Hindistan'ın gidişatını düzeltmesi


İran-Türkiye- Brezilya arasında varılan Tahran'ın nükleer yakıtıyla ilgili takas anlaşması, bölgesel güvenlik adına yüksek önemi olan bir diplomatik eksenin zeminini döşemiştir. Paradigma değişimi, Hindistan'ın çıkarlarını etkilemektedir.

Barack Obama yönetimi, Pazartesi günü Tahran'da ilan edilen İran-Brezilya-Türkiye anlaşmasını aceleyle küçümsedi ve “İran Altılısı'nın” (P5+1) güçlü bir müeyyide tasarısı hazırladığını iddia ederek BM Güvenlik Konseyi müeyyide kararı için bastıracağını ilan etti.

Moskova ve Pekin'in yaptığı beyânatlar ve taşlamalar – daha önemlisi, söylenmeyen sözler – bu iki başkentin bugünün dünya politikasında Obama yönetiminin en iyi diplomasi aracını yani “akıllı gücünü” zekice alt eden İran konusunda Amerika'nın duyduğu rahatsızlığa bıyık altından güldüklerini gösteriyor.

Rus yorumcular, İran, Türkiye ve Brezilya'nın ABD'ye karşı stratejik mukavemet hareketinde biraraya gelmesinde Moskova'nın eli olduğunu bile söylüyorlar ki abartıdır, İran nükleer meselesinin yol verdiği gelişmelerin bir hayli şişirilmesidir. Diğer yandan Çin, Tahran'dan gelen haberi Amerika'nın yaralanan gururuna tuz basmadan utangaç bir edayla memnuniyetle karşladı.

İran Altılısı'nın üyesi olan Çin ve Rusya, Obama yönetimiyle at pazarlığına devam etmek için kapıyı açık bıraktılar. At pazarlığının gelecek haftalarda başlaması kesindir.

Tüm bunlar Hindistan nezdinde, büyük güç siyasetinin ahlak oyunu haline geliyor. Son üç-dört yıldır Hindistan'ın İran politikasında berbat bir şekilde işlerin nerede yanlış gittiğini gösteren ve son zamanlarda tâdil edilen gidişatın biraz daha düzeltilmesi gerektiğine işaret eden faydalı dersler de sunmaktadır.

Basitçe söylenecek olursa, İran Altılısı baş köşeden vaaz veriyor ve haksız bir şekilde UAEK'nun işini üstleniyor. Ama Rusya ve Çin uluslararası hukuka ve büyük-küçük tüm devletlerin eşitliğine saygı duyan demokratik bir dünya düzeninin taraftarı olduklarını gene de iddia edebiliyorlar.

Hindistan çıkarları için realpolitik

Açıktır ki ABD'yle ilişkiler, Hindistan için yüksek önceliğe sahiptir tıpkı Rusya ve Çin için yüksek önceliğe sahip olduğu gibi. Fakat benzerlik sadece buraya kadar. Dünya câmiasının Hindistan'ı potansiyel bir küresel oyuncu olarak selamlayan iç açıcı tahminine rağmen genel resme bakınca ortadaki gerçek şu ki böyle bir şey halen uzaklardadır İran'la ilgili duruma benzer meseleler söz konusu olduğunda Hindistan, Rusya ve Çin'in imkanlarından yoksundur. Rusya ve Çin, gelişmekte olan ülkelerle ortak çıkarlara sahte bağlılık ifade ederken ve çok-merkezli bir dünya düzeni gayretinde olduklarını iddia ederlerken, nihayetinde ben merkezci olmayı sürdürüyorlar, BM'deki veto gücünden ve ayrımcı NPT rejimi içerisinde ayrı yere sahip olduklarından dolayı kendilerini rahat hissediyorlar. Şaşırtıcı değildir, bölgesel sorunların hakemleri olarak imtiyazlı yerlerini ebedileştirmenin derdindeler.

Rusya ve Çin samanaltından su yürütüp ABD'yle fırsatçı alışverişler yapıyorlar fakat ağız sulandıran İran meyvesinden de vazgeçmiyorlar. Takas anlaşması çekiş gücü kazandığında, “İran Altılısı'ndaki kilit rolleri sayesinde İran-Brezilya-Türkiye takas anlaşmasının matrisine yanlamasına dalma seçeneğini saklı tutuyorlar ve aynı zamanda da muhtemel bir ABD-İran yakınlaşmasını sürekli olarak göz önünde bulunduruyorlar.

Öte yanda Hindistan ise Amerika karşısında aslında Brezilya ve Türkiye'ye benzer şekilde yerleşmiştir. Amerika'nın yakın ortakları olan bu iki ülkenin, Washington'ın öfkesini üzerlerine çekmedikleri gerçeği dikkat çekicidir. Yeni Delhi'nin vehmi korkusuna göre İran nükleer meselesinde bağımsız bir çizgide ilerlemek, ABD-Hindistan ilişkilerininin ritmini bozar; işte bu korku büsbütün yersiz görünüyor. UAEK'da yapılan oylama gibi çok önemli anlarda İran nükleer meselesinde bağımsız bir çizgi izleyen ülkeler – Pakistan, Afganistan, Malezya ve Mısır – bedbaht olmadılar. Hindistan'ın İran'la geleneksel bağları ise tam tersine, körükörüne Amerikan çizgisine riayet etmeye başladığında zarar gördü.

Daha kötüsü, Tahran, Yeni Delhi'nin George W. Bush yönetiminin gözüne girmek için “İran kartını” kullanmış olabileceğinden şüpheleniyor. Tahran iki komşunun muhakkak yapacağı görüş alışverişleri ve yeri geldikçe dostluk bâbında el kol hareketleri yapmayı sürdürüyorsa da hasar tespiti sırasında soğukkanlı bir çözümleme yaptığının ve Yeni Delhi ile ilişkilere küme düşürüp önemsiz bir yere koyma kararını verdiğinin işaretleri var.

Yeni Delhi, Obama'nın Tanrı vergisi yetenekleri, entelektüelliği olan bir politikacı olduğunun farkına varmalıdır ve Obama'nın sorunu yeni bir düşünce ve yeni bir yaklaşımla ele alabileceğini düşünmek mâkul bir şeydir. Pazartesi günü yapılan takas anlaşması, Amerika'nın İran politikasının çıkmaz sokak olduğunun altını çizmiştir. Bir ricât kaçınılmazdır. Türkiye ve Brezilya, İran Altılısı'nın ketum ve kapalı çerçevesinin dışında bütün bir dünyanın mevcut olduğuna dikkat çektiler ki Obama bunu muhakkak not etmiştir.

Yeni Delhi son zamanlarda Rus ve Çin politikalarının ayak izini takip etmeye teşebbüs ediyor. Bu noktada da yeniden düşünmelidir. Hindistan, ABD-İran soğukluğu sayesinde Rusya ve Çin adına tahakkuk eden kazanımları göz önüne almalıdır. Tahran'a uygulanan batı ambargosu, İran enerji ihracatını Avrıpa pazarının dışına yöneltiyor, ki aksi takdirde Rus arzıyla rekabet edecekti. Enerji ihracatı, batının Moskova politikalarına ayar vermek için Rus dış politikasının elindeki en büyük tek kozdur.

Çin'e gelince, İran'a mal ve hizmet ihraç eden bir ihracatçı olarak neredeyse bayram ediyor ve İran doğalgazı ve petrolünü, Orta Asya üzerinden geçen ve tamamlanmak üzere olan boru hatlarıyla tahliye etmenin planlarını yapıyor. Hülâsa, Çin müthiş bir iş çıkardı.

İran enerji ihracatını Asya pazarını sürmede Rusya ve Çin'in birbirini bütünleyen çıkarları var. Enerji denkleminde Hindistan'ın yeri neresi? Herşeyi hesaba katarak bakınca, Hindistan, ABD-İran soğukluğundan hiçbir şekilde faydalanmamaktadır. Aslında bölgesel gerilimler hüküm sürdüğünde kaybedecek çok şeyi var. İran nükleer meselesi, Yeni Delhi, sorunun çözümünde güç kullanımına kesinkes karşı çıkacağından dolayı ABD-Hindistan stratejik ortaklığını potansiyel olarak karmaşıklaştırabilir.

Neticede İran, büyüyen Hint ekonomisine enerji arz eden başlıca tedarikçidir. Jeopolitik bakımdan, Hindistan-Pakistan ilişkileri enkazı üzerinde gerçekleşen bir inanç sıçraması, İran doğalgaz boru hattı projesinin, Yeni Delhi'nin batıdaki komşusunu bölgesel işbirliğinin hissedarı yapmasında nâdir görülen bir fırsat olduğunu dikte etmektedir. Boru hatları, nükleer orduların Armagedon'a hazırlandıkları Soğuk Savaş'ın en gerilimli anlarında bile Demir Perdeyi geçmiştir. Ama gelin görün ki söz konusu olan Pakistan'ı uzaktan da olsa ihtiva edecek bir bölgesel işbirliği matrisi geliştirmek olunca Hindistan'ın strateji câmiası kapalı bir zihniyete sahiptir.

Hindistan'ın diplomatik hüneri, İran boru hattı projesine ortak olmaya ikna etmek için Amerikan düşüncesi üzerinde çalışmasında yatmaktadır Kazan-kazan durumu söz konusudur. İran, büyük petrol şirketlerine duyduğu şevki gizlemiyor. Amerika ise Hindistan-Pakistan ilişkilerinin normalleşmesinde risk görüyor. Hindistan ve Pakistan enerji piyasaları, Amerikan petrol şirketleri için muazzam iş fırsatları sunmaktadır. Amerika'nın dahli, bir boru hattını garantiler. Tahran'ın bölgesel istikrarın hissedarı olmasını Washington da arzulamaktadır.

Yeni Delhi, İran nükleer meselesiyle ilgili olarak Türkiye'nin motivasyonları üzerinde iyice çalışmalıdır. Türkiye'nin, Hindistan'ınkine benzer çıkarları mevcut ve Amerika-İran soğukluğunun giderileceği gün için kendisini kıvrak diplomasisiyle dirayetli bir biçimde konumlandırmaktadır. Türkiye, İran'ın (sorunlu ilişkilere rağmen) bir komşu, Amerika'nın ise NATO'nun kilit bir müttefiki olduğunu ve kaçınılmaz ABD-İran yakınlaşmasına ebelik etmenin, bölgesel bir güç olarak Ankara'nın endamına katkı sağlayan stratejik bir kazanım olacağını kestirmiştir.

Hindistan diplomasisi, Devlet Bakanı Nirupama Rao'nun Şubat ayında Tahran'ı ziyaretiyle birlikte İran'a yönelik bazı ilginç hamleler yaptı. Dışişleri Bakanı S.M. Krişna'nın bu hafta Tahran'da yürüttüğü istişareler, taze bir yaklaşımın arzulandığını göstermektedir. Dikenli bir yol bu çünkü UAEK'da yapılan oylamalarda Hindistan'ın sergilediği tavır yüzünden İranlılar büyük bir incinmişlik hissi duyuyor Amerika'nın İran'la halat çekme oyunu şiddetlenirken, Yeni Delhi, Tahran'ın hasasiyetlerine bir kez daha basmama sorunuyla karşı karşıya.

Bütüne bakıldığında, Hindistan politikası ilkelidir, özellikle de şoför koltuğunda belirsiz niyet taşıyan ve gizliden gizliye çalışan bir grup devlet yerine UAEK'nu görmek istemesi ilkeli bir duruştur. Fakat Yeni Delhi, mutlu halde ve müthiş bir eylemsizlik içerisinde gölgelere gizleniyor.

Hindistan, Türkiye ve Brezilya'yla el ele tutuşarak İran'a karşı BM müeyyidelerine karşı çıkmalıdır. Türkiye ve Brezilya'nın diplomatik inisiyatifi hiç şüphe yok ki yeni bir durum yaratmıştır ve Hindistan politikası bunun önemini kavramalı ve sunduğu imkanları eline geçirmelidir.

Kaynak: Atimes
Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı