İpek Yezdani arkadaşımızın "Harvard Profesörü" Noah Feldman ile Milliyet Pazar'da yaptığı söyleşiyi dün ilgiyle ve hayretle okuduk. Söylediklerinden edindiğimiz izlenim ise şudur:
Akademik fikirlerinizi, meselenin perde arkasına girmeden ikincil kaynaklara göre oluşturur, bunları da öznel tezlerinizi doğrulamak için kullanırsanız Feldman'ın içine düştüğü komik duruma düşersiniz.
"Ilımlı İslam" düşüncesinin "fikir babası" olduğu belirtilen Feldman'a göre, AKP Türkiye'de "daha liberal ve daha az laik bir resim" görmek istiyormuş", Washington ise "ABD karşıtı ve laik bir parti"den çok, "ABD taraftarı ve dine yönelmiş bir parti"yi tercih ediyormuş.
Bu fikirlerin Ankara'da olduğu kadar Washington'da da tartışmalı bulunacağı kesin. Bir kere "daha liberal fakat daha az laik" kavramındaki iç çelişkiyi bir Harvard profesörünün nasıl göremediğini anlamak zor.
İddialı ama haberi yok
Feldman'ın, AKP iktidarı sırasında zinaya hapis cezası verilmesinden biyoloji kitaplarına dini unsur sokulmaya çalışılmasına kadar uzanan ancak "sistemik nedenlerden dolayı başarısız kalan "antiliberal" girişimlerden habersiz olduğu belli.
Bazen tek bir cümle bile temel bilgisizliğinizi ortaya koymaya yeter. İpek Yezdani de Feldman'ın açığını güzel yakalamış. Türkiye'de kaygıların AKP'nin İslami köklerinden çok, iktidardayken yürüttüğü politikalara dayandığını işaret etmesi üzerine Feldman şunu demiş:
"Bu çok genel bir söz. Belli bir fenomeni ispatlamak için önce kanıt göstermeniz gerek. Ona bakarsanız AKP'den önceki iktidarlar da eşi türbanlı olanları devlet dairelerinde çalıştırmıyordu."
Ancak, bu ciddi iddiası için kanıt gösteremediği gibi, Yezdani'nin bunun yanlış olduğunu söylemesi karşısında da konuyu geçiştirmiş. Oysa, Türkiye üzerine iddialı tezleri olan bir akademisyenin bu hataları yapma lüksü yoktur.
İslami kesimi anlayamamış
Burada Feldman'ın yanılgılarından sadece bazılarına yer vermek mümkün. Örneğin Washington'un Türkiye'de "ABD taraftarı ve dine yönelmiş bir parti"yi tercih etmesine dair savı.
Feldman, Türkiye'deki Amerikan aleyhtarlığının önemli bir kaynağının AKP'ye oy veren İslami kesim olduğunu anlayamamış. Bu kesimin, Irak savaşı, İsrail'e verdiği destek ve İran politikasından dolayı ABD'yi "düşman" olarak gördüğünü kavrayamamış.
Feldman, Başbakan Erdoğan'ın, İran'ı bugün eleştirenlerin önce kendi nükleer silahlarından vazgeçmeleri gerektiğine dair sözlerinin Washington'da yarattığı rahatsızlığı da bilmiyor.
Feldman'ın, Türkiye tezleri çerçevesine ortaya attığı, "Ben çoğulcu demokrasiyi tercih ederim tabii, ama illa öyle olması gerekmez" sözleri ise evlere şenlik. Oxford veya Websters sözlüğünü açıp "demokrasi" kelimesinin anlamına bakma zahmetine bile katılmamış.
Feldman'ın saçmaladığı nokta
Feldman'ın, AKP'yi desteklerken en çok saçmaladığı noktalardan biri ise, Başbakan Erdoğan'ın medyaya dönük hoşgörüsüzlüğüne ve basına dönük baskılarıyla ilgili soruya verdiği yanıttı bizce.
Feldman bu soruyu, "Türkiye'de laik basın, örneğin sizin çalıştığınız gazete, hükümet tarafından kapatılmadı öyle değil mi?" diye tersten bir soruyla yanıtlamış.
Erdoğan'ın, elinde olsa, bazı gazeteleri anında susturacağını, "gazetemizin hâlâ kapatılmamış olmasının" ise AKP'nin bir "lütfu" olmadığını, güçleri yetmediği için bunu yapamadıklarını görememiş.
Yezdani'nin Feldman ile söyleşisi bizce yararlı oldu. Böylece, son derece tartışmalı olan ve Amerika'da bazı çevrelerin siyasi anlam yüklemeye çalıştıkları "ılımlı İslam" fikrinin "akademik kaynakları"nı daha iyi anlamış olduk.
Milliyet