Halktan korkanlar ve korkmayanlar

Anayasa Mahkemesi, biliyorsunuz aylar önce, Meclis'in Anayasa'nın 10 ve 42. maddelerinde yaptığı ve 411 kişilik bir çoğunlukla onayladığı değişiklikleri iptal etti.
Bu durum Türk Anayasa Mahkemeciliği geleneği için yeni ve ilk defa ortaya çıkan bir durum olmamakla birlikte, 1982 Anayasası ile açılan yeni dönem açısından bir ilki oluşturuyordu.
Önceki akşam itibarıyla mahkemenin bu çok tartışmalı kararının gerekçesi de belli oldu.
Önce kabaca ne olduğunu anlatmaya çalışayım.
Anayasa hukuku literatüründe, bir anayasayı baştan sona yapan 'güç'e verilen isim 'Ana kurucu iktidar.' Mesela halen yürürlükteki 12 Eylül Anayasası'nı hazırlayıp onaylayan ve sonra da referanduma sunan iktidar bu çeşit bir iktidar.
Ama anayasalar dogmatik kutsal metinler değiller, yani değişmez değiştirilemez değiller. Anayasayı değiştiren 'güç'e literatürde verilen isim ise 'Tali kurucu iktidar.' Mesela şu anki parlamentomuz Anayasa'nın maddelerini değiştirmek istediğinde 'Tali kurucu iktidar' olarak yapıyor bu değişiklikleri.
Soru şuydu: Anayasa Mahkemesi, 'tali kurucu iktidar'ı denetleyebilir mi, denetleyemez mi?
Bu soruya biz Anayasa'nın net bir cevap verdiğini sanıyorduk ama Anayasa Mahkemesi, bir yerde 'Anayasa'yı yorumlamaya yetkili tek kurum' olma halini kullanarak bu cevabın hiç de net olmadığını söyledi.
Yani, Anayasamız mahkemenin denetim yetkisinin şekil şartlarıyla sınırlı olduğunu açıkça söylediği halde mahkeme kendi yetkisinin 'değiştirilmesi teklif dahi edilemez' maddelerde yer alan Cumhuriyet'in nitelikleriyle de ilgili olduğunu ilan etti.
Biraz karışık oldu ama sonuç basit: Anayasa Mahkemesi, kendisini 'tali kurucu iktidar'ı denetleme mertebesine yükseltti.
***
Burada mantıksız bir durum olduğu aşikâr. Biri adı üstünde 'kurucu iktidar.' Diğeri ise o 'kurucu iktidar' sayesinde var olmuş olan ve var olmaya devam eden Anayasa Mahkemesi.
Ama ortada boynuzun kulağı geçmesi gibi bir durum oluştu. Anayasa Mahkemesi, bundan böyle 'kurucu iktidar'ın üstünde yer alıyor. Kurucu iktidarın eski konumunu elde etmesi için yapabilecekleri de sınırlı; çünkü her ne yapılacaksa Anayasa değişikliğiyle yapılabilir ancak ve bu yol da Anayasa Mahkemesi tarafından denetleniyor!
***
Bu saçma kilitlenme ve bir yerde 'yetki gaspı'nın bir tek tane sebebi var: Bizim Anayasamızın 'değiştirilmesi teklif dahi edilemez' maddeler içermesi.
Bu teklif yasağı orada durduğu sürece bizim Cumhuriyetimiz dogmatik bir cumhuriyet olmak durumunda.
Ve dogmaların koruyucusu rolünde de bugün Anayasa Mahkemesi var.
Yarın Anayasa Mahkemesi'nin bileşimi o dogmaları birilerinin istediği gibi koruyacak halde olmaktan çıkarsa, ben eminim başka birileri bu kez dogmaların koruyuculuğu rolünü üstlenmekten çekinmeyecektir.
Bizim siyasal tarihimiz maalesef bu gelgitlerle doludur.
***
Neden Cumhuriyetimiz dogmalara sahip?
Bunun da tek bir sebebi var: Biz 'halkın yönetimi' anlamında bir cumhuriyete sahibiz ama yönetici olarak halka hiç güvenmedik.
Bundan 200 küsur yıl önce Amerikan Devrimi'nin yapıcılarından Thomas Jefferson'un söylediği söz hâlâ geçerliğini koruyor: İki parti var; halktan korkanlar partisi ve halktan korkmayanlar partisi.
Bizde gerçek bir 'halktan korkmayanlar partisi' hiçbir zaman var olmadı maalesef.
En halktan korkmuyor gibi gözüken partimiz bile bir nokta geldi, halktan korktu, onun yerine dar bir grubun çıkarlarını temsil eder hale geldi.
Halktan korkanlar cumhuriyetimiz, halkın bir gün gelip demokrasiyi, laikliği, hukuk devletini, sosyal devleti ve hatta cumhuriyeti ortadan kaldıracağına inanıyor. Ve halkı halktan korumak için de kendince dogmalar yaratıyor.
Meselenin özü budur.

Kaynak: Radikal