Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'le Bakü'deyiz. Mevsim sonbahar, güneşli bir gün; ancak rüzgâr biraz sert esiyor. Göreve yeni başlayan cumhurbaşkanlarının ilk yurtdışı gezilerini kardeş ülke Azerbaycan'a yapması bir devlet geleneğidir.
Aslında bu gezi daha önce planlandı; fakat içeride terör dalgasıyla yaşanan olağanüstü gündemden dolayı bugüne ertelendi. Gül'e hükümetten devlet bakanları Nimet Çubukçu ve Kürşad Tüzmen eşlik ediyor.
Ankara'dan sabah saatlerinde büyük bir uçakla yola çıktık. Uzun süredir görmeye alışık olmadığımız manzara, uçağın içi işadamıyla dolu. TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu'nun öncülüğünde irili ufaklı yaklaşık 200 işadamı Cumhurbaşkanı Gül'ün davetlisi. Gül, işadamlarıyla gezilere özel anlam yüklüyor. Uçakta hepsiyle tek tek ilgilendi. Bir soru üzerine "Herkesin kendine göre tarzı var. Benim de bu. İşadamlarına ne kadar yardımcı olursak ülkeye o kadar yararlı olur." dedi.
Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemlerinde sıkça yaşanan bu görüntüler Ahmet Necdet Sezer devrinde kesintiye uğramıştı. Sezer 7 yıl boyunca hem az sayıda gezi yaptı hem de işadamlarından uzak durdu. İş çevrelerinden gelen bu yöndeki taleplere 'Ben iş takipçisi değilim' diye tepki gösterdiği bilinir. Gül, Demirel'in bıraktığı yerden devam ediyor. Arkası da gelecek. Cumhurbaşkanı yurtdışı gezilere çıkarken işadamlarını da yanında götürecek.
Bizim gündemimizde iki ülke arasındaki ilişkilerden ziyade terör ve sınır ötesi operasyon var. Başbakan Erdoğan'ın ABD Başkanı Bush'la yaptığı görüşmenin yankılarını tartışıyoruz. Türkiye istediği sonucu alabildi mi? İki saatlik Bakü yolunda Cumhurbaşkanı Gül'le yaptığımız sohbetin tek konusu buydu. Başbakan, bilgilendirme için Gül'ü henüz aramamış. Cumhurbaşkanı "Kendi kanallarımızdan bilgi sahibi oldum, neler konuşuldu, hepsini biliyorum." dedi.
Israrla soruldu acaba sonuç Gül'ü tatmin etti mi? Bu konuda bir değerlendirme yapmaktan kaçındı. Cumhurbaşkanı'nın Erdoğan'ın Bush'la yaptığı görüşme sonrası terörle mücadelede ortaya çıkan yeni süreci anlatırken dile getirdiği şu sözler önemli: "Diplomattan diplomata konuşma safhası bitti, askerden askere konuşma safhası başladı." Terörle mücadelede yeni bir dönem başladı. Asker bu sürecin odağında. Bu noktaya Türkiye'nin inisiyatifiyle gelindi. Erdoğan'ın Washington heyetinde Genelkurmay İkinci Başkanı'nın yer alması sıradan değil, kendiliğinden de gelişmiş değil. Bir anlamı ve misyonu var. Asker artık doğrudan mekanizmanın içinde... Neden sorusunun cevabı açık. Çünkü artık terörle mücadelede askerle, yani silahla konuşma dönemindeyiz. Cumhurbaşkanı Gül'ün 'askerden askere' diye tanımladığı yeni süreç Kuzey Irak'taki bölücü terör örgütüne yönelik operasyonun habercisi. Irak'ta bulunan ABD askeri ile Türk askerinin işbirliğini operasyondan bağımsız düşünmek mümkün mü? Elbette hayır. Yine 'anındaistihbarat palaşımı'nı aynı şekilde okumak lazım. Erdoğan-Bush görüşmesinden çıkan somut sonuçlardan biri bu... ABD terör örgütüne dönük istihbaratı hangi amaçla Türkiye'ye verecek? Doğrudan askerî harekâtla ilgili. Beyaz Saray'dan dışarıya yansıyan satır aralarını askerî operasyona 'yeşil ışık' şeklinde yorumlamak doğru olur. Bütün ipuçları muhtemel harekâta dönük.
Dikkat ettim, Cumhurbaşkanı Gül ısrarla terörle mücadele konusunda devlet kurumları arasındaki mutabakatın sağlamlığına vurgu yaptı. "Silahlı kuvvetler, hükümet ve diğer kurumlar arasındaki mutabakat tam." dedi. Bu uyumun Türkiye'nin elini içeride ve dışarıda daha da güçlendirdiği ortada...
Cumhurbaşkanı Gül'ün Azerbaycan yolunda söylediği "Terörle mücadelede diplomasi safhası bitti, ABD ile Türkiye arasında askerden askere dönemi başladı." sözleri, yeni ve sıcak gelişmelerin habercisi...
Kaynak: Zaman