Bernard Keenan
Bagram gibi yasal kara delikler, liderlerin tarih boyunca aziz tuttuğu "istisnâi durumun" somut dışa vurumudur.
Amerika Sivil Özgürlükler Birliği (ACLU) geçen hafta Obama yönetiminden Afganistan'daki Bagram hava üssünde bulunan 600 tutuklu hakkında bilgi vermesini talep etti.
Tutuklular için gizli hapishanelerin kullanılması – Afganistan çatışmasında yakalananların dışında bir de başka yerlerden Bagram'a getirilenler var – 23 Ocak 2009 tarihinde, Obama yönetiminin Beyaz Saray'da henüz tazeyken yaptığı Guantánamo'daki yabancıların sınırsız tutukluluk halinin sona ereceği duyurusunun hilafına görünüyor. 11 Eylül sonrasında başkanın olağanüstü yetkilendirilme talebi tarihi bir anomaliymiş, Bush ve onun tayfasıyla birlikte geçip gitmiş gibi duruyordu, hiç değilse aleniyette.
ABD hukukun üstünlüğüne bağlılığını ve Guantánamo'nun kapatılacağını ilan ettiyse de, Bagram hava üssü benzeri dünyada çapında mevcut diğer gizli "kara deliklerin" -bilhassa Afrika Burnu'ndakilerin – daha da büyümesi bekleniyor. ACLU, Uluslararası Af Örgütü ve Reprieve gibi örgütlerin bu gibi yerler hakkında bilgi edinme ve tutuklulara yasal yardım sağlama işleri daha bir güçleşecek. Bagram'daki tutukluların hiçbirisi bir Amerikan mahkemesine henüz erişemedi.
Obama basitçe Bush yönetiminin doktrinini mi benimsedi yoksa gizli hapishanelerin mevcudiyeti ve kanundışı tutuklamalar bizâtihi hukukun sınırları hakkında birşeyler mi ifşa ediyor? 20.yy başlarında yaşamış hukukçular, Romalı selefleri gibi, hukuku muhafaza adına hukukun hangi şartlar altında askıya alınabileceği konusuyla bir hayli meşgul oldular. Yoğun yasal düzenlemelerin yapıldığı son 40 yıldan çok farklı bir yerdi Avrupa. Savaş zamanlarında, yürütmenin olağan yasal düzeni askıya alarak olağanüstü hal yetkisine sahip olabileceği üzerinde genel bir mutabakat vardır. Bunun mantığı ise etkin bir şekilde krizin üstesinden gelmek, düşmanı mağlub etmek veya yardım ve gerekli levazımı dağıtmaktı. Böylesi bir "istisnâi durumda", İtalyan teorist Giorgio Agamben'in fikri soruşturmasında dediği gibi, hayatın gerçekleri olağan yasal kuralların fevkindedir. Kanuni kural ve çıplak gereklilik arasındaki fark bulanık bir hal alır.
Nazi hukukçusu Carl Schmitt, olağanüstü hal zamanında "egemen, istisnâi duruma karar veren kişidir" diye yazmıştı. Çok geçmeden Hitler iktidara geldi ve hemen sonra Weimar Cumhuriyeti anayasasında yer alan kişisel özgürlükleri askıya alarak Üçüncü Reich dönemini başlattı. Hitlerin buyruğu yürürlükten kaldırılmadı ve bu yüzden hâkimiyetinin 12 yılı, hukuki terimlerle, sözünün kanun olduğu bir istisnâi durumdu. Schmitt'e göre egemenin tarifi, yasallığı askıya alan yasal güçtür.
ABD Başkanı George W.Bush'un 2001 Ekim'inde "düşman savaşçılarının" normal mahkemelere çıkarılmadan tutuklanabileceğini ilan etmesinden sonra Schmitt'e olan ilgi anlaşılır bir şekilde yeniden başladı. Savaş hukuku onlara uygulanmayacaktı. Bu karar, Schmitt'in egemen güç kavramına harfi harfine uygundu. Fakat Agamben'i okuduğumuzda, bunun Naziler ve Bush yönetimi tarafından benimsenmiş belirli bir doktrin olmadığı görülür. Agamben'e göre "istisnâi durum" esasen normal durumdur. Yasal karar delikler yaratma gücü, yürütme gücünün ihlali değildir aslında, yürütme gücünün doğasında vardır o.
Evimize daha yakın bir örnek üzerinde düşünebiliriz. Kuzey İrlanda, 1922'de kurulduğu andan itibaren Özel Yetkiler Kanunu'nun yardımıyla yönetildi; 1971'de gözaltına alma yetkisini de içeren bir dizi yürütme tedbirleriydi bu. 1914 tarihli Ülke'nin Müdaafası Kanunu (Defence of the Realm Act ), Özel Yetkiler Kanunu, Terörü Önleme Kanunları ( Prevention of Terrorism Acts) ve son on yılda yapılan çağdaş terörle mücadele düzenlemeleri arasındaki köken ilişkisini takip etmek zor değildir. Yürütme, düşmanların veya tehditlerin, hukukun alanı dışında kabul edilen, böylelikle tutuklanmaya, işkenceye mâruz bırakılan hatta öldürülen insanların, normal düzene tâbi tutulup tutulmayacağına karar verme yetkisini her bakımdan mükemmelen muhafaza etti.
Gizli hapishane, tıpkı temerküz kampı gibi, istisnâdi durumun somut dışa vurumudur, hukukun içine işleyemediği bir yerdir. Ancak bu tür yetkilere mâruz kalanlar yani sadece işkence yapılması ve yargılanmadan hapse atılmaları haklı bir iş olmakla kalmayıp gereklidir de denilenler "terörle savaş" tutukluları değildir. Bu paradigma, İngiltere'de dışişleri bakanına verilmiş yetkiler çerçevesinde hukuk dışı tutuklamalar ve göçmen tutukuluların zorla ihraç edilmeleri hakkında farklı bir düşünme yolu sunmaktadır. Terörle mücadele yetkilerinin polis tarafından şehirlermizde sivil göstericilere ve iklim kampına uygulaması hakkında bir kavrayış da sunar.
Çağdaş egemenlikte, kimin hukukun dışında olduğuna karar verme yetkisinde, diktatörlüğün işareti vardır. Hukukun üstünlüğüne, sivil özgürlüklere, insan haklarına ve eşitliğe inananlar buna karşı mücadele etmeliler.
Dünya Bülteni için çeviren: M .Alpaslan Balcı