Hamasistan pekâlâ ayakta kalabilir

 
Filistin'deki bölünmeden memnun olan ABD ve İsrail'in planı şu: Hamasistan'daki Gazzeliler, Fetihistan'ın gelişip İsrail'le yakınlaştığını görünce isyan edip ılımlı eksene kayacak. Fakat, Hamas'ın Fetih'e karşı destek bulması zor değil; üstelik bu senaryo örgütü iyice İran'a yaklaştırır

Vahim kafa karışıklığı uzun sürmedi. Ortadoğu ihtilafının kilit aktörleri birkaç gün boyu, geçen haftaki gelişmelere tepki veremeyecek denli afalladı.

Manzaranın tümüyle değiştiğini, yani Filistin ulusal hareketinin Gazze'yi ele geçiren Hamas'la, Batı Şeria'yı kontrol eden Fetih arasında ikiye bölündüğünü, böylece kimsenin planlamadığı bir 'iki devletçikli çözüme' sürüklendiğini görebiliyorlardı.

Fakat bunun İsraillilerle Filistinliler arasındaki tarihsel ihtilaf açısından ne anlama geldiği konusunda kimse emin değildi.

Toparlanmak için vakit buldular şimdi ve ABD, Avrupa ve İsrail bir tepki belirlediklerini düşünüyor ve mevcut manzarada bir umut ışığı gördüklerini de sanıyorlar. Sıradan fanilerin sadece kriz sayabileceği bir vaziyette fırsat görüyorlar, onlara bakılırsa tam zamanı.

Fetih terörü de bitirecek...

Sadece Kudüs ve Washington'ın değil, Avrupa dışişleri bakanlarının da desteklediği Batı stratejisi, Filistinlilerin önüne kırk katırla kırk satır koyuyor. Onlara iki alternatif Filistin önerilecek ve gelecekleri için hangisinin en iyi olduğuna karar vermeleri istenecek.

Batı Şeria'daki Fetihistan kısa süre içinde paraya boğulurken, sahneden çekilmediği sürece Hamas'a karşı para muslukları kapalı tutulacak. Filistin Başkanı Mahmud Abbas sadece para değil, İsrail'den çeşitli jestler de alacak: Kontrol noktalarının gevşetilmesi, güvenlik işbirliği, 'siyasi ufkun' belirmesi, yani nihai bir Filistin devletini hedefleyen müzakerelerin başlatılması ihtimali. Dün konuştuğum üst düzey bir İsrailli yetkiliye göre işler yolunda giderse, İsrail Batı Şeria'nın belli bölgelerini Oslo sürecinde yaptığı gibi, Filistin kontrolüne verebilir.

Bu arada Gazze'de, dünyanın kalanınca dışlanan, en acil insani yardımlar dışında açlığa mahkûm edilen İslamcıların yönetiminde bir cehennem çukuru, yeni bir Hamasistan ülkesi kurulacak. Fetihistan Batı'nın açık kollarının ve kalın cüzdanlarının sıcaklığını hissederken, Hamasistan zerre yüz bulamayacak. Kısa süre sonra da Filistinliler bu durumdan aleni sonucu çıkaracak. İsrailli yetkilinin dediği üzere: "Ilımlı politikaların evlerine ekmek getirdiğini, diğer yolunsa sadece acıya yol açtığını anlayacaklar."

Plan kusursuz işlerse, ya Gazzeliler en nihayetinde Hamas'ı alaşağı edecek ya da Hamas'ın kendisi tuttuğu yolun yol olmadığının farkına varacak. Neticede Batı Şeria'daki Filistinliler refaha ve devlete doğru yürürken, Gazzeliler arkada bırakılmak istemeyecek. Geçen haftaki ayaklanma bir başka sevindirici faydayı da beraberinde getirebilir. İsrail ve ABD yıllardır Filistin Yönetimi'nden 'terör altyapısını' yok etmesini ve Hamas'ı bastırmasını isteyip duruyor ve bu çağrı işe yaramıyor.

Ancak şimdiki gidişatına bakınca Fetih'in bu işi kotarmaya niyetli olduğu görülüyor. Hamas militanlarının Fetih savaşçılarını sokak ortasında infaz ettiğini, Arafat'ın evini yağmaladığını ve Abbas'ın aşçısını 18. kattan atıp öldürdüğünü izledikten sonra Fetih'in gözü, Hamas'ı Batı Şeria'dan atmaktan başka şey görmüyor.

Yeterince mantıklı geliyor. Fetihistan'ın gelişmesini destekle, Hamasistan'ı dışlayıp ez. Bu kesinlikle bir yanılsama.

İlk ve en aleni tehlike şu: Batı, Abbas'a daha cömert davrandıkça, itibarı da o kadar iki paralık olacak. Aldığı her dolar veya avro, yabancı güçlerin uşağı olduğu intibaını güçlendirecek, onu Afganistan'ın Hamid Karzai'si, Irak'ın Nuri Maliki'si ve Lübnan'ın Fuad Sinyora'sının temsil ettiği 'Batı maşaları sınıfına' sokacak. İsrail'den aldığı her çiçek buketi Abbas'ı daha da yerin dibine sokacak, ona düşmanın hizmetçisi unvanını getirecek. Arap basını Abbas'ı, emrindeki Lübnan Ordusu İsrail'in polisi olarak görev yaparken büyük nefret kazanan Antoine Lahad'la kıyaslamaya başladı bile. Daha önce de sık sık yaşandığı gibi, Batı 'ılımlıları' güçlendirmeye çalıştıkça kendi ipini çekmekten başka bir şey yapmamış oluyor.

Kaldı ki bütün fikir bir dizi hatalı yargıya dayanıyor. Birincisi, İsrail'in gerçekten de söz verdiği iyilikleri yapacağını varsayıyor. Bu bakımdan İsrail'in sicili hiç cesaret verici değil. Başbakan Olmert defalarca Abbas'a vergi fonlarını serbest bırakma veya daha geniş hareket serbestisi sözü verdi, fakat hiçbirini yerine getirmedi. İkincisi, İsrail parayı gerçekten verse bile, Abbas'ın yönetiminin bu parayı günlük hayattaki gelişmelere tahvil edebileceğinin garantisi yok. Kabaca söylersek, Fetih yozlaşmış veya beceriksiz olduğunu bizzat kanıtladı.

Fakat hadi iyimser olalım ve bir an için yeni yaklaşımın Batı Şeria'da gerçekten de meyve verdiğini hayal edelim. Hamas'ın öylece oturup dışlanmasını seyredeceğini mi sanıyoruz? Emektar Filistin analisti ve müzakerecisi Ahmed Halidi şunu soruyor: "Hamas'ın işleri bozmamasının önünde ne gibi bir engel var ki?" Hepimiz Fetihistan'la İsrail arasındaki yakınlaşmayı yerle bir etmenin ne kadar kolay olduğunu biliyoruz: İsrailli sivillere karşı basit bir saldırıyla her şey biter. Hamas akıllı davranabilir ve saldırının Gazze'den değil Batı Şeria'dan, sözgelimi kalesi Nablus'tan gelmesini sağlayabilir. Böyle bir saldırı da Abbas'ın altını anında oyar.

Hamas'ı görmezden gelmek hata

Tehlikeler saymakla bitmez. Batı Şeria parayla ihya edilir de büyük bölümü Fetih'in apoletli ekibinin elinde kalırsa, ve bu yüzden de bir zengin-yoksul ayrımı ortaya çıkarsa, Hamas'ın 2006'daki seçim zaferine yol açandan farksız bir öfke yaşanır. Kim bilir sonunda Hamas Batı Şeria'yı bile ele geçirebilir; neticede oradaki sandıklardan da az farkla Hamas galip çıkmıştı. Hamas'a saldırmak onu güçlendirmekten başka işe yaramıyor.

18 aydır köşeye sıkıştırılıyorlar, fakat bugün her zamankinden daha güçlüler.
Ancak, sadece ABD ve İsrailillerin değil, işin içindeki herkesin stratejisi bu işte. Bu iki aktöre söz konusu dramda kötü adam rolü vermenin daha rahatlatıcı olduğunu biliyorum. Geçen haftaki bir televizyon programının katılımcıları Hamas'a yönelik 18 aylık ambargoyu suçlarken kendilerinden gayet emindi. Fakat o ambargo Hamas'ın uymayı reddettiği bir dizi BM talebinden kaynaklandı ve AB'yle Britanya tarafından da desteklendi.

Ancak vahim bir hata yapılıyor. Daha makul yaklaşım elbette ki Hamas'ın bugün Filistin'deki hayatın bir gerçeği olduğunu tanımak, aynı siyasal İslam'ın Ortadoğu'daki günlük hayatın bir gerçeği olması gibi. Hamas demokratik bir hakkı kullanıyor; bugün İsrail'in yan kapısında Taliban tarzı bir devlete dönüşme tehlikesi taşıyan bir toprağı yönetiyor. Hamas yokmuş gibi yapmanın hiçbir manası yok.

Tel Aviv Üniversitesi'nden Gary Sussman'a göre bugün tercih şu: Ya Hamas'ı tecrit edip İran eksenine daha da itmek ya da temas kurup Batı ve Sünni eksenine çekmek." Son yılların tarihi Filistinlilerin onları gerçekten idare edenlerden başka insanlarca yönetilmesini isteyerek ve bu yönde çaba göstererek yazıldı. Bu çabaların hepsi başarısız oldu. Gerçeği görmenin ve diplomatların el kitabındaki eski nasihata kulak verme vakti: Dostlarınızla değil, düşmanlarınızla barış yaparsınız.

Kaynak: Radikal