Özgürlük ve demokrasi tarihi hem sevinci hem de gözyaşlarını içeren ilginç bir tarihtir.
Cesar'ın ölümünden sonra çıkan iktidar kavgasını kazanan Augustus'un Cumhuriyeti geri getirmesi bahanesi ile tüm yetkilerini senatoya devretmesi üzerine gevşeyen senato onu tanrı katına yükseltince Augustus bunun gereğini yapar ve senatoyu lejyonerleri ile basıp tüm yetkileri eline alır ve güçlü bir tiranlık kurar. Senatoyu ilk kez tiranlığın yönetim aracına dönüştüren Augustus'tan bu yana özgürlük fikri hem tehdit altında bulundu hem de gelişme yönünde ilerledi. Belki de demokrasiyi tüm zamanların vazgeçilmez yönetim tekniği kılan en önemli özelliği de budur: Hem sevinç gözyaşlarını hem de kanlı olayları eşzamanlı olarak içinde barındırıyor olmasıdır.
Demokrasi ile özgürlüğün kesişmesinin asıl parametresi onun değer yüklü olmadan önce bir yönetim tekniği olmasıdır. Belki de bizim ülkedeki demokrasi tarihinin bu kadar parlak olmamasının asıl nedeni de onun topluma yaşattığı sevinç gözyaşlarının hemen hemen hiç olmamış olmasıdır. Demokrasiyi bir teknik olarak görebilecek bir perspektifin bir türlü yerleşmesine izin verilmemiş olmasıdır. Bir tek padişahın kulluğundan bizi kurtaran bu demokrasi başımıza çeşitli rollerde padişahlar getirince nasıl bir sevinci yaşayabiliriz ki?
Geçen hafta Malatya'da Ortak Akıl Hareketi'nin düzenlediği demokrasi mitingine 50 bin civarında kişi katılmış olmasına rağmen bir kısım medyada yer bulmamış olmasını da bu bağlamda okumak gerekir. Aynı zamanda bu "ortak akıl" kavramsallaştırmasının felsefi ve tarihsel bağlamına bakıldığında da kimin hangi safta yer aldığı da ayrıca açıklayıcı bir ayrıştırmaya işaret edecektir.
Demokrasinin verdiği yetkiyi kendi sevinçlerine tebdil edip diğerlerinin gözyaşlarına yoranlar bu mitinge ilgi göstermediler ama cuntacıların cumhuriyet mitingleri canlı yayınlarla tüm ülkenin gözüne sokulmaya çalışılmıştı.
Bugünlerde yeniden gündeme oturan Ergenekon çetesinin de bu mitinglerle organik bir ilişki içinde olduğunu görünce doğal olarak bu yapılanmanın kime nasıl bir sevinç yaşatma çabasında olduğunu da ayrıca keşfetmiş oluyoruz. Cumhuriyetin seçkinci beyaz çocukları demokrasiyi sadece kendilerinin bir imtiyazı görüp diğerlerinin iktidar olma ihtimalini bertaraf etmek için her türlü yapılanmaya gitmekten çekinmemektedirler. Bunlar halk ifadesi ile zencilere hiçbir demokrasi sevinci yaşatmadılar ve dolayısıyla onların buna ortak olma girişimini de görmezden geldiler. Var olan demokrasi sadece merkez medya ile onların okuyucularının sevincini ve özgürlüğünü doruğa ulaştırmaktadır. Zaten bu kesimlerin demokrasiden anladığı da budur. Bugün Türkiye, demokrasinin toplumlara yaşattığı sevinçleri gölgeleyecek bir akıl tutulması ile özgürlük için yeni parametreler oluşturan bir grup medya-asker cuntacının oluşturduğu bir atmosfere dahil edilmek istenmektedir. Taraf gazetesinde çıkan toplumu hizaya getirme planı yalanlanmış olsa bile bu potansiyelin ilelebet devam edeceğini söyleyenlerin varlığı her şeyi özetlemiyor mu?
Türkiye, özgürlükler konusunda tüm zamanların en ilginç yapılanmalarından birisini yaşamaktadır. Özgürlüğün teminatı olan hukuk ve demokrasi tamamen aksi bir yönde yorumlanmakta ve bu yöndeki tüm talepler şu ya da bu şekilde bastırılmaktadır. Malatya mitinginin göz ardı edilmesinin asıl nedeni de budur; hukukun seçkinlerin imtiyazını koruyan bir işlevden çıkarılmasına karşı lakayt kalmaktır. Demokrasi ve demokrasi sevincine ortak olmak istemeyenleri bertaraf etmektir. Bunu kimlerin nasıl yaptığı artık çok açık değil mi?
Ergenekon ile cumhuriyet mitingleri, Cumhuriyet Gazetesi ve neredeyse tüm yazarları ile bunların uzantılarının birbirleri ile olan ilişkileri hatta DTP'nin bile buna karşı takındığı bulanık tavır CHP'nin malum refleksi ve tüm bunların topluma karşı sahip oldukları projelerde bir demokrasi sevinci var mı sizce?
Malatya mitingine bu çevrelerin ilgi göstermemesinin bir diğer nedeni de özgürlüğün bulaşıcı bir etkiye sahip olmasıdır. Hem bulaşıcı hem de insan doğası ile akraba olması özgürlük karşıtlarını ürkütmekte ve bunun için de her yola başvurmaktadırlar. Hem görmezlikten gelmek hem de mümkünse bastırmak.
Makul bir özgürlük fikri için uzak geçmişte yaşanan tecrübelerin mutlaka yaşanması gerektiğine insanı zorlayan bir durumla karşı karşıyayız ne yazık ki. Geçmişin kanlı tecrübelerini yaşamadan özgürlükleri ve demokrasiyi rayına oturtan toplumlar olmasına rağmen bizde bu iki düşüncenin yerleşmesi zorunlu olarak kanlı bir alandan beslenen bir tecrübeye muhtaç hale getirilmek istenmektedir. Eğer özgürlüklerimiz için kan dökülecekse dökülsün denilecek durumuna getirilmek istenmektedir adeta.
Kimi çevreler hakkı olmadıkları halde kendisini tüm ülkenin tek egemen ve hak sahibi güç olarak görmeye devam etmekte ve toplum mühendisliği ile darbe fikrinden bir türlü vazgeçmemektedirler. Bu da doğal olarak özgürlük ve demokrasi sevincinin kursaklarda kalmasına neden olmaktadır. Kendi hayatını riske atan demokrasi havarileri olmadığı sürece de demokrasi kendiliğinden gelip evinize misafir olmuyor ne yazık ki.
Kaynak: Zaman