Clinton, ABD'yi birçok sorun ve çıkmazdan kurtaran, Çin ile kesilen diplomatik ilişkileri tekrar canlandıran, Arap-İsrail uyuşmazlığında Washington adına birçok hamle yapan ve en önemlisi Vietnam Savaşı'nı sona erdiren Kissinger'den esinlenerek ülkenin yeni dış politika efsanesi olma peşinde.
Bush yönetimi Irak konusundaki istihbarat raporlarının yanıltıcı olduğunu kabul ederek izlemiş olduğu politikalardan dolayı nedamet getirirken, Obama kendi çalışma ekibinin isim listesi ile ilgili son rötuşlarını yapmaktaydı.
Geçtiğimiz günlerde ekonomi ve dış politika ekibini açıklayan ABD'nin yeni Başkanı Barack Hüseyin Obama hem ülkesinde hem de uluslararası camia nezdinde büyük bir şaşkınlığa hatta başta Rusya, İran ve birçok Arap ülkesinde hayal kırıklığına neden olmuştur. Aslında Obama bu tercihlerde bulunacağının ilk sinyalini Yahudi asıllı Ram Emanuel'i Beyaz Saray Genel Sekreterliğine getirerek vermiştir. Bunun akabinde Bush kabinesinin savunma bakanı Robert Gates'in görevini devam ettirmesi, emekli General James Jones'un ulusal güvenlik danışmanlığına atanmasından da öte , asıl sürprizi Başkan adaylığında rakibi olan, farklı görüşlere sa hip olduğu bilinen ve Başkanlık yarışı boyunca kendisiyle çok sert tartışmalara giren Hillary Clinton'un dışişleri bakanlığı k oltuğuna oturması, Obama kendi döneminde izlenecek politikaların ipuçlarını vermektedir.
Seçim konuşmalarında sürekli olarak güçlü bir iktidar isteğini dile getiren siyahi başkan, John Foster, Henry Kissinger ve James Baker düzeyinde bir dışişleri kadrosu düşündüğü ve John Carry, Richard Holbro oke , Dantony Leak arasında seçim yapması beklenen Obama, ani bir manevra ile Hillary Clinton 'a dışişleri bakanlığı koltuğunu vererek onun başkanlık karargâhında yer almasını sağlamış ve bu tercihiyle birçok kişiyi şaşırtmıştır.
Özel beceriler
Ünlü 'New York Times' gazetesine göre yabancı dil bilmeyen Clinton'un elindeki en önemli koz 90 ülkeyi ziyaret etmesi, ABD adına birçok anlaşmaya tanık olması ve en önemlisi de 8 yıl boyunca Monica Lewinsky, Jennifer Flowers ve Paula Johnes gibi birçok kadınla flört eden eşi Clinton'ı büyük bir hüner ile idare ederek esas becerisini ortaya koymasıdır.
Değişimden yana sloganlar benimseyen, pragmatik ve dış politika sorunlarının çözümünde sopa-havuç politikası izlemeyi tercih eden Obama-Clinton ikilisi, Amerikanın ünlü iç siyaset bilimcisi Liz Shrayer'ın öne sürdüğü dışişleri bakanlığı çatısı altında onlarca yetenekli ve başarlı uzman bulunduğu halde, Clinton'un tercih edilmesi her devlet başkanı ile nasıl ve hangi üslup ile diyalog kurması gerektiğini bilmesi seçilmesindeki temel etkenler arasında yer almıştır.
İzolasyon duvarına destek
Filistinde işgal altındaki bölgelerde İsrailliler tarafından inşa edilen izolasyon duvarının en büyük destekçileri arasında yer alan Clinton , İran, Afganistan ve Arap-İsrail uyuşmazlıklarında farklı görüşleri olan ve bu konularla ilgili gündeme getirmiş olduğu alternatif çözümlerden dolayı kendisi tarafından saflık ile suçlanan Obama, Hindistan'da yaşanan son saldırıları değerlendirmek üzere basının karşısına geçerken Clinton'nun koluna girip yakınlık göstermesi ve kendisinden sonra sözü ona bırakmak suretiyle önümüzdeki dönemde tokmağın kendisinde davulun ise Clinton'da olacağının sinyalini vermesiyle son noktayı koymuştur.
Aslında Obama Clinton'u seçerken, Amerikayı kölelikten kurtaran Abraham Lincoln ile ülkeyi büyük ekonomik krizden kurtaran Franklin Roosevelt gibi liderlerin ortaya koymuş oldukları politikalardan etkilenmiş, hem Cumhuriyetçilerin efsane lideri David Eisenhower'a büyük destek veren John Foster Dallas örneğini tekrarlayarak hem de parti içinde kendisine rakip olan William Siwardi dışişleri bakanlığı görevine getirmesiyle yakaladıkları aynı başarıyı böyle bir hamle yaparak Clinton ile elde etmeyi hedeflemektedir,
Seçim kampanyası esnasında Clinton'a yönelik eleştirilerinde dış politikadan anlamayan, büyükelçiliklerde çay içmekten başka tecrübesi olmayan bir kişi şeklinde suçlamalarda bulunan Obama, seçimden sonra Clinton'a zeki, gerçekçi, kararlı, disiplinli ve güçlü bir kişi tanımlamasında bulunması ülkemizde sık sık tekrarlanan "dün dündür bugün bugündür" sözünün en canlı örneğini teşkil etmektedir.
ABD'nin güçleri
Başkanlık yarışı boyunca ABD'nin sahip olduğu güçleri iyi bir şekilde değerlendirip Bush döneminde zayıflayan ittifakları tekrar canlandırarak bölgesel sorunların çözülmesinden yana olduğunu belirten Obama'nın karşısında, sürekli İsrail'le ilişkilerin geliştirilmesi ve İran dosyasının ivedi olarak çözülmesi, bunun için gerekirse İran'ın haritadan silinmesi gerektiğini ortaya koyan bir sağ kolu olacaktır. Bu tercih farklılığı Beyaz Saray içerisinde ciddi diplomatik sıkıntılara neden olacağı gibi önümüzdeki dönemde büyük artçı depremlere sebebiyet verecektir.
Amerikan siyasetinde M. Albright ile başlayan ve C. Rice ile devam eden bayan dışişleri bakanları süreci Clinton'un seçilmesiyle devam etmiştir. Fakat Clinton kendisine teklif edilen görevi kabul etmeden önce ciddi değerlendirmelerde bulunup görevi kabul etmekle bir s onraki dönemde Başkan adaylığına talip olması durumunda karşılaşacağı riskleri görmüş ve bu çerçevede Obama ile görüşerek bazı ayrıcalıklar istediği ve pazarlıklar içerisine girdiği halde kendi siyasi geleceğini her halükârda büyük tehlikelerle karşı karşıya bıraktığı gözden uzak tutulmamalıdır.
İlk kutlayanlar
H. Clinton'nun bakanlığa atanmasını ilk kutlayanlar Amerikan Ermeni Kuruluşu ANKA ve İsrail Başbakanı Olmert olmuştur. Clinton'nun Ermeni tezlerine destek olan açıklamalarda bulunmaktan çekinmemesi ve Arap-İsrail uyuşmazlığı konusundaki İsrail taraftarı tavrından dolayı Arap âlemi ile Türkiye'de ciddi bir rahatsızlığa neden olacaktır. Dahası, görevi Rice'dan devralırken ortaya çıkan büyük tahribatlardan dolayı özellikle Kuzey Kore ve İran dosyalarında müzakereden yana tavır koyan Başkan Obama karşısında aksini savunan Clinton'un bu anlaşmazlıktan ne şekilde çıkacağı dikkatle takip edilmelidir
Geçtiğimiz günlerde aralarında Richard Has, Martin Edik'in de bulunduğu ve seçim kampanyası boyunca Obama'ya danışmanlık yapan 20 bağımsız Amerikalı akademisyenin yeni dönemde atılması gereken adımları içeren geniş raporunun hayata geçirilmesi ile birlikte aralarında oluşabilecek çatlağın bir başka yansıması olacaktır. Obama ile Clinton arasındaki görüş ayrılıklarının gerek ülke içindeki baskı grupları gerekse ordu nezdinde ne şekilde karşılanacağı ve kimden yana tavır takınılacağı dikkat edilmesi gereken bir başka husustur.
Obama'nın, Arap-İsrail uyuşmazlığını çözmek üzere Dan Kirshner gibi deneyimli bir diplomatı özel temsilci olarak görevlendirmesi, Hillary'nın elini zayıflatacak ve yeni dışişleri bakanının bunu nasıl kabulleneceği hususu dikkatle takip edilmelidir.
Önümüzdeki dönemde, Filistin merkezli bir çözüm isteyen Arap âlemi, 30 yıllık husumetin sona erdirilmesini bekleyen İran, kendilerinin de ortak olduğu bir yenidünya düzeni talep eden Avrupa Birliği ile bu düzenin farklı bir tarzda okunmasını isteyen ve yeni dönemde inisiyatifin bölgesel güçlere bırakılmasını bekleyen Rusya, Çin ve Hindistan'ın çözüme yönelik talepleri Obama ve Clinton arasında ihtilafa sebep olacak ihtimaller arasındadır.
İki başlı lider
Beyaz saray içinde iki başlı lider tarzı yönetiminin yürüyüp yürümeyeceği, başkanlık seçimi esnasında her iki adayı karşı karşıya getiren bir çok iç ve dış konuyu bir kenara bırakarak tekrar barışmaları ve ABD eski başkanı John Kennedy'nin değimiyle " manzara beyaz sarayın içinden dışa göre çok farklı" olduğu ve her ikisinin de içerden aynı gözlük ile bakıp bakmayacakları merak edilen konuların arasında yer alacaktır.
H. Clinton, ABD'yi birçok sorun ve çıkmazdan kurtaran, Çin ile kesilen diplomatik ilişkileri tekrar canlandıran, Arap-İsrail uyuşmazlığında Washington adına birçok hamle yapan ve en önemlisi Vietnam Savaşı'nı sona erdiren Henry Kissinger'den esinlenerek ülkenin yeni dış politika efsanesi olma peşinde. Bunu gerçekleştirmek için Hillary Clinton sekiz yıllık Bush dönemi boyunca ortaya çıkan hasarlardan ders almak istiyorsa öncelikle ılımlı, dengeli bir Ortadoğu politikası geliştirmek, işgal altındaki Filistin topraklarında yaşayan halkın dramını sona erdirmek, Irak konusunda verilen çekilme sözlerini tutmak, Cumhuriyetçi yönetimin terörle mücadele doktrini çerçevesinde ortaya koyduğu "şer ekseni, önleyici müdahale, sorgu uçakları, paralı asker kullanımı" şeklindeki politikaları yerine daha gerçekçi ve insancıl yönü ağır basan yeni bir strateji belirlemek ve İsrail'i kendi siyasetinde değişiklik yapmak hususunda ikna etmek zorundadır.
Prof. Dr. Samir Salha: Kocaeli Üniversitesi öğretim üyesi
Kaynak: Radikal