Gizli görüşme kafa karıştırdı

 

Son yıllarda kedi-fare ilişkisine benzeyen Türkiye-İsrail ilişkilerine dair çok şey yazıldı. AKP iktidara geldiğinden beri İsrail’e karşı Türk siyasi değişmezlerinin dışına çıkmadı. İlişkileri dost, müttefik ve bazen de eşler arasındaki ilişkiler gibi korudu. AKP yeni politikasını ‘çok boyutluluk’ diye adlandırdı.

Parti Batı ve İsrail odaklı tek bir eksende taraf olarak kalmak istemiyor, bütün eksenlere açılmak istiyor. Soğuk Savaş bitmiş, iki kutuplu şartlar değişmişken, önünde dünyaların açıldığı bir zamanda Türkiye’nin tek bir dünyanın rehini olarak kalması ve kendisini kullanacak olan ülkeleri beklemesi mümkün değil. Türkiye, İslam dünyasına açılırken ve Filistin sorununa dair ideolojik söyleminin çıtasını yükseltirken İsrail’le ilişkilerin gerilemesini hedeflemiyordu; İsrail dahil herkesle iyi ilişkiler istiyordu.

AKP liderlerinin Gazze saldırısında yaklaşımının, geçmişteki laik hükümetlerin liderlerinin tutumlarına kıyasla ‘sıradan’ olduğu söylenebilir. Bazı Türk liderler, AKP’nin ideolojik farka rağmen cesaret edemediği somut önlemler almıştı; sözgelimi 1980’de diplomatik ilişkilerin düzeyi düşürülmüştü. Türkiye’nin 2009 öncesinde İsrail’e yönelik adımlarını takip ettiğimizde, hükümetin İsrail’le Filistinliler ve Suriye arasında arabuluculuk yaparak, İsrail’in Ortadoğu gerçeğinin parçası haline gelmesinin yolunu hazırlamaya çalıştığını görürüz. Bu adımlar tek sebepten ötürü başarılı olamadı. Türkiye’yse, İsrail’in barış istemediğini, kendisinin Ortadoğu’daki rolünün başarılı olmasını istemediğini anlamadı.

İsrail ayrıca Türkiye’nin her tarafa aynı mesafede durmasını da istemedi, zira Ankara’nın kendisine bağlı olmasına, itaatkâr davranmasına alışmıştı. İsrail bir İslam ülkesine ancak kendisinden aşağı bir ülke olarak bakabilir. Dışişleri bakan yardımcısı Tel Aviv’de Türk büyükelçisini kendisininkinden daha alçak bir koltuğa oturtmadı mı? Gazetecilere bunu kasıtlı olarak yaptığını söylemedi mi? Peki Türkiye’nin yanıtı ne oldu? İsrail’den sadece özür italep etti. İsrail özür diledi, ancak daha fazlası gerekiyordu. Türkiye henüz İsrail’in faşist zihniyetini anlamadı.

Şehitlerin kemikleri sızladı
İsrail dokuz Türk’ü planlı biçimde öldürdü. Türkiye’yse ne ilişkileri kesti, ne de seviyesini düşürdü. Özgürlük Filosu saldırısı sonrası Türkiye’nin ortaya koyduğu hareketlilikte birçok soru işareti var. Türkiye hiç kuşkusuz Batı’dan Doğu’ya, İsrail’den Araplara kadar bütün dünyalar arasında dengeli olmaya çalışıyor. Fakat İsrail, Türkiye’nin kendisine bağlılıktan kurtulmaya çalışmasından hoşnut olacak bir ülke değil.

Ankara’nın son diplomatik hareketliliği karışık. Dokuz şehidin intikamı alınmadı. Aksine Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun İsrail sanayi ve ticaret bakanıyla yaptığı gizli görüşme Türkiye’ye zarar verdi ve şehitlerin kemiklerini sızlattı. Türkiye’nin, İsrail’e özür dilemek zorunda kalacağını hissetirecek bir adım atmadan önce masaya oturmaya razı olması İsrail için bir zaferdi. Türkiye böyle gizli bir görüşme yapmak zorunda değildi. Peki görüşme niçin gizliydi? Benyamin Netanyahu hükümeti düşmesin diye mi? Türkiye’nin İsrail’e yönelik kafa karışıklığını ve zayıflığını neyle açıklayabiliriz? Bir başka noktada çok büyük bir bedel mi ödeniyor? Acaba bu bedel PKK’yla mı ilgili? (Katar gazetesi Şark, 4 Temmuz 2010)

 


Kaynak Radikal