ve Budist dünyadaki liderlik rolünü terk etti” dedi bir yetkili. Bu şimdi düzeltiliyor.

Indrani Bagchi, Hindistan Times"ta “son beş yılda Hindistan hükümetin Hindistan"ın hakkı olduğunu düşündüğü şeyi tekrar istemek için geçmişe baktı—Hindistan, Asya medeniyetinin kalbidir, bir çok yönden Hindistan kültürel eğilim belirleyicisi olmuştur” şeklinde yazdı.

Geçen sene Hindistan Çin"in Luoyang eyaletinde bir Budist tapınak inşa etti. Tapınak; 2000 yıl önce bir Çin imparatorunun Hindistan"dan gelen Budist keşişleri karşıladığı Baima tapınak kompleksinin içindedir. Bir yetkili “Luoyang"daki tapınak Hint mimari usulünde inşa edildi” dedi. “Budizm"in Hindistan dan Çin"e doğru yayıldığı gerçeğine işaret ediyor.” Çin"deki Budizm"in bir Hint ihracatı olduğunun altını çiziyor.

Hindistan, Budizm"i Asya"ya yönelttiği yumuşak gücün özü haline getirdi. Bu sadece ülkelere Hindistan ile olan tarihi bağlarını hatırlatmayı amaçlamıyor aynı zamanda kültürel miraslarının kökenlerinin Hindistan"da yattığını da gösteriyor.

Bölge üzerindeki Çin ve Hindistan tartışması, askeri ve ekonomik hakimiyet yarışları dünyanın bildiği bir şeydir. Bu müsabakanın sonucu gelecek yıllarda kimin Asya"ya—dünya ya değilse tabi—hakim olacağını belirleyecektir. Daha az görünen fakat aynı derece de önemli olan bir diğer şey onların Budizm"in sahipliği ile ilgili tutuştukları mücadeledir. Bu mücadele ise kimin Asya"nın “ana medeniyeti” olduğunu belirleyecektir.

Sudha Ramachandran Bangalore"da yaşayan bağımsız bir gazetecidir.

 

 

Bu makale Ali Karakuş tarafından Dünya Bülteni için tercüme edilmiştir.