Gâvur aklıyla müslüman olunmaz

Hani anlatırlar ya: Beldenin birinde ezan okuyup namaz kıldıracak kimse kalmamış. Beldeye bir yabancı gelmiş. İnsanlar arkasına düşmüşler. Bize ezan oku, namaz kıldır ricasında bulunmuşlar. Yabancı; “Ben Hıristiyanım, olmaz, yapamam.” dediyse de, insanların yoğun ısrarına dayanamamış. Ezan okumaya başlamış:

 

“Allahu ekber, Allahu ekber” derler.

 

Burada “Gâvur Aklı” tabirindeki aklı nazari akıldan ziyade  sosyolojik ve kelami içerikli pratik akıl anlamında kullanıyorum. Zihin ile zihniyet arasında bir ayırım yaparak, zihnin ve zihniyetin farklı tanımlanmalar gerektiğini düşünüyorum. Zihin, aklın kendi ilkeleri ne göre bir meseleyi idraki ve gerektiğinde çözümleme yetisi gibi düşünülebilir. Zihniyet ise, mesele ve çözüm hakkında aklın tutumu ve yönelimidir. Zihin, salt ve doğal aklın yetisi olma bakımından evrenseldir. Zihniyet, belirli bir kültür, din ve medeniyet havzası içerisinde kazanılan ve inşa olunan akli tutum ve yönelimdir; bu açıdan zihniyet yereldir ve hastır.

 

Gâvur aklı dediğimizde, Müslüman olmayanın zihniyetini kast ediyoruz. Müslüman aklı dediğimizde de Müslüman zihniyetini kast ediyoruz.

 

Yaklaşık son iki yüz yıllık  geçmişimizde, emperyalizmin  etkisiyle, yanlış batılılaşma siyasetimiz, yani zihnimizi çağdaşlaştırma yerine zihniyetimizi batılılaştırma olgusuyla Müslüman aklını kaybettik. Dolayısıyla Türkiye"nin ve genelde İslam dünyasının bugün en temel, hatta tek sorunu zihniyet sorunudur diye düşünüyorum.

 

İktisattan, siyasete; dini konulardan sosyal konulara bugün tartıştığımız, kültürel ve dini çoğulculuk, küreselleşme, dinlerarası diyalog, medeniyetlerarası ittifak gibi daha yüzlerce konuya bakınız!Bugün bunlardan hangisini bir Müslüman gündeme getirmiş de biz tartışıyoruz? Tartışmak da yetmiyor cevazına İslam"dan fetva arıyoruz. Filistin"de Hamas ve el-Fetih birbirini öldürüyor; Irak"da Şiiler, Sünniler, Araplar, Kürtler ve Türkler, Müslümanlar birbirlerini öldürüyorlar; bir de yabancılar hepsini akıl almaz işkencelerle öldürüyorlar. Bizim olması gereken meselelerimiz bunlar olmalı değil mi? Bunlar bugüne kadar yapılan hangi dinlerarası diyalog ve medeniyetler ittifakı projelerinin ve toplantılarının konusu olmuştur?

 

Birkaç kişinin çalıştığı bir iş yerinde çalışkan, temiz bir Hıristiyan kadın varmış. Onlara çay ve yemek yaparmış.Bir gün kadına: “Gel sen Müslüman ol.” demişler. Kadın: “Olayım ama, nasıl olacağımı bilmiyorum ki!” demiş. İçlerinden birisi: “Benim dediklerimi tekrarlarsan, Müslüman olursun” demiş. Başlamış: “Eşhedu en la ilahe illallah.” demeye. Kadın aynen tekrar etmiş. “Ve eşhedu enne Muhammeden resulullah” demiş; kadından ses çıkmamış.

 

“Teyze tekrarla” demiş. Kadın: “Dilim dönmüyor evlat.” demiş.

 

Bizim dilimiz ne zaman dönmeyecek acaba?

 

Bizler diyalog yaparken, İngiliz Kraliçesi Peygamberimizi karalayan Salman Rüşti"ye Sir"lük nişanı verdi. Hadi bakalım Başbakan veya Diyanet İşleri Başkanı kendilerine yakışır bir üslupla Kraliçe"ye bir üzüntü cevabı versinler.