Hindistan güç gösteriyor

Hindistan özel kuvvetleri, önceki hafta üç ayrılıkçı grup tarafından Hindistan askerlerine yapılan kanlı pusuya misilleme olarak 9 Haziran’da Myanmar’ın (Burma olarak da adlandırılır) birkaç kilometre içine girdi ve iki isyancı kampını imha etti. Sınır ötesi saldırı, Hindistan içinde ve Güney Asya çapında ilgi ve endişeye yol açtı. Şimdiye kadar Hindistan, askeri güç göstermeye karşı diye bilinirdi. Daha bir ay önce, emekli bir Hindistan subayı ve tecrübeli yorumcu Gurmeet Kanwal, Hindistan’ın güneyindeki Deccan Herald gazetesinde, Gandi’nin şiddet kullanmama ilkeleri sebebiyle Hindistan’da “barışçı bir stratejik kültür” olduğunu yazmıştı. Brookings kurumundan Stephen Cohen ve Sunil Dasgupta da Hindistan ordusu hakkındaki kitaplarında Hindistan’ın “ideolojik olarak silahlı kuvvet kullanmayı reddettiğini” ifade etmişti. Bu tür düşüncelerin kökleri derinlere dayanıyor ve çok yaygındır.

Şimdi Hindistan güç göstermeye başlamış görünüyor. Myanmar’daki baskın pek çok açıdan Hindistan’ın isyan olayları yaşanan kuzeydoğu sınırlarında son 30 senedir gerçekleştirdiği baskınlara benziyordu. Ama bu kez iki şey farklıydı: Tepkinin hızı ve önceden bildirilmiş olsa da Myanmar kuvvetlerinin baskına dahil olmaması.

Hindistan hükümeti hemen bu farklılıkları basit bir söyleme çevirdi: Hindistan Başbakanı Narendra Modi yönetimi, Kongre partisi liderliğinde daha önceki pısırık seleflerinin aksine, öldürülen Hindistan askerlerinin intikamını alacak ve ülkenin düşmanlarına kuvvetli bir mesaj gönderecek. Baskından sonra bir bakanlık yetkilisi Twitter’daki bir dizi tumturaklı mesajı ve mülakatlarında Hindistan’ın “bir diğer ülkenin derinlerine girdiğini” duyurdu ve bunun “Pakistan dahil çok sayıda ülke için mesaj” olduğunu ifade etti. Yetkili, Modi’yi 1971’deki Hindistan-Pakistan Savaşı sırasındaki Indira Gandi’ye benzetti. Savaştan Hindistan galip çıkmıştı. Hindistan’ın geveze Savunma Bakanı Manohar Parrikar da bunlara “sıfır tolerans gösterilmesinin tek çözüm” olduğunu ekledi ve operasyonun “milli güvenlik senaryosunu değiştirdiğini” iddia etti. Bazı Hindistanlılar bu mesajı hoş karşıladı hatta geç bile kaldığını ifade etti, diğerleri ise şovence ve ahmakça buldu. Pakistanlılar ise mesajı tehdit edici buldu. Myanmar yetkilileri de rahatsız oldular ve inanılması zor olsa da Hindistan’ın sınırı hiç geçmediğini iddia etmek zorunda kaldılar.

Bu baskın, Hindistan diplomasisinin olduğu kadar Hindistan askeri gücünün de bir ifadesidir. Baskın, düşman bir ülkede yapılmadı, Yeni Delhi’yle Naypyidaw arasında 10 seneden fazla bir süredir gayretle inşa edilen karşılıklı iş birliği kapsamında, Myanmar hükümetinin izniyle gerçekleştirildi. Hindistan ve Myanmar arasında karışık sınır bölgesinde militanlara karşı yapılan ortak baskınların tarihi 1980’lerin başlarına kadar gider. Bunların en kapsamlılarından biri 1995’te gerçekleştirildi. Çin’in bölgedeki nüfuzunu kırmaya göz diken Hindistan, 1990’lar ve 2000’lerde Myanmarlı generallere bir dizi silah tedarik etmeye başladı. Myanmar, 2010’da Hindistan’ın mahalli askeri komutanın iznini alarak sınırı geçebilmesini kabul etti. İki ülke, Mayıs 2014’te ortak sınır devriyelerine imkan veren bir sınır iş birliği protokolü imzaladı. Hindistan Dışişleri Bakanı Sushma Swaraj, konuyu ağustos ayında bir kez daha gündeme getirdi. Hindistanlı yetkililerin, operasyonun tek taraflı yapısını gündeme getirmek için gösterdiği yoğun çabalara rağmen Myanmar ordusu dahil olmadı ama Myanmar’ın geçen haftaki operasyona izin verdiği aşikar. Indian Express, Hindistan’ın bu olumlu şartlar altında dahi ancak az sayıda isyancıyı öldürdüğünü, bunların da önceki pusuyu gerçekleştirenlerle bir alakalarının olmadığını bildirdi. Böylesine bir diplomasi ağı ve sınır konusunda tarihi iş birliği olmasa Hindistan’ın işi askeri olarak o kadar zor, diplomatik olarak da hassas olur ki, kendisinden emin bir hükümet tarafından yürütülmüş olsa dahi sorgulanır.

Hindistan-Pakistan ilişkilerinde geçmişte bu tür bir iş birliği olmadığını söylemeye ise gerek bile yoktur. Hindistan, Pakistan’ın Hindistanlı ayrılıkçılarla olan teması dolayısıyla yazın İslamabad’la diyaloğu kesti. Hindistan-Pakistan sınırı da yoğun şekilde askerlerle doludur ve Myanmar sınırına göre çok daha iyi savunulmaktadır. Hindistan zaman zaman Pakistan’a sınır ötesi küçük baskınlar düzenledi ama bunlar sınırlı ve son derece mahalliydi. Hindistan ikilemin farkında: Küçük saldırılar Pakistan’ın terörist grupları desteklemesini durdurmada pek etkili olmaz ama -ister hava ister kara kuvvetleri tarafından yapılsın- büyük ve daha anlamlı saldırılar da tehlikeli olur ve olayların hızla tırmanmasına yol açabilir. Bu, 2008’de Mumbai’deki terörist saldırılarda olduğu gibi Pakistan destekli saldırılar tekrarlanırsa Hindistan’ın pasif kalmaya devam edeceği demek değil. Yine de Yeni Delhi, muhtemelen Pakistan’a Myanmar’daki gibi misillemede bulunmayacaktır. Orada Hindistan’ın caydırıcılığı daha çok gizli operasyonlar şeklinde olabilir: Pakistan’da ayrılıkçı isyancıları desteklemek, Pakistan tesislerine sabotajlar ya da terör liderlerine suikastlar hep üzerinde düşünülen seçeneklerdir. Ama Hindistan bu tür operasyonlar için imkanlarının büyük bölümünü 1990’larda dağıtmış görünüyor. Bunları yeniden tesis etmek yıllar alabilir.

Hindistan açık bir şekilde dış politikasında daha kendisinden emin, daha iddialı bir döneme giriyor. Modi hükümeti, muhtemelen operasyonun başarısı ve bunun Hindistan’daki algılanışından memnundur. Ama şimdi bir emsal teşkil edildi ve bu Hindistan için hem fırsat hem risk sunuyor. Diğer taraftan, baskının caydırıcı değeri olacaktır. Özellikle de Hindistan’ın kuzeydoğusunda faaliyet gösteren isyancı gruplar üzerinde. Diğer taraftan, Hindistan basını ve kamuoyu gelecek bir provokasyonda “bir şeyler yapılmalı” olgusuyla benzer eylemler bekleyecek. Hindistan yönetimi, Pakistan İçişleri Bakanı’nın baskından sonra uyarıda bulunduğu üzere “Pakistan’ın Myanmar olmadığını” çok iyi anlamış olabilir ama olayı ele alış biçimleri bu mesajı bulanıklaştırdı. Bu yüzden gelecekte istemeyecekleri büyük riskler almak zorunda kalabilirler.

Kaynak: Foreign Affairs

Dünya Bülteni için çeviren: Mehmet Şeyhoğlu