Gül'ün Irak ziyareti öncesi Kürt meselesi ısınıyor

Irak'taki PKK meselesiyle Türkiye'deki Kürt meselesi konusunda eş zamanlı adımlar atılmakta olduğu inancı yaygınlaşıyor. Dışişleri Bakanı Ali Babacan dün bu konuda yeni diplomatik adımların atılmakta olduğunu söyledi. Babacan ayrıntı vermese de, bunun diplomasinin bildik kalıplarını zorlayan girişimler olduğu varsayılabilir; Dışişleri Bakanı'nın mevcut af yasasına vurgu yapması boşuna değildir herhalde.

Geldiğimiz aşamada Irak'taki PKK faaliyetinden rahatsızlık duymada Türkiye'nin tek başına olmadığı görülüyor. ABD, bu sorun bir anda çözülemese de en azından hafiflemeden Türkiye'nin Irak Kürtleriyle güven temelinde bir ilişki kurmayacağının farkında.

Öte yandan, özellikle Barack Obama yönetiminin Irak siyaseti açısından Türkiye'nin desteği ve Türkiye ile Kürdistan Bölgesel Hükümeti arasında iyi ilişkiler kurulması önem taşıyor. Bırakalım işin siyasi ve güvenlik boyutunu bir yana, ABD Irak'ın kuzeyindeki gaz sahalarını Türkiye üzerinden özellikle de Avrupa pazarına açmak için ciddi çaba sarf ediyor. Irak Kürtlerinin de artık ikide bir Türkiye'nin ayağına basarak dikkatleri üzerine çekmenin iyi bir fikir olmadığını anladıkları görülüyor. Daha önce Suriye örneğinde de tanık olduğumuz gibi, PKK uzun süre elde tutmak için fazla tehlikeli bir silah çünkü. Bu açıdan baktığımızda, PKK meselesini sadece Türkiye'nin canını yakan bir sorun olmaktan çıkarmakta, Türk diplomasisinin başarılı olduğu söylenebilir.

Diplomasideki bu başarının Orgeneral İlker Başbuğ'un Genelkurmay Başkanlığı görevini üstlendiği 30 Ağustos 2008 tarihinden itibaren Başbakan Tayyip Erdoğan ile bu alanda daha önce hiçbir hükümet döneminde görülmemiş bir ortak çaba içine girmesinin payı var. Yıllardan sonra Ankara'da kurumlar arasındaki çekişme ortamı en üst düzeyde işbirliğine dönme işaretleri vermeye başlayınca, önce diplomasinin eli rahatladı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün Irak'a gidişinin, Obama'nın da Ankara'ya gelişinin kesinleşmesi ardından Kürt meselesinin görüşüldüğü ortamların da, düzeyin de sıçrama yaptığını görüyoruz.

Bu gelişmeleri şöyle sıralayabiliriz:
- Irak KBH Başkanı Mesud Barzani'nin Avrupa turunda Türkiye'yle artık çatışmak istemediği yolunda, gittiği her başkentte açıklamalarda bulundu. Barzani, kendi kamuoyunu dengelemek maksadıyla Kerkük pozisyonunun değişmediğini vurgulamak ihtiyacı duysa da, asıl mesaj Türkiye ile işbirliğinin PKK nedeniyle harcanmayacak kadar değerli oluşuydu.

- Ardından Cumhurbaşkanı Gül'ün İran'daki İslam Konferansı toplantısına giderken yakında Kürt meselesinde önemli gelişmeler beklediği açıklaması geldi. Gül de ayrıntı vermedi doğal olarak, ancak belli ki mesaj yerine ulaşmıştı. Mesaj, kapalı kapılar ardında konuşulan sınırlı af mı, ya da her ne ise, Türkiye'nin adım atmaya karar verdiği idi.

- Karşılık gecikmedi. Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani, Dünya Su Forumu için İstanbul'a geldi. Başbakan Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül ile görüştü. Onlarla görüştükten sonra DTP Genel Başkanı Ahmet Türk ile görüştü. Türk basınına demeçler verdi. Bu arada Talabani'nin Türkiye'ye gelmeden önce Süleymaniye'de Sabah'tan Nur Batur'a verdiği özel mülakata da değinmek gerekiyor. Talabani bu mülakatta, aslında Turgut Özal döneminde kapsamlı bir çözüm planının eşiğinden dönüldüğünü anlatıyordu. (İlginç bir şekilde Talabani'nin 1990'ların başı için söyledikleri, emekli Orgeneral Necati Özgen'in dönemin Jandarma Komutanı Eşref Bitlis'in kaybı ardından Kürt meselesine kültürel açılımlar içeren planların bir kenara itildiği açıklamasıyla örtüşüyordu.)

Ama Talabani'nin asıl söylediği, 'gelecek ay' PKK'ya silah bırakma çağrısında bulunabilecekleri idi, ki Talabani Batur'a silahları ABD'ye teslim edebileceklerini söylemişti. Bugünkü Radikal'de Rifat Başaran'ın haberinden de okuyabileceğiniz gibi, nisan ayı içinde Irak'ta yapılacak bir Kürt konferansı beklentisi var. PKK'nın Kandil yönetimi, kendi gelecekleri üzerine süren bu gelişmelerden fevkalade sıkılmış gibi görünüyor. Tabii bugün ile -eğer yapılırsa- o konferans ve -eğer yapılırsa- silah bırakma çağrısı arasında bazı önemli gelişmeler var. Sırasıyla Nevruz, o günlerde Gül'ün Irak ziyareti, yerel seçimler ve Obama'nın gelişi. Bu takvim içinde bir yerlerde Erdoğan'ın hükümet adına bir açılım yapması sürpriz sayılmamalı.

Kaynak: Radikal