Halk namusun mihengidir...

Cumhuriyet, sahip olduğu “ideal yönetim” hüviyetini bütün nitelikleriyle kaybetti.

            Tamtamcılar ve onların terbiye olmaz soytarıları, halkı mekkâre yerine koyarak kendi tanrılarına düşmanlar yarattılar.

            Dün tekrarlanan ikinci ilk tur, bu soytarı siyaset erbaplarının ikametgâh ilmühaberlerini tasdik eder nitelikteydi.

            Halkın, Meclis’e girsin diye seçtiklerinin Meclis’ten kaçmak için nasıl topukladıkları ve meclise karşı hangi cephelerde mevzilendikleri bir kez daha görüldü.

            Şimdi artık Meclis’ten kaçanların halkın kucağına düşeceği bir “Akibet” filmi çekiliyor.

            22 Temmuzda gösterime girecek olan bu film, “halkın namusuna halel getirenlerin, namuslarını halkın mihengine vurma” temasını işliyor.

            Cumhurbaşkanını halk seçmelidir diye halka sözde kıymet atfedenlerin, halk nezdindeki kıymetlerini anlama süreci dönüşü muhal bir yolda seyrediyor artık.

            Bu sürecin aktörlerinin o mahşeri vicdanla hesaplaşacağı günler geri saymaya başladı.

            İzzet-i ikbal ile bab-ı hükümetten çekildiğini iddia edenlerin, bünyeye sancı veren bir böbrek taşı gibi nasıl kendiliğinden ihraç olduğunu halk bilmiyor sanmasınlar.

            Çünkü bu sözümona halkçı aktörler iktidara karşı değil kendisini seçen halka karşı yeni cepheler yarattılar. Bunun aksine zinhar inanmasınlar ve avunmasınlar.

            İktidar listesinden, kendisini de seçen halkı karşısına alanların bu rezil hailesi seyredilmez diye düşünmesinler.

            Şimdi artık namusun mihenginin tezgâh üstüne çıkma vakti gelmiştir.

            Dünkü yazımda “cemaatinin arkasında namaz kılan vesveseli imam” olarak tarif ettiğim Erkan Mumcu’nun bu millete bir borcu vardır. Partisindeki CHP’lilerden icazet alabilirse borcunun asgarisini son ödeme tarihi olan 22 Temmuzda ödemelidir.

            O da çok güvendiği halkından güvenoyu almak gibi, bedeli namus olan bir borçtur.

            Nasıl ödemelidir?

            Bu borcun bir tek ödeme şekli vardır.

            İlahi bir emir gibi tapındığı o “Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin” tezine sahip çıkarak kendisini halkın mihengine vurmalıdır.

            İleri geri konuşmadan tereddütsüz ve tartışmasız kendisini ileri atmalıdır.

            Erkan Mumcu Cumhurbaşkanı adayı olmalıdır.

            Kendisinin çıkardığı ya da desteklediği birini değil mutlaka kendisini aday göstermelidir.

            Halkına bu kadar güvenen bu siyaset dilberinin, halkın iltifatına ne kadar şayan olduğunu bu milletin görmeye hakkı vardır ve bu hak halel getirilen namus kadar önemli ve vazgeçilmezdir.

            Aynı tezi savunan diğer partileri tasnif dışı bırakıyorum.

            Çünkü düşük böbrek taşlarının, tamtamcıların sapanına nasıl yuvalandıklarını ve gözlerinin ortasını nasıl hedef seçtiğini biliyor bu halk.

            Mumcu, bir halk düşmanı olduğunu düşünmüyorsa, bir halk kahramanı olduğunu göstermek borcu altına girmiştir. Bu da seçildiği Ak Partiden Milletvekili olurken, milletinin egemenliği için ettiği “Namus ve şeref” yemini kadar özde olmasa bile bir icab-ı maslahat ya da raconunun bir dayatması olarak kaçınılmazdır.

            Erkan Mumcu, Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin derken kendisini değilse kimi ya da kimleri halkın önüne aday olarak sürmeyi hesap ettiğini açıklamak zorundadır.

            Peki, halkın mihengine başka kimler vurulacak?

            Ok yaydan çıkmıştır.

            Halkın seçtiklerinin seçimine itibar etmeyenler, halkın bizzat seçtiklerine ne adına itiraz edebilir artık?

            Cumhurbaşkanını halk seçecektir.

            Ve Ak Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı artık ve yalnızca Recep Tayip Erdoğan olmalıdır.

            Bu da halka karşı mesuliyet bilincinin kaçınılmaz bir davranışı olarak mutlaka sergilenmelidir. Aksi halde halkını savunmasız bırakacaktır.

            Tamtamcılardan korkmayan bu halk, Erdoğan’ında onlara pabuç bırakmadığını görmek ve güven içinde istikbaline matuf bir endişeyi hayatından silmek isteyecektir.

            “Vicdanı kanaatimizle karar verdik” diyen Anayasa Mahkemesi’nin kararını halkın vicdanında mihenge vurmak zorundadır.

            Önümüzdeki süreç vicdan muhasebesinin değil, vicdanların çatışması sürecidir.

            Abdullah Gül adaylıktan çekilmiş ve tabii bir emanet olarak adaylığı Başbakan’a bırakmıştır.

            Başbakanın tamtamcılardan korkusu varsa bile halkının namusuna ve onun mihengine güvenmek zorundadır.

            Çünkü halk namusun mihengidir.

            Çünkü bu halk bayrağı sokaklarda değil cephelerde taşımanın daha şerefli bir sahiplenme olduğunun ayırdındadır.

            Çünkü bu halk dayatma kimliklerin kölesi değildir.

            Bu halk, Türktür, Kürttür, Lazdır, Çerkezdir ama namusludur ve ülkesi kadar onu idare edenlerin de kutsallarının fedaisidir.

            Halk namustur.

            Namus mihenktir…

Şimdi artık ikisi de aday olmalıdır…