Gürcistan'da tarih yeniden başladı


1991 yılında, Putin'in ifadesi ile "Yirminci yüzyılın en büyük jeopolitik felaketi" meydana geldi, Sovyetler dağıldı. Gerçekten de bu olay tarihi izler bıraktı; çünkü, Sovyetler  Birliği'nin dağılması ile beraber iki kutuplu dünya düzeni ve bu düzenin sağladığı jeopolitik dengeler de çöktü, küresel istikrar bozuldu, güç boşlukları ve çatışma fay hatları oluştu; iki kutuplu düzen yerine, ABD'nin tek küresel güce hem de bencil bir küresel güce dönüştüğü tek kutuplu yeni bir düzen başladı.

Francis Fukuyama ise bu tarihi gelişime, tarih penceresinden farklı bir şekilde bakarak farklı bir yorum getirmiş, Berlin Duvarı'nın çöküşünün ve Sovyetler'in dağılmasının "Sadece Soğuk Savaş'ın sona ermesi anlamına gelmediğini, bunun tarihin sonunu, liberal demokrasinin evrenselleşmesi ile  beşeriyetin ideolojik gelişiminin sonunu da beraberinde getirdiğini" ilan etmişti. Yani Fukuyama'ya göre, Belin Duvarı'nın yıkılması ve Sovyetler Birliği'nin çöküşü ile birlikte tarih sona ermiş, Batı'nın liberal değerlerinin egemen olduğu yeni bir dönem başlamıştı ve bundan sonra yaşayacağımız tarih sonrası (post-history) süreçti.

11 Eylül bir milattı. 11 Eylül ile birlikte, tarih sonrası tek kutuplu dünya düzeninde, öncelikle enerji kaynaklarının ve yollarının kontrolüne, Avrasya'da kendisine rakip olabilecek güçlerin yükselmesinin önlenmesine dayandırılan küresel üstünlüğünü sürdürme gayretlerinde ABD, kurgulanmış 'Medeniyetler Çatışması' içinde, terörle mücadele adı altında Afganistan ve Irak gibi jeostratejik önemi olan ülkelere tanklarla, Ukrayna ve Gürcistan gibi Rusya'ya komşu ülkelere ise renkli devrimlerle girerek, tarihin sonunu getiren liberal demokrasinin değerlerini yaymaya çalışırken(!) jeopolitik depremleri de başlattı.

Tek kutuplu düzen 10 Şubat 2008 tarihine kadar sürdü.Bu tarihte, Münih'te Güvenlik Konferansı'ndaki konuşmasında Putin, "Tek kutuplu dünya düzeninin ve ABD'nin tek taraflı dayatmalarının kabul edilemez" olduğunu söyleyerek tek kutuplu dünya düzeninin sonun başlangıcını ilan etmişti...

Gürcistan'da ise Rusya, tarihin sonu sonrası tarihi (post-post history) yazmaya başladı.Gürcistan'da Rusya, ABD'nin NATO'yu da yayarak Rusya'yı Baltık Bölgesi- Doğu Avrupa- Balkanlar- Karadeniz- Kafkasya- Orta Asya hattında çevreleme
gayretlerine askeri güç kullanarak dur dedi ve bu jeostratejik karşı taarruzu ile yeni ve farklı bir kürsel tarihi sürece girildiğini gösterdi.

11 Eylül olayının gerçekleştiği ortam ile günümüz şartlarının jeopolitik farlılıklarına baktığımızda, geçen süreçte, ABD'nin konvansiyonel güç yetersizlikleri ve stratejik hataları nedeni ile Irak'ta ve Afganistan'da arzu ettiği politik sonuçları alamadığı, Ukrayna ve Gürcistan'da yumuşak güç kullanarak gerçekleştirilen renkli devrimlerin oturmadığı, Rusya'nın ve Çin'in yükselişlerinin ise dizginlenemediği; işte bu şartlarda, henüz güç boşluklarının doldurulamadığı ve bölgesel dengelerin oluşmadığı Avrasya coğrafyasındaki güç mücadelesinin çok kutuplu bir karakter kazandığı, ABD ile birlikte Çin ile Rusya'nın bu mücadeledeki diğer etkin güçleri oluşturduğu söylenebilir.

Uluslararası hukuk kurallarının yok edildiği bu süreçte, sabırla, hamle zamanın gelmesini bekleyen Çin, güç mücadelesinde başat bir aktör olarak ABD'nin küresel üstünlüğünü zorlama potansiyeline sahip. Bu süreçte, Rusya'nın hızla yükselişe geçtiği ve Rusya'da gelişen Yeni Avrasyacılık akımının ABD'yi ürküttüğü de bir gerçek.

Tarih yeniden yazılırken ve jeopolitik depremler devam ederken,bu güç mücadelesinin ne kadar süreceği ve nasıl sonuçlanacağı belli değil. Soğuk Savaş döneminde stratejik (büyük) ve jeopolitik (geniş) düşünme yeteneklerini kaybeden ve jeopolitik gözlükleri sadece Batı'ya ve Güney'e göre ayarlanmış Türkiye, eğer stratejik ilişkilerini zamanında yeniden tanımlayamazsa, çevremizde gelişen bu güç mücadelesinde yeni kutuplar oluşurken, Batı ile Rusya arasında sıkışıp kalabilir

 

 

 

Kaynak: Radikal