Bazı şehirlerin efsanevi Hamido’ları vardır. Bunlardan bir kısmı eşkıya bir kısmı da evliya ve kahramandır. Malatya’nın Hamido’su dillere destandı. Hamido ifadesi bir nevi babacanlığı da akla getirir. Pederşahilik ile babacanlık birbirinden farklıdır. Birisi otoriteye diğeri de fedakarlığı temsil eder. Hama’nın Hamido’su da 1969 yılında hakkın rahmetine kavuşan Muhammed Hamid’dir. Muhammed Hamid, Hama’yı evrensel bir şehir yapmıştır. Öksüz ve yetim büyümüş ve bin bir çile ve zahmetle ilim tahsil etmiştir. Onun ilim yolunda katlandığı zahmet bize İmam Muhammed ve Ahmet Gazali’leri hatırlatır. Mutlaka herkes, kahraman Hama’nın kahraman Hamido’sunu tanımalıdır. O Hama ve Hamalıların babasıdır.
En önemli iki özelliği istikameti ve salabetidir. Yanlış kimden gelirse gelsin karşısına çıkmıştır. Lakin itidali de elden bırakmamıştır. Buna dair o kadar çok anekdot var ki, anlatmakla bitmez. Sosyalizm moda olduğu dönemlerde Mustafa Sıbai de bu modaya kapılarak İslam Sosyalizmi diye bir kitap yazar. Lakin üstad Hamid bu yönde çağların kompleksine yakalanmayan nadir bir kimya ve salabet timsalidir. Genel geçer modalara kapılmaz. Bu anlamda tam bir klasiktir. Iraklı Abdulaziz Bedri gibi alimlerle birlikte hem sosyalizme ve hem de İslamcı sosyalizme karşıdır. Maalesef bugünlerde bu akım yeniden moda olma yolundadır. Mustafa Sıbai, Suriye’de İhvan hareketinin kurucusudur. Muhammed Hamid de bir yönüyle İhvan’la bağlantılı ve Hasan el Benna ile arkadaştır. Buna rağmen Mustafa Sıbai’nin isim bazında bile olsa İslam ile sosyalizm barıştırmasına, bir araya getirmesine ve karmasına karşı çıkar.
*
Günümüzde işte böyle katıksız alimlere hasretiz. Öyle bir katıksız hak eridir ki, üniversiteyi okumak için Ezher’e gider ve orada Ezher öğrencileri ve hocalarının lakaytlığını ve bozukluğunu görünce ilk uçağa atlar ve Suriye’ye geri döner. Sonra birilerinin "Hayr-ı kesir için şerr-i kalil irtikap edilir" telkini üzerine ikinci kez Mısır’a gider. Fesat ve ifsadından dolayı bir çırpıda Mısır’ı terk etmesi onun fıtri temizliğine işarettir. Sosyal ve siyasi olaylarda da patlamalara engel olmuş ve adeta ülkenin sigortası hükmüne geçmiştir. Elbette onu Naim Gölleroğlu Hoca ile karşılaştırmak olmaz. Lakin birisinin Erzurum’da diğerinin Hama’da ifa ettikleri rol benzerdir. Abdulkerim Kasım iktidarında Musul’da ve Nasır iktidarında Mısır’ın bazı köylerinde ve Saddam döneminde Duceyl de yaşandığı gibi 1964 yılında da Hama’da bir toplu cezalandırma yaşanmak üzeredir. Muhammed Hamid’in görev yaptığı Sultan Camii merkezli bazı gençlerin ‘taşkınlıkları’ üzerine Emin Hafız iktidarı toplu bir cezalandırma ve tenkil planı düşünmektedir. Bu tenkilin merkezinde de Şeyh Muhammed Hamid vardır. Lakin Şeyh Hamid bu toplu cezalandırmanın muhatabı olacağı yerde kader onu Hama şehriyle ve halkıyla Emin Hafız rejimi arasında arabuluculuk konumuna getirir. Bunu ne Şeyh Hamid beklemekte ve ne de Emin Hafız öngörmektedir. Daha sonra Emin Hafız bunu şeyhin kerameti olarak değerlendirir. Yani Şeyh Baascıların gözünde bile keramet sahibidir.
*