Ankara'nın bölgesindeki bütün devletlerle ve demokratik meşruiyete sahip tüm devletler-dışı oyuncularla diyalog içinde olması, uzlaşmazlıkların aşılmasını kolaylaştırıcı bir rol üstlenmesi, ABD'deki "neoconlar", İsrail lobisi ve yakın çevreleri yanısıra Türkiye'de bunlara hiç yakın olmayan çevreler tarafından da, AKP'nin Türkiye'yi Batı'dan uzaklaştırmasının açık bir işareti olarak yorumlanıyor.
Bu bağlamda tabii en çok üzerinde durulan 2006'da Filistin Yasama Meclisi için yapılan seçimleri açık farkla kazanmasından sonra Hamas'la kurulan diyalog ve İsrail'in Gazze'de işlediği insanlık suçlarına gösterilen tepki. Bilindiği gibi, başkaları gibi ben de bunun tam tersini, Türkiye'nin üstlendiği rolün Türkiye'yi Batı için çok daha değerli hale getirdiğini, Batı'ya yakınlaştırdığını savunuyorum.
Nitekim ABD Başkanı Barack Hüseyin Obama, 16 Şubat günü Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ü ve Başbakan Tayyip Erdoğan'ı telefonla arayarak Türkiye'nin Ortadoğu, Kafkasya ve Afganistan'da üstlendiği liderliğe çok büyük önem verdiğini, Türkiye'nin AB üyeliği için ABD desteğinin artacağını söyledi. Başbakan Erdoğan'a "Ortadoğu barış sürecinde şahsınızın liderliğinin hayati önem taşıdığını ifade etmek isterim..." dedi. (Hürriyet, 17 Şubat) Hamas'la diyaloğun Batı'da hayli olumlu değerlendirildiğine dair bir işaret ise, Britanya eski başbakanı ve halen İsrail-Filistin barışı için çalışan BM, AB, ABD ve Rusya dörtlüsünün Ortadoğu temsilcisi olan Tony Blair'in "Hamas'la konuşmalıyız..." demesiydi (The Times, 31 Ocak). Bu bağlamda ABD'nin eski başkanı Jimmy Carter'ın söyledikleri ise çok dikkate değer. Carter, 13 Şubat'ta İsrail'in Haaretz gazetesine verdiği "Hamas İsrail-Filistin görüşmelerine katılmalı" başlığıyla yayımlanan uzun mülakatta bakın neler diyor:
"Hamas, aralık ayında ateşkesi uzatmayı önerdi, ama İsrailliler bunu kabul etmediler. Hamas liderleriyle son yıl içinde iki kez görüştüm. Tek istedikleri, iki tarafın da birbirlerine saldırmaması, sınır kapılarının açılması, böylelikle makul miktarda yiyecek, gıda, ilaç ve yakıtın Gazze halkına ulaşmasıydı... Orada yaşayan bir buçuk milyon insan yeterli yiyecek ve ihtiyaç maddesine ulaşsa ve dış dünyayla temas kurabilse, Gazze'ye barış gelebileceğine hiç kuşkum yok. Ama her siyasi görüşten, o kadar çok sayıda Filistinliyi hapsettiğiniz zaman, bu direnişe yol açıyor ve direniş de şiddete bürünüyor... İsrail niye bunu yapıyor, anlamıyorum... Belki Gazzelileri çok ağır bir şekilde cezalandırırsak Hamas'ın aleyhine dönerler diye düşünüyor. Ama bunun büyük bir yanılgı olduğu görüldü.""İsrail'in doğrudan Hamas'la konuşmasını savunur musunuz?" şeklindeki soruyu Carter şöyle yanıtlıyor: "İlk adım olarak Fetih ile Hamas arasında uzlaşmanın sağlanması lazım. Eğer ABD ve İsrail buna güçlü destek verirse, bunun gerçekleşebileceğine inanıyorum. (Halid Meşal bana) Hamas'ın Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile İsrail yetkilileri arasında görüşülecek ve Filistinlilerin halkoylamasıyla kabul edeceği herhangi bir anlaşmayı kabul edeceğini söyledi. Dolayısıyla Filistinliler tarafından kabul edilecek iki devlete dayalı bir çözüm için iyiniyetle görüşme yapılması, umutsuz bir iş değildir... Hamas'ın barış sürecine katılmasını kesinlikle önemli buluyorum."
Carter, Suriye konusunda da şöyle konuşuyor: "Çok uzak olmayan bir gelecekte ABD'nin Suriye ile diplomatik ilişki kuracağına inanıyorum... (Beşar Esad'ın) çok akıllı ve İsrail'le anlaşmaya çok istekli biri olduğunu düşünüyorum. Sadece Golan'da barış konusun da değil İsrail-Filistin barışı konusunda da anlaşmaya destek verecektir." Ve ekliyor: Eğer Esad ABD ve İsrail ile rahat bir ilişki kuracak olursa, Hamas ve Hizbullah konusunda olumlu bir rol oynayabilir.
Diyeceğim şu: Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta, Hamas ve Hizbullah'a atıfla söylediği, "Başkan Obama Ortadoğu'da terör ve terörist örgütleri yeniden tanımlamalı ve bu temelde Ortadoğu'da yeni bir Amerikan politikası uygulamalı" şeklindeki sözleri fevkalade isabetlidir.
Zaman