Hariri'den Butto'ya...


 
Hariri ve Butto suikastları üzüntü verici dercede benziyor. Butto'nun gerçek katilleri bulunmayacak, uluslararası toplum yine ikiyüzlü davranıyor

Lübnan, Pakistan'a hiçbir şeyiyle benzemez ancak iki ülkedeki olayları gözlemleyenler, en azından yaklaşık üç yıl arayla meydana gelen iki suikastı karşılaştırma eğiliminde olabilir. 14 Şubat 2005'teki eylem eski Lübnan Başbakanı Refik Hariri'nin, 27 Aralık 2007'deki de Benazir Butto'nun ölümüne yol açtı.

İki eylemin hedefi aynı: Oy sandıkları veya halkın iradesine mahkûm olmakla mücadele etmek zorunda kalmak korkusuyla, büyük bir aktörü -merkezi bir şahsiyeti- kurşun, bomba veya patlayıcıyla sahne dışına çıkarmak. İki eyleme de bir şekilde üç büyük aktör katılıyor veya isimleri soruşturmada geçiyor: İstihbarat örgütleri, Kaide ve Washington. Hariri suikastında Suriye-Lübnan istihbarat organları veya 'ortak güvenlik sistemi' suçlandı. Lübnan muhalefetiyse Washington ve Telaviv'e işaret ederek suikastı, sonuçlarından yararlananların gerçekleştirdiğini ifade etti. Son uluslararası soruşturma raporlarıysa, 'ortak çalışma' senaryosunu uzak ihtimal görmüyor.
Pakistan'daysa, Butto'nun partisi ve destekçileri Pakistan istihbaratını veya Halk Partisi'nin tabiriyle 'Müşerref'in güvenlik organları'nı suçluyor. Başkanlık, ordu ve içişleri gibi resmi kurumlarsa açıkça Kaide'yi sorumlu tutuyor. Kaide'nin Pakistan sözcüsü, suçlamaları tümüyle ve ayrıntılı bir biçimde yalanladı; gözlemciler de suikast eyleminin müşterek köktenci-istihbarat çalışmasının bir meyvesi olmasını uzak ihtimal görmüyor.

Uluslararası toplum her iki eylemde de kınama noktasında sesini yükseltti ama pratikte gösterdiği tepkiler ikiyüzlüydü, çifte standartlarla doluydu ve 'uluslararası toplum' ifadesinin arkasına sığınmış önemli başkentlerin çıkarlarının küçük hesaplarına mahkûmdu. Lübnan'da, uluslararası kararlar, uluslararası bir mahkeme kurulması için bir soruşturma komisyonu oluşturma yönünde ilerledi. Pakistan'daysa, 'uluslararası toplumun' iradesi felce uğradı ve başkentler 'dövünme ve ağlama seansları' düzenleyip Butto'nun seçkin özelliklerini hatırlatan beyanatlarla yetindi.

Süper güçlerin çıkarı gizli kalmasında Lübnan'da cumhurbaşkanı tıpkı Arafat'ın Ramallah'ta tecrit edilmesi gibi Babada'daki sarayında tecrit edildi; güvenlik organlarının liderleri yargılanmaksızın, hatta sanık listesinde bile yer almaksızın şu güne dek demir parmaklıklar arkasına tutuluyor.

Pakistan'daysa cumhurbaşkanı, istihbarat liderleri, Washington'ın dostları ve müttefiklerinin teröre karşı savaşındaki müttefikleri hâlâ serbestçe dolaşıyor, seviniyorlar hatta 'uluslararası toplum'un desteğinden besleniyorlar. Butto'nun kanı tıpkı babasının kanı gibi, hiçbir soruşturmaya tabi tutulmaksızın, eski başbakan olmasına ve zengin bir aileden gelmesine rağmen gerçeği soracak ve ortaya çıkaracak birilerinin yokluğunda boşa akmış olacak. Üstelik Butto Washington'ın sıkı dostu ve bel bağladığı süvarisiydi.

Pakistan'daki eylemin örtbas edilmesinde, doğal olarak süper güçlerin çıkarlarını gizleyen bir eğilim var. Lübnan'daysa soruşturma gerçeğin örtbas edilmesiyle sona erebilir. Özellikle de uluslararası toplum faili görmezden gelmekte çıkar bulursa.

Kaynak: Radikal