İran geçen hafta beş Kürt muhalifi daracağına gönderdi; bu kişilerin arasında, haklarındaki terörizm suçlamalarını işkence altında itiraf etmek zorunda kaldıklarını anlatmış olan 28 yaşındaki bir kadın da vardı. Tahran pazartesi günü de, geçen yılki hileli cumhurbaşkanlığı seçimi hakkında Newsweek dergisi için haber yapan İranlı-Kanadalı gazeteci Maziar Bahari’yi gıyabında 74 kırbaç ve 13 yıl hapis cezasına çarptırdığını ilan etti. Tüm bunlar muhtemelen, seçimin gelecek ayki birinci yıldönümü yaklaşırken muhalif Yeşil Hareket’i yürüyüş yapmaktan alıkoymayı amaçlayan acımasız bir baskı dalgasının sadece başlangıcını oluşturuyor.
Fakat Brezilya Devlet Başkanı Luiz Ignacio Lula da Silva cumartesi günü (önceki gün), [İran’ın ruhani lideri] Ayetullah Ali Hamaney ve [Cumhurbaşkanı] Mahmud Ahmedinecad’ın aşırılıkçı klikiyle ‘temas kurmak’ yönünde yeni bir çaba çerçevesinde Tahran’a gidecek. Lula ve Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, İran’a nükleer programı nedeniyle bir dizi yeni BM yaptırımının önüne geçecek şekilde bir anlaşma sağlamaya yönelik son bir çaba ortaya koyduklarını savunuyorlar. Onların kendi hükümetleri dışında hiç kimse başarılı olacaklarını düşünmüyor. Ve acaba Lula bu hafta evsahiplerinin döktüğü kana değinme zahmetine girecek mi? Hiç sanmıyoruz.
İran’da geçen yılki darbeyi gerçekleştiren ve Devrim Muhafızları tarafından desteklenen grup, o günden bu yana kendi halkıyla da BM Güvenlik Konseyi’yle de uyum sağlamakta bir çıkarı olmadığını tekrar tekrar gösterdi. Bu grup içerideki baskısını nasıl acımasızca sürdürdüyse, uranyum zenginleştirmeyi de aynı şekilde sürdürdü; İran şimdi uranyum zenginleştirme programı için yeni bir nesil santrifüj imal ediyor.
Brezilya ve Türkiye liderlerinin bu canilerle müzakere etmekteki ısrarcılığı kısmen, ABD’ye karşı koyma gücüne sahip, yeni ortaya çıkmakta olan dünya güçlerine liderlik ettiklerini gösterme hırslarından kaynaklanıyor. Müdahale tam da, Obama yönetiminin BM Güvenlik Konseyi’nin diğer daimi üyeleriyle yeni bir yaptırım kararı konusunda anlaşmaya yaklaştığı bir zamana denk geldi; yönetim söz konusu kararın önümüzdeki haftalarda oylamaya sunulmasını umuyor. Brezilya ve Türkiye’yse Güvenlik Konseyi’nin geçici üyeleri ve bu durum onlara poz kesmeleri için bir platform sağlıyor.
Ülke içi baskıyı göz ardı ediyorlar
Obama yönetimi Brezilya-Türk girişimini reddetti; Dışişleri Bakanı Hillary Clinton’ın sözcüsü, bakanın perşembe günü Türk meslektaşına şunu söylediğini aktardı: “İran’ın son dönemdeki diplomasisi, gerçekte nükleer programıyla ilgili uluslararası endişeleri ele alacak adımlar atmaksızın Güvenlik Konseyi’nin harekete geçmesini engellemek yönünde bir çaba.” Fakat yönetim kendini kandırmaya hâlâ eğilimli: Clinton kısa süre önce, yaptırımların ‘Başkan Obama’nın 15 ay önce çağrısını yaptığı türden bir iyi niyet’e yol açabileceğini söyledi.
Bu mantık ve Lula’yla Gül’ün çabaları aynı sebepten ötürü hatalı. Kendi vatandaşlarını faal bir biçimde öldüren bir rejim, ‘iyi niyetli müzakere’ye girmeyecektir. İran’da bir değişim gerçekleşecekse de, iki devlet başkanının da maruz kaldıkları baskıyı göz ardı ettiği kişilerce gerçekleştirilmeli. (Başyazı, 15 Mayıs 2010)
Kaynak: Radikal