Hedef tahtası yapılan namazına sahip çık!

"Namaz molası için otobüslere baskı", "Devlet lisesinde toplu namaz", "Kebapçıda namaz, metroda namaz"... türünden yaygaraların koparıldığı son günlerde; "Allah'ın bir kulunu namaz kılmaktan alıkoymaya kalkışan kişiyi/zihniyeti gördün mü/düşündün mü hiç?" (Alak 9-10) âyetini, daha iyi kavrıyor ve hatta yaşıyoruz. Şairin "Ebû Cehil'ler ölmedi, Ebû Leheb'ler kıtalar dolaşıyor" diye haykırdığı hakikat, şu aralar özellikle namaz ve tesettür sözkonusu olunca daha bir belirginleşiyor. Anlaşılan o ki, Çağdaş Cahiliye'nin temsilcileri de -tıpkı Kabe'de Rasûlüllah'ın (s.) namazını engelleyen Ebû Cehil ve âvanesi ile Hz. Şuayb'ın namazını en büyük tehdit ilan edip (11/87) onun üzerinden Tevhîd Dinine saldıran Medyen ve Eyke zorbaları gibi- namazın nelere kadir olduğunun bilincindeler; bu yüzden bir "Tevhid eylemi" olan namazla insanlar arasına bugün de her fırsatta engeller koymaya devam ediyorlar. Ama acaba, Kabe'de namazı engellenen "kul"un yani Muhammed'in (s.) ümmeti olan bizler, namazın, mümin birey ve toplumun inşâsındaki belirleyici rolünün farkında mıyız?

Bu soruya bütün müminler olarak cevap aramalı; yeniden dirilişimize ve ebedi kurtuluşumuza vesile kılmamız gereken namazı, bütün canlılığı, huşûu ve güzellikleri ile hep birlikte kuşanmalıyız.

İşte, İslâm'ın Tevhîd'den sonra ilk emri olan namazı sevdirmek ve yaygınlaştırmak amacıyla, namaz bilinci kitapları yazan bir grup hocamızla Nisan 2006'da bir araya gelerek oluşturduğumuz Namaz Gönüllüleri Platformu, bir yıl önce ülke çapında Namazla Diriliş Seferberliği başlatmıştı. 19 Ağustos 2006'da mübarek Miraç gecesi arefesinde yüz kadar yazar, sanatçı, ilim ve fikir adamı ve kanaat önderinin fiili katılımı, bir o kadarının da desteği ile başlatılan seferberliğin birinci yılını doldurması sebebiyle geçen Cumartesi günü Ensar Vakfı'nda bir değerlendirme toplantısı yaptık. "Namazsızlık" hastalığının % 75'lerde olduğu ülkemizde % 99'u Müslüman olan halkımızı namazla buluşturmak ve onlara namazı sevdirmek; namaz kılanlara namaz bilinci kazandırmak ve nihayet namazı bir 'hayat tarzı' haline getirmek, namazın tüm hayatı kuşatmasını sağlamak; hiç şüphesiz yıllar hatta nesiller boyu sürecek uzun soluklu bir cehdi ve ciddi çabaları gerektiriyor. Ancak, insanımızın namaz davasına hizmet için ortaya koyduğu samimi ve halisane çabaların, Rabbimizin inayeti ve bereketi ile hesapların çok daha ötesine ulaştığını da son bir yıl içinde hep birlikte gördük:

-Namaz bilinci kazandıran "Namazla Diriliş" kitapçığı, 1 yılda 1 milyon 50 bin adet dağıtıldı.
-Yaklaşık 60 il ve 90 ilçede 150 Namazla Diriliş paneli düzenlendi. "Namazda birlik" ruhu ile hareket eden farklı mekteplere mensup 44 hocamızın, ortak bir dili yakalayarak katıldıkları namaz programlarını, -müstakil konferans, seminer, sohbetlerle birlikte- tahmini 300 bin insanımız izledi.
-Namaz Gönüllüleri'nin katıldığı ulusal ve yerel TV-radyo programlarını milyonlar izledi.
-www.namazladirilis.com sitesine şu ana kadar 164 bin giriş, 9 milyon 500 tıklama yapıldı.
-Namaz bilinci kitapları, 30'dan 60'a çıktı ve toplam 3 milyonu aşkın insanımıza ulaştı. (Sadece Cemil Tokpınar'ın "Sabah Namazına Nasıl Kalkılır?" isimli kitabı tam 1 milyon baskı yaptı.)
-Umran, Semerkant, Yeni Dünya, Altınoluk, Zafer, Arkadaşım, Ailem, Birdirbir, Gülistan, Genç Yaklaşım dergileri "Namaz"ı kapak yapıp yüzbinlerce okuyucuya namaz bilinci aşılamaya çalıştılar.
İmdi, son bir yılda namazın yoğun biçimde halkımızın gündemine getirilmesi ve özellikle genç kesimlerin namaza büyük ilgi göstermesi birilerini ciddi ciddi rahatsız etmiş görünüyor. "Namaz namaz olarak kalmıyor, bir yaşam biçimi haline geliyor" türü yorumlar yaparak; namazın yaygınlık kazanmasını, cami ve mescitlerin çoğalmasını, Cuma namazlarında cemaatin sokaklara taşmasını, otobüslerin namaz molası vermesini... "bir hayat tarzını başkalarına dayatma" diye yorumlayıp Türkiye'nin geleceği için büyük bir tehlike/tehdit olarak görenler, yani 'namazı engellemeye yeltenenler' aslında namaz davamıza daha bir canla-başla sahip çıkmamız gerektiğini ihtar ediyorlar. Namaz, tesettür, biat gibi mukaddes kavramlarımız üzerinden Müslüman hayat tarzımıza saldıranlar iyice azıtsa da, ciğeri 'beş para etmez' kimi kalemler Kemer'deki çıplak heykel bahanesiyle "Müslümanlığın beş para etmez gerici kuralları" diyerek Dinimize dil uzatsa da, biz, Firavun'a yumuşak söz söylemekle (20/44) memur edilen Musa (a.s) gibi, Ramazan'ın merhamet iklimini soluyarak tüm insanımızı İslâm'ın güzellikleriyle buluşturmaya gayret edelim inşaallah.
Çorak, kurak, katı, kara kalplerin "Ramazan/Güz Yağmuru"nda yıkanıp yumuşaması duası ile.