Halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı


Abdullah Gül'ün yerinde olsaydım şöyle bir konuşma yapardım:

"Başta Atatürkçü Düşünce Derneği olmak üzere, bütün cumhuriyet mitingleri organizatörlerine, Cumhuriyet Halk Partisi'ne, 27 Nisan muhtıracılarına, Anayasa Mahkemesi'ne, Vatansever Kuvvetler Güç Birliği'ne, darbeci yazar-çizer takımına ve tabii ki cumhurbaşkanı seçimini boykot eden Anavatan Partisi/Doğru Yol Partisi milletvekillerine şükranlarımı sunarım.

Onların engellemeleri olmasaydı ve geçen Mayıs ayında cumhurbaşkanı seçilseydim, 'millî iradeyi temsil kabiliyeti olmayan bir Meclis'te, 'arkasındaki halk desteği azalmış bir parti'nin oylarıyla seçilmiş bir cumhurbaşkanı olarak kocaman bir yumuşak karına sahip olacaktım. Bu muhterem zevat sayesinde cumhurbaşkanı adaylığım millete mal olmuş, partimin oyları yüzde 35'ten yüzde 47'ye yükselmiş, millî iradenin Meclis'teki temsil oranı da yüzde 90'a yaklaşmış ve müstakbel cumhurbaşkanlığımın meşruiyetiyle ilgili bir tartışmaya zerre kadar mahal kalmamıştır. Tekrar tekrar teşekkür eder, hepsinin gözlerinden öperim."

Millet raconu kesmiş, AK Parti yönetimi de bunun gereğini nihayet yapmıştır. Abdullah Gül'ün yeniden cumhurbaşkanı adayı ilan edilmesi, millî iradeye çakılan bir selam hükmündedir. Bu süreçte Cenab-ı Hakk'tan bir mâni çıkmadığı takdirde, Abdullah Gül, bir bakıma, halkın seçtiği ilk cumhurbaşkanı olacaktır.

Dilden dile dolaşan bir soru:

"Bazı çevreler cumhurbaşkanlığı resepsiyonlarını 'rövanşist' duygularla boykot edebilirler mi?" Sanmıyorum. Cumhurun 'dayattığı' cumhurbaşkanını boykot, cumhuru boykot anlamına gelir. Buna cüret edenin de cumhuriyette yeri yoktur!

 

Kaynak: Yeni Şafak