Gül'ü ittifakla seçmek... Neden olmasın!

Dün, Mehmet Ağar'ın “"Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasında, salona girmeyerek büyük bir hata yaptık. Vatandaş bu tavrı benimsemedi. Bu hatayı bütün seçim kampanyası boyunca tamir edemedik. Sonuç ortada.” şeklindeki sözlerini değerlendirmiştim. Ağar'ın sözleri, bir yönden bir özeleştiriydi.

Dün ifade ettik ki, bu aynı zamanda geriden gelenlere yönelik “Bize bakın ibret alın” çağrısıdır.

Şöyle yazmıştık:

Bu ibret, Meclis'e giren CHP, MHP, bağımsızlar... yani herkes için anlamlıdır.

Ama ibretin büyüğü, tabanların hassasiyeti açısından Milliyetçi Hareket Partisi için olmalıdır.

Ak Parti adayına oy vermese bile, en azından Meclis'e girmek ve 367 tıkanmasına yol açmamak... MHP üzerinden demokrasi dışı hesaplara ya da baskılara kapı açmamak...”

Bu konuda iyi haberler var.

MHP lideri Devlet Bahçeli, Milliyet'ten Fikret Bila'ya verdiği demeçte, çok net biçimde o gün Meclis'e gireceklerini ve 367 sorunu yaşanmayacağını söylüyor. İşte sayın Bahçeli'nin sözleri:

"TBMM, cumhurbaşkanlığı seçimi gündemiyle toplandığında MHP Meclis'te yerini alacaktır. Eğer konu Anayasa Mahkemesi'nin son kararına göre 367 sayısı açısından değerlendiriliyorsa, MHP cumhurbaşkanlığı seçiminde orada olacaktır. Bizim anlayışımız budur."

Bahçeli sözlerini daha da netleştiriyor:

"AKP'nin adayının kim olacağı bizi ilgilendirmez. O, AKP'nin sorunu. İstediklerini aday gösterebilirler. Biz onların adayını desteklemeyebiliriz. Zaten ihtiyaçları da yok. 340 milletvekilleri var. Anayasa'daki prosedüre göre ilk iki turda 367 oy alamazlarsa, 3. turda kendi sayıları adaylarını seçmeye yetiyor."

Bahçeli, ayrıca, aslında bir uzlaşma arayışına bile gerek olmadığını ilave ediyor. Mesela, “Başbakan Erdoğan uzlaşma için kapınızı çalarsa ne diyeceksiniz?” şeklindeki soruya şu cevabı veriyor:

"Efendim, buna gerek yok. Kendi adaylarını ilan ederler. Dediğim gibi Meclis'te 3. turda seçecek sayıları da vardır. Bu nedenle bizimle uzlaşma aramalarına da ihtiyaçları yoktur."

Evet, aynen böyle...

Söylenmesi gereken buydu, yapılması gereken de bu...

Ama, ne olduysa oldu, Ağar ve Mumcu bunu gerçekleştiremedi. Meclis'e girip red oyu bile verebilirlerdi, oysa onlar Meclis'e girmeyip, 367 oyununa eklemlendiler ve süreci tıkamış oldular.

MHP, doğru olanı yapıyor.

Muhalefetse muhalefet. Orada bir değişiklik yok.

Ama, Meclis'i çalıştırmamak bir muhalefet değil. Hele bir takım demokrasi dışı gelişmelere kapı aralamak, bu, ancak demokratik alanda nefes alabilen bir siyasi partinin tavrı olamaz.

MHP doğru olanı yapıyor.

Bu durumda partisinde bir karşı tavır olmadığı takdirde Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanı olmasının önünde demokratik bir engel kalmıyor demektir.

Peki demokrasi ötesinde bir şey olur mu?

Aslında, böyle kuşkular yok değil. Ama Abdullah Gül, başından beri, mesela, askerlerin kendisinin cumhurbaşkanlığına karşı bir tavrının olamayacağını ifade ediyor. Mesela, Dolmabahçe'de, Başbakan'la Genelkurmay başkanı arasında, spekülasyonların aksine, kendisinin cumhurbaşkanlığı ile ilgili bir şey konuşulmuş olamayacağını vurguluyor.

Emekli orgeneral Edip Başer'in, bir İtalyan gazetesine verdiği “Cumhurbaşkanlığı seçimi rayından çıkarsa ordu bir şey yapar” mealindeki demeç, bu arada şık olmayan görüntüler oluşturdu. Raydan çıkma nedir, ordunun yapacağı nedir, bunların hepsi bulanık ve çirkin. Başer ısrarla, “Bunlar benim kişisel görüşlerim” diyor, ama bu sözler bir kere ağızdan çıkınca mide bulandırmaya da yetiyor. Hem askeri zor durumda bırakıyor, hem hükümeti, ve tabii Türkiye'yi... Belki de Edip Başer'i daha önceki “terörle koordinasyon” görevinde başarısız kılan da böyle sallapati görüşler açıklaması olmuştur.

Seçimler öncesinde 27 nisan bildirisi vs ile asker bir miktar işin içinde görünmüştür.

Ama seçimler her şeyin yeniden değerlendirilmesini sağlayacak netlikler getirmiştir.

Bundan böyle Türk Silahlı Kuvvetleri için en hayırlısı, asla siyasi spekülasyonlar içine girmemek ve işin Meclis'te biteceğinin altını ısrarla çizmektir.

Bu arada CHP de, daha demokratik bir üslup benimseyebilir. Başbakan ısrarla “Birbirimize kapıları kapatmayalım” diyor.

Seçim s ürecinde çok ileri -g eri laflar edilmiştir. Biz, o zaman da, “Yüzyüze bakamayacak hale gelmeyin” çağrısında bulunduk.

Ama seçim atmosferi maalesef kıyıcı geçiyor.

Kırılmalar kaçınılmaz oluyor.

Şimdi herkes bir onarım gayreti içine girmeli.

MHP, Meclis'e gireceğini açıkladıktan sonra CHP de Meclis'e girmeli, dilerse kendi adayını göstermeli... Milletin iradesi en azından Cumhurbaşkanının bir an önce seçilmesini işaretlemiştir. Seçim gerçekleşmeli.

Bir ihtimal daha var.

O da, Abdullah Gül'ün ittifakla seçilmesidir. Ak Parti, CHP, MHP ve bağımsız oylarıyla...

Neden olmasın!

Ak Parti oyları ile Abdullah Gül'ün seçilebileceği açıktır.

Sayın Gül'e diğer partiler de oy verdiği takdirde, Meclis, bambaşka bir uzlaşma havasıyla yeni döneme başlayacaktır. Ayrıca yeni Cumhurbaşkanı ile diğer tüm partilerin ilişkileri de, daha sıcak ve samimi olacaktır. Yarın seçim olmadığına göre, partilerin Cumhurbaşkanlığını gerilim sebebi haline getirmesinin bir faydası yoktur. Ayrıca Abdullah Gül, yakın dönemin tanıklığı ile sabittir ki, parlamentodaki en uzlaşılabilir isimlerden biridir.

Evet, Abdullah Gül'ü ittifakla seçmek. Neden olmasın!