İsrail'in Gazze saldırısı: HAMAS'ın yardım bekleyebileceği bir yer bulunmuyor. İsrail'in Filistin saldırısı üç gündür devam ediyor. Uzun süredir ki bu saldırı konuşulmakta idi. Ancak gerçekleşeceğine çok az kişi inanmaktaydı. İsrail Gazze direnişçilerine karşı taarruza geçti. Bin beş yüzden fazla insan öldü ya da yaralandı. Şehir alt yapısı ciddi manada zarar gördü. Burada dikkati çeken en önemli husus Mısır ve İsrail askeri güçlerinin koordineli bir şekilde hareket etmeleri...
HAMAS'ın diğer Arap ya da gayri Arap müttefiklerinden de yardım beklememesi gerekmekte. İsrail'in Gazze operasyonu 27 Aralık tarihinde başladı. İsrail hava kuvvetleri sığınakları ve füze – patlayıcı maddeler – üreten fabrikaları bombalamakta. İsrail'in bu kadar agresif tavır takınmasının sebebi ne idi? Bu soruya İsrail siyasi uzmanı İlya Dubinski yanıtlıyor: "HAMAS direnişçilerinin uzun vadede yürüttükleri politika sonuçlarını doğurdu. Nihayet askeri operasyon gerçekleşti."
Gazze Siyonist operasyon öncesinde çok sakin bir şekilde hayata devam etmekte ve gelişmekte idi! Sanayi de gelişiyordu. Arap işçiler gece gündüz çalışıyor ve "Kassam" füzelerinin parçalarını taşıyordu.
Filistin tiyatrosu da gelişiyordu. Gilad Şalit'ten af dileyen sahnenin canlandırılması çok değerli bir sanatın gösterisi idi.
İlk bakışta Siyonistlerin bu füzelere böyle bir tepki vereceğini tahmin etmek zordu. Ateşkes döneminde İsrail'e bu tür yüzlerce füze atılmıştı. HAMAS'ın ateşkesi tek taraflı ihlal etmesi o kadar da önemli olmasa gerek. Bunun karşılığında Gazze bombalanamazdı. HAMAS'ın ani tavrını anlamak mümkin. Onlar kendi tebliğlerinin kurbanına dönüştü. Onlar sık sık İsrail'in Lübnan savaşını kaybetmesini anlatıyordu. Kendi savaşlarında da ÇAHAL'ın yenilebileceğini iddia ediyordu.
Gerçekten de ilk bakışta İsrail'in şehirlerine ateş edilmesine tahammül ettiği gözükmekte idi. Cumaertesi günü de İsrail şehirlerine ateş edildi. İsrail yetkilileri tarafından iki hafta haberdarlık edildi. Bundan başka bombalamanın olacağına dair bir beklenti bulunmamakta idi…
Tam da bu sırada İsrail askeri uçakları HAMAS'ın askeri merkezlerini bombalamağa başladı. Sivil halk içerisine yerleştirilmiş "Kassam" füzelerinin bulunduğu ambarlar da bombalandı. Bu kısa bir süre önce düzenlenen "Gilad Şalit" sorusuna cevap niteliğinde idi. BBC HAMAS polis güçlerinin subay kursunu bitirenler için düzenlenen törene katılmıştı. Direnişçilerin generallerinden birisi tören sırasında hayatını kaybetti.
Gerçekten de dışarıdan gözlemci olarak olayları izleyen birisinin de İsrail'in sonsuz füze saldırılarına tahammül edeceğini düşünmesi mümkün değildi. İsrail'in Filistin sınırında yerleşen beldeleri ateş altında idi. HAMAS ateşkes döneminde silah birikimini daha da artırdı.
Onun liderlerinin "lanetli Siyonistlere" nefreti o kadar fazla idi ki onlar bir ay da olsa İsrail'e saldırmadan duramıyordu. Son günlerde ise 200 füze birden atılmıştı. Ancak bundan sonra sıra Tel-Aviv yönetimine gelmişti.
Şimdiki başbakan Ehud Olmert hükümeti durumu düzeltemiyor ve Filistinliler önünde geri adım atıyordu. Onlar birçok beldeden – onların içerisinde Yahudiler açısından kutsal sayılan Kudüs şehri de bulunmakta – geri çekildi. Bu adımlar ülke yönetiminde krize neden oldu. 2009 Şubat'ında yapılacak olan seçimlerin siyasi krize son vermesi bekleniyor.
Filistinlilerin İsrail adımlarını nasıl değerlendirdiklerini anlamak için Aşkelon şehrine bakmak yeterli. Burası direnişçilerin hedefi halinde idi. İsrail birliklerinin Guş-Katifa'dan çekilmesinden sonra füze saldırıları daha da arttı. Filistinliler önce oranın geri verilmesini ve göçmenlerin yerleştirilmesini talep etmekte idi. Ancak sonradan orası direnişçilerin hazırlık kampına ve Aşkelon'a saldırının merkezine dönüştü.
İkinci Lübnan savaşı bittikten sonra İsrail silahlı kuvvetleri ÇAHAL ilk defa ülke sınırları dışında bu denli geniş çaplı operasyona başladı. HAMAS güçleri büyük kayıplar vermekte. Direnişçilerin liderleri en az 180 kayıp verdiklerini itiraf ettiler. Onların içerisinde füze saldırıları düzenleyenlerin komutanları da bulunmakta…
İsrail savaş uçaklarının operasyonu sırasında onlar evlerden birisine toplanmış ve İsrail'e saldırı planı üzerinde görüşme yapmakta idiler. Onlarca gizli sığınak imha edildi. Sığınaklar Filistinliler tarafından "gizli" füze saldırı düzenlemek için kullanılmakta idi. Bundan başka Gazze'ye silah ve askeri malzemeler taşındığı tüneller de imha edildi.
Bununla beraber İsrail yönetimi Ürdün, Türkiye ve Kızıl Haç'ın getirdiği insani yardımın Gazze'ye götürülmesine engel olmamakta. İsrail askerlerinin saldırı ne kadar etkili? Onlar başarılı operasyonlar düzenlemeleri hakkında raporlar veriyor, Filistinliler İsrail'e füze saldırısını devam ettiriyor. Filistin halkı ise ölmeğe devam ediyor. Bundan başka yeni füze "rekorları" da kırılmakta… Şöyle ki 28 Aralık tarihinde onlar Gan-Yavne şehrini füze ateşine tuttular.
Daha önceden buraya saldıramazlardı. Bu direnişçilerin ulaştığı en son noktadır. İsrail askerleri için bu gelişme beklenmedik bir durum değildi. Operasyon öncesinde yapmış olduğu açıklamalarda sınırdan
Bilindiği gibi gelişim süreci sürekli devam ediyor. HAMAS İran'ın yardımıyla eskisinden daha modern füzeler elde etti. Bu füzeler daha uzun mesafeye kesin atışlar yapabiliyor. Ancak burada ilginç bir nokta bulunmakta… Askeri operasyona bakıldığında İsrail askerlerinin savaşı henüz kendi lehlerine çevirmediklerini görüyoruz. Böylelikle de gündeme kara operasyonu çıkmakta. ÇAHAL kara harekâtı ile Gazze'yi direnişçilerden temizlemeli ve onların alt yapılarını imha etmesi gerekiyor. Bu ise onların çok sayıda kayıp vereceği anlamına gelmekte… Çünkü çocuklarda ne kadar fazla kalem bulunursa Filistinlilerde de o kadar fazla Kalaşnikov bulunuyor.
İsrail yönetimi bu adımı atacak mı? Tank ve özel birimlerde görev yapmış rezerv askerlerin de harekâta katıldığını dikkate aldığımızda bunun gerçekleşeceğini görüyoruz. Özellikle de direnişçilerin saldırıları hava harekâtı ile durdurulamazsa kara operasyonu kaçınılmaz olacak. İsrail askerleri kayıplardan kaçınmak için topçu birliklerini kullanabilir. Ancak bu da sivil kaybı daha da artırır.
Muhtemelen daha fazla güç kullanımı söz konusu olmayacak. Bununla beraber İsrail açısından en başarılı sonuç gerçekleşse de Filistin'de direnişi yok etmek mümkün olmayacak. Bunun için İsrail'in Gazze'yi tamamen işgal etmesi gerekecek. Başka bir yol daha bulunmakta: işgal ettikten sonra yönetimi Ürdün nehrinin batı kıyısının hakimi olan Mahmud Abbas'a bırakmak ve geri çekilmek.
Ancak bu da İsrail'in güvenliğini temin edemez. Çünkü onun elinde bulunan el-Fetih örgütü HAMAS'dan daha zayıf olsa da İsrail aleyhinde saldırı düzenlemekten kaçınmıyor. Ancak başka bir soru ortaya çıkmakta: Filistin savaşı bölgede yeni geniş çaplı savaşın çıkmasına neden olabilir mi? Bunun cevabı çok açık: Hayır. Bunu HAMAS'ın "Arap müttefiklerinin" tavırları da kanıtlamakta. Onlardan en sert açıklamayı Fars körfezinin şeyhi ve Hizbullah'ın lideri şeyh Hasan Nasrullah yaptı. O da sadece İsrail saldırılarını kınamakla yetindi. Mısır ise Gazze sınırını kapalı tutarak operasyona pasif bir şekilde destek vermekte. Bununla da onlar
Gazze'ye silahlıların geçişini engellemiş oluyor. HAMAS silahlılarının yakalanması ya da öldürülmesini önemli görmemekteler. Ürdün de direnişçilere destek vermiyor. "Arap birliğine" ne oldu? O kadar da önemli bir gelişme yok. Çünkü İsrail onları birkaç defa yenme başarısı gösterdi. Şeyh Nasrullah da kendisinin elde ettiği başarının bir daha tekrarlanmayacağını anlamaktı. Filistinlilerin tutumları Mısır, Ürdün ve Lübnanlılar tarafından olumlu karşılanmamakta. Onlar Orta Doğu'nun İsviçre'si diye isimlendirdikleri Lübnan'ın ne hale geldiğini gördüler. Aynısı Ürdün'de de yaşanabilirdi. Dolayısıyla da hayretlenecek bir durum söz konusu değil. Kimsenin sürekli hem kendisi hem de diğerleri için sorun üreten kardeşe ihtiyacı yok.
Filistinlilerin esas destekçisi İran da İsrail'i cehennem ateşine vermek için acele etmiyor. Bu da anlaşılır bir tutumdur. Bilindiği gibi konuşmak başka bir şeydir, söylediğini yapmak ise başka bir şey. Netice itibariyle savaşın bölgeye sıçrama ihtimalinin bulunmadığını belirtebiliriz. Orta Doğu barış sürecinin ise yok olduğunu da bu arada ifade etmiş olalım.
Dünya Bülteni için Türkçe'ye çeviren: İbrahim Ali