Değerli olan dile düştüğünde, muhtevasından şüpheye düşmek gerek. Göz kalıba takılsın diye parlatılırken içerik bir yandan boşaltılır. Yeniçeri örneğinde olduğu gibi. Kıtalarda asırlarca zaferler elde etmiş askerin ismine bakar mısınız; "Yeniçeri." Kolay söylenen, basit. Ama II. Mahmut'un kurduğu ordu öyle mi; Asakir-i Mansure-i Muhammediye. Mühür gibi. Söylenirken daha insanı tatmin ediyor.
Sözü Çanakkale kutlamalarına getirmek istiyorum. Son yıllarda, AB sürecine girmek için yapılan düzenlemeler canhıraş devam ederken, düşman işgalinden kurtuluş yıldönümleri de o oranda daha hamasi ve daha iştahlı kutlanır oldu. Bu dehşetli çelişkiyi ancak Yeniçeri örneğiyle izaha yeltendim.
Diğer yandan Çanakkale farklı öneme haiz. Değişik okuma imkânları veren Çanakkale'de şecereler alt alta yazınca, Şam'dan Üsküp'e, Diyarbakır'dan Yemen'e değişik etnik kimliklerin üst bir potada birlikte can verdikleri görülür. Omuz omuza yatan bu insanlar, susmayan bir söylevin sahipliğini yapmaktadırlar. Kulakları işitme tahammülü, gözleri kamaşma temayülüne yeltenmeyenlere geniş perspektifler sunmaktadırlar. Bu geniş açı ulus bahsi ile bugün, derin çatışmaları, kolay öykünmeleri içeriyor.
Çanakkale bu nedenle, kutlamanın ötesinde, serinkanlı okumalara yaptığı çağrıyla, kimilerini tefekküre taşırken, bir kısım ırkçıyı da muhteva boşaltmaya duçar etmektedirler.
18 Mart kutlamalarının etkisini azaltmak adına, Nevruz kutlamalarının üç günlük ileri gelmedeki aceleciliği, Çanakkale'deki anlatımı engellemeye yetmez.
Diğer yönüyle bakıldığında, grup ve devlet reflekslerinin birbirinden farklı çalışmadığı görülüyor. Çeşitli kültürlerce baharın gelişini simgeleyen Nevruz ve adına yapılan kutlamalar, son yıllarda cesamet kazandı. Mahalli düzeyde halk tarafından kutlanan Nevruz, siyasi kullanışa açılınca toplanan kitlenin sayısal göstergesi güç gösterisinde pazarlığı etkiler duruma dönüştü.
Devletin Nevruz'a sahip çıkışının ardında, "Benim de bayramım" diyerek sayısal durumu örgüte yar etmemek niyeti saklı. Kürt milliyetçileri bu durumdan rahatsız olmuş olacak ki, Nevruz'u yerleştiği tarihten koparıp seyyar hale getirmek istediler. Nevruz baharla, dirilişle, yenilenmeyle alakalı olduğundan, Ramazan gibi bir yılı gün gün gezeceği düşünülemez elbet. Ancak her şeyin anlamının çarpıtıldığının, belli yerlerin sisli gösterildiğinin, göstergesidir yapılanlar. Yine kalıp kutsanıyor ve muhteva berhava!
Oysa bahar bayramının, Müslüman halklar tarafından ortak ilgiyle taşınmasının arkasında sağlam bir muhteva var.
Dünya hayatı, ne kadar zor geçerse geçsin, insan hep yaşama arzusu içindedir. Ölüm, bu duygunun önünü kesen olgu olarak, ayrım gütmeksizin, her dönem, insanı düşündürmüştür. Sanki ölüm olmasa sorun olmayacakmış duygusu ortaya çıkar. Durum bunun tam tersidir. Kur'an ölümü bir kapı hükmünde değerlendirerek, sonsuz bir ahiret hayatının varlığını haber verir ve insanı/mümini güven iklimine taşır.
Bu durum karşısından insanın aklına, ifade etse de etmese de; "Diriliş nasıl olacak?"sorusu takılır.
Her mevsim büyük bir ihtişamla, dirileşe geçen bahar, görünür, en etkili örnek olarak bahse konu olur.
Yapraksız ağaç dalları, uzayan bozkırlar, havanın ısınmasıyla sevimli bir kedi yavrusu gibi gerinir. Beyaz örtünün kalkmasıyla, büyük haberle yola çıkmak için hazırlığa durur kâinat. Gün gün, milim milim harekete geçer çiçekler, çimenler, ekinler...
Bir yüce emirle, toprağın, bitkilerin kıyamadır bu. Yemyeşil bir dekor içinde nokta nokta, renk renk çiçekler, ağaç dallarında meyveye hazırlık titreşimleri ve bütün bunları ışıl ışıl aydınlatan güneşe eşlik eden derenin şırıltısı...
İşte Nevruz bu!
Hangi kurgu, hangi hazırlık bu şölenin yanından geçebilir.
Nasıl da boşaltılıyor, çöpe karıştırılıyor anlamlar.
Kalıbı kutsanan Nevruz'da, molotof, taş, göz yaşartıcı gaz vs...
Baharı göstermiyorlar çocuklara.
Çeliğin kışkırtıcı yanına, barutun kavuran kokusuna katıp arzularını, yeryüzünde cennet kurmaya koşuyorlar.
Bütün arzuları, icatları tek bir gelincik açtıramıyor.
Cennet baharın derunundaki izlerde. Huzur arının çiçeğe konarken söylediği şarkıda.
İnsan bir an daldığında "İnsan" kalabiliyor. Çağımızda harikuladelik, kelebeklerin yumuşaklığından, rüzgârın yapraklarla fısıldaşmasından, her an yeni model savaş uçakları çıkarmakta olan otomasyon üretimlerine taşındı. Elektronik cihazların özellikleri ve markaları, yüzlerce kuş çeşidini, sadece kuş, yine yüzlerce balığı, balık olarak bilen kuşaklar oluşturuyor.
Çanakkale'nin toprağa gömülü anlamıyla baharın/dirilişin, bugünkü hafiflikle anlaşılamayacak ruh bütünlüğü var.
Akıl hınçla yürüyor çünkü.
Anlam ipi kopuk uçurtma...