Gül'ün bir ayı

Halk arasında 'Bir işe nasıl başlarsan öyle bitirirsin' diye yaygın bir söz var. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Çankaya Köşkü'nde bir ayı geride bıraktı. Bu kısa süreye bir dizi icraat ve uygulama sığdırdı. Bunlar, yedi yılın nasıl geçeceğine ışık tutuyor.

Ve Gül'ün Çankaya'daki davranış biçimine ilişkin az çok fikir veriyor. Daha önce Sezer örneğinden yola çıkarak üst düzey makamların insanları değiştirdiğinden söz etmiştim. Bu ihtimal her zaman herkes için mevcut.

Daha yolun başı; ancak başlangıç önemlidir. Atılan ilk adım, doğru yere iliklenen ilk düğme gibi... Gül, siyasetle gereksiz gerilime girmeyecek. Çankaya'yı hükümete karşı muhalefet odağı olarak konumlandırmıyor. Cumhurbaşkanlığını engel ve fren işlevi gören değil, destek ve katkı makamı olarak değerlendiriyor. AK Parti dışında bir hükümet de işbaşında olsa bu yaklaşımının değişeceğini sanmıyorum. Kısa sürede birçok karara imza attı. Beş yıldır görevlerini vekaleten sürdüren bazı üst düzey bürokratların atamalarını onayladı. Bunu eleştirenler oldu. Söz konusu bürokratlar, zaten görevlerinin başındaydı. Gül'ün yaptığı, fiilî durumu resmiyete dökmekten ibaret... Eski Cumhurbaşkanı Sezer'in söz konusu kararnameleri niye imzalamadığı belli. Hiç şüphesiz, yeri geldiğinde karşı çıkacağı veya veto edeceği kararname ve yasalar da olacaktır.

Ayağının tozuyla yurtiçi ve yurtdışına yaptığı geziler hassasiyetlerini yansıtması bakımından önemli. İçeride Güneydoğu, dışarıdaysa KKTC hassas ve kırılgan sorun alanları olarak karşımızda. Sembolik yönü ağır basmakla birlikte Cumhurbaşkanı Gül'ün her iki ziyareti problemlerin çözülmesi ve sıkıntıların aşılmasına olumlu etki yapacak. Gül, önümüzdeki hafta da Strasbourg'da Avrupalı parlamenterlere hitap edecek. Tam üyelik müzakerelerini yürüten Türkiye'nin bir modernleşme projesi olarak AB kararlılığını anlatacak. Sırada ise dost ve kardeş ülke Azerbaycan seyahati var. Gezi programına bakıldığında gidilen yerlerin sıradan seçilmediği, belirli anlam ve misyon çerçevesinde özenle tespit edildiği anlaşılıyor.

Çankaya Köşkü'nü halka açmak Gül'ün öncelikli hedefleri arasındaydı. Magazine dönüşen medya turunu bu kapsamda görmüyorum. Cumhurbaşkanı Gül'ün, eşi ile birlikte önceki akşam şehit aileleri ve gazilere Köşk'te verdiği iftar yemeği, bu yolda atılmış büyük ve çok önemli bir adım. Cumhurbaşkanı'nın iftar sofrasındaki ilk konukları şehit anaları... Ne kadar anlamlı ve dokunaklı. Türk toplumunun yedi yıldır özlemini çektiği tabloydu. Şehit yakınları arasında başı açık olan da vardı, kapalı olan da. Tam gerçek bir Türkiye fotoğrafı... Ayrım yok. Kıyafetinden dolayı dışarıda bırakılan yok. Davet, şehit yakınları ve gazilerin unutulmadığını göstermesi bakımından da simgesel öneme sahip.

Anlamak zor; ancak medyada iftar davetini 'yakışıksız' görerek yadırgayan ve eleştirenler var. Bir cumhurbaşkanının toplumun hissiyatlarını Çankaya Köşkü'ne yansıtmasından daha doğal ne olabilir ki?.. Ramazan, oruç, iftar bu toprakların değerlerinden ve kutsallarından. Asıl yadırganması gereken, bu değerlere duyarsız kalınması. Çankaya Köşkü toplumun bir parçası ve doğal uzantısı ise iftar daveti olağan ve normal karşılanmalı. Ayrıca bu, bir ilk değil. Önceki yıllarda örnekleri yaşandı. Özellikle Turgut Özal ve Süleyman Demirel dönemlerinin bol davetliyle gerçekleşen iftarları unutulmaz. Gül'ün iftar davetiyle yedi yıl öncesine dönüldü. Bu gelenek sadece Ahmet Necdet Sezer döneminde terk edildi. Sezer'in Köşk'teki birçok uygulaması tarihe istisna olarak geçecek. İftar da bunlardan biri...

Cumhurbaşkanı Gül'ün Çankaya Köşkü'ndeki bir ayı yedi yılın özeti gibi çok hareketli geçti. Bir aylık performansına bakarak iyi başladığı, ilk düğmeyi doğru iliklediği söylenebilir.