Diplomaside “güçlü mesaj”, sıkça kullanılan bir terim. Bunun en son örneği, önceki akşam BM Genel Kurulu’nun Suriye ile ilgili aldığı karar...
12’ye karşı 137 oyla alınan bu karar, Esad yönetiminin kendi halkına karşı giriştiği şiddet kampanyasını kınıyor ve onu bir an önce saldırılara son vermeye çağırıyor. Karar ayrıca daha önce Arap Birliği’nin sunduğu ve Beşar Esad’ın çekilmesini isteyen barış planını da destekliyor.
BM’nin 193 üyeli Genel Kurulu’nun büyük bir çoğunlukla Rusya, Çin ve İran’ın dahil olduğu ufak bir azınlığa karşı böyle bir karar alması, önemli bir olay. Ancak Güvenlik Konseyi kararlarının aksine, Genel Kurul’da alınan kararların “bağlayıcı” niteliği, yani yaptırım gücü yok. Dolayısıyla Suriye ile ilgili karar daha çok sembolik bir anlam taşıyor.
Diplomatlara göre, bu karar Suriye’ye “güçlü bir mesaj” gönderiyor. Bu mesaj, uluslararası camianın Esad’ı derhal ateşi kesmesi, içine düştüğü yalnızlığı dikkate alarak iktidarı bırakmasıdır.
BM dışında...
Evet, mesaj açık ve güçlü. Ama bunun “kıymeti harbiyesi” nedir?
Şam diktatörünün bu “güçlü mesaj”ı ciddiye alacağına ve Genel Kurul’un kararına uyacağına dair en ufak bir işaret yok. Rusya, Çin ve İran’ı yanında hissettiği sürece Esad’ın pes etmesi olasılığı çok zayıf.
Bu yüzden Arap Birliği ve Türkiye başta olmak üzere, birçok ülke şimdi Esad rejimine mesajını BM dışında, daha etkili bir şekilde vermek çabasında. Tunus’ta 24 Şubat’ta yapılacak konferansın amacı, uluslararası camianın Suriye halkı ile dayanışmasını sergilemek ve Esad’ın çekilmesi için çeşitli baskı araçlarını devreye sokmaktır. Diğer önemli ve acil hedef de, Suriye’de cereyan etmekte olan “insanlık trajedisi”ne son vermek için “yardım koridorları” açmak gibi tedbirleri planlamaktır.
Bu konferansın başarılı olması için, BM Güvenlik Konseyi’nde Rus ve Çin vetoları yüzünden suya düşen, ama Genel Kurul’da kabul edilen kararın ötesinde, pratik ve somut sonuçlar verecek bir eylem planını hayata geçirmesi gerekir. Yani Tunus toplantısı da sadece “güçlü mesaj” vermekle yetinmemeli...
Tabii bu kolay bir iş değil. Her şeyden önce bu konferansta farklı düşünen ve Esad’a arka çıkan Rusya, Çin, İran gibi ülkeler katılacak mı? Katılmazlarsa bu Esad’a bildiğini okumaya devam etme cesaretini vereceği gibi, pratikte konferansta alınacak kararların uygulaması da pek mümkün olmayacaktır.
Örneğin düşünülen “insani yardım koridoru” fikrinin Esad yönetimi tarafından benimsenmesi ve misyonu üstlenecek olan ülkelere gereken izni ve garantileri vermesi gerek. Yoksa, zor kullanarak insani yardım yapılamaz tabii...
Durum çok vahim
Aslında bütün bu tartışmalar ve “güçlü mesajlar” arasında ivedilikle ele alınması gereken konu, insani yardımın derhal başlatılmasıdır.
Gerçekten Humus, Hama, İdlib gibi bölgelerde durum çok vahim. Esad’ın tankları, topları 15 gündür koca mahalleleri yerle bir ediyor, çoluk çocuk yüzlerce sivil ölüyor, hastaneler yaralılarla dolup taşıyor, açlık, hastalık kol geziyor...
Beşar Esad, adam öldürmeyi, babası Hafız Esad kadar iyi bildiğini gösteriyor...
Bütün diplomatik çabalara rağmen, uluslararası camia bu trajediyi durduramıyor.
Verilen “güçlü mesajlar” ne yazık ki durumu değiştirmiyor...
Kaynak: Milliyet