Hiç bitmeyecekmiş gibi gelir o iktidar şarkısı

Tayyip Erdoğan'ın kongre konuşmasını dinlerken...

Bir pazar günü yine siyaset yazmanın dayanılmaz ağırlığı...  Mecbur musun?.. Değilim.
Ama gündem öyle.
Ankara'da iktidar partisinin, AKP'nin büyük kongresi yapılıyor. Benim önceliğim de siyasetteki gelişmeleri izlemek, yorumlamak değil mi?..
Bilgisayarın önüne oturdum.
Bir gözüm televizyonda.
Siyasal parti kongrelerinin, kurultaylarının o hiç değişmeyen görüntüleri gözüme çarpıyor. Büyük salonu dolduran coşkulu partililer, liderlerinin, Recep Tayyip Erdoğan'ın konuşmasını bekliyor.
Winston Churchill'in, İngiliz devlet adamının sözü aklıma takılıyor.
Muhafazakâr lider demiş ki:
"Ne kadar uzak geçmişe bakabilirsen, o kadar ileriyi görebilirsin."
Erdoğan, ne kadar geçmişe bakabiliyor?.. Bilemiyorum.
Yoksa, her siyasi nesil kendi hatasını ya da hatalarını yapmaya mahkûm mu?..
Ankara'da 1960'lardan itibaren izlediğim parti kongreleri gözümün önünden geçiyor.
Ecevit'in bir askeri hükümet döneminde, 12 Mart'ta İsmet Paşa'yı yenip CHP'de liderlik koltuğuna oturduğu o kurultayı genç bir muhabir olarak izlerken yaşadığım büyük heyecan fırtınasını şöyle bir hissediyorum.
CHP lideri Ecevit'in o kurultayla birlikte kabarttığı olağanüstü iktidar dalgasının üzerinde partisini nasıl iktidara taşığıdını düşünüyorum.
Demirel'in AP, DYP kongreleri...
Özal'ın ANAP kongreleri...
Mesut Yılmaz'ın, Tansu Çiller'in kazandıkları kongrelerle doğrudan başbakanlık koltuğuna oturdukları kongreler... SHP'nin, CHP'nin Erdal İnönü'lü, Baykal'lı kurultayları...
Bütün bu siyasal gösterilerin ortak bir yanı vardı. Herkes kendi liderine sonuna kadar inanç duyardı.
Ve partisi eğer iktidardaysa, lideri de başbakanlık koltuğunda oturuyorsa, bu siyasal iktidarın devamlılığından herhangi bir kuşku duyulmazdı.
Bir başka deyişle:
Kongre, kurultay salonlarını coşkuyla dolduran delegelere, partililere, o iktidar şarkısı hiç bitmeyecekmiş gibi gelirdi.
Tayyip Erdoğan kürsüde.
Hapishane yolundan geçen iktidar yürüyüşünü anlatmaya başladı.
İyi hatip, güzel konuşuyor.
AKP'nin henüz sekiz yıllık bir siyasal geçmişi var.
Ama yedi yıldır iktidarda.
Üst üste dört seçim kazandı.
Ve iktidardayken gittiği ikinci genel seçimi de oylarını 13 puan artırarak kazandı 2007'de.
Bütün bunlar ciddi bir başarıdır.
Bir yandan yazımı yazıyorum, bir yandan Erdoğan'ın konuşmasını dinliyorum.
"Önce insan sonra devlet..."
'Seçkin'lere, 'elit'lere çatıyor.
"Fakirin, yoksulun umuduyuz."
"Misyonumuz, tarihi misyon ruhu..."
"81 vilayetimizle gurur duyuyoruz."
İktidar koltuğunda oturan bir muhafazakâr liderin bütün Türkiye'yi kucaklamaya çalışan o klasik söylemi ağır basıyor konuşmada...
1980'lerde Turgut Özal'ın muhalefete takılırken sık sık yinelediği, "Hayallerimize bile ulaşamazlar!" sözünü anımsıyorum.
Öyledir.
Hiçbir iktidar, "Benim yoğurdum kara!" demez.
Erdoğan'ın sözü:
"Bizim daha anlatacağımız rüyalarımız, hayallerimiz var."
O dizeyi tekrarlıyor:
"Uzun ince yoldayım, gidiyorum gündüz gece..."
Bu yolculukta Türkiye'nin önünü demokrasinin, hukukun, özgürlüğün, refah ve hakkaniyet duygusunun aydınlatmasıdır önemli olan.
Çünkü iktidar, zamanla 'güç kirlenmesi'ne de yol açar.
Çünkü iktidar, zamanla sadece kendi sesine, sadece evet efendimci dar çevreye kulak veren kötü alışkanlıkların uç vermesine de neden olur.
Çünkü iktidar, zamanla demokrasi ve hukuka, özgürlük ve insan haklarına dönük duyarlığın aşınmasını da getirir.
Bunlar farkına varmadan olur.
Zirveye çıkanı böyle tehlikeler bekler. Ve o zirve, uçuruma en yakın yerdir.
Bir kulağım Erdoğan'da.
Dış politikada iyi şeyler söylüyor. AB vaadini yineliyor. AB'yi eleştiriyor.
Ahmet Kaya'dan da, Cem Karaca'dan da, Nâzım Hikmet'ten de, Mehmet Akif'ten de, Saidi Nursi'den den söz ediyor. Herkesi insan olduğu için sevmeyi dile getiriyor.
Etnik kimlikten dolayı, din ve mezhepten dolayı insanları dışlamanın ne büyük yanlış olduğunu da belirtiyor Recep Tayyip Erdoğan.
"Kürt kardeşimin meselesi, benim de meselemdir" diyor.
Hepsi doğru sözler...
Yazımın konusu, Erdoğan'ın kongre konuşmasının tahlili değil. Daha çok, kongrenin bende çağrıştırdığı bazı düşünceler... 
Yine Churchill'in o sözü:
"Ne kadar uzak geçmişe bakabilirsen, o kadar ileriyi görebilirsin."
Hiç bitmeyecekmiş gibi gelir o iktidar şarkısı...
Oysa biter bir gün...
İyi pazarlar!

 

Kaynak: Milliyet