İlk bakışta “teröristlerle pazarlık yapılmaz” diyen İsrail’in, Hamas’ın esir tuttuğu bir askerinin iadesini sağlamak için Gazze makamlarıyla -dolaylı olarak da olsa- temas kurup bir “takas” anlaşmasına imza atması, çelişkili görülebilir.
Ancak İsrail’in karşıt güçlerin eline düşen asker veya sivil vatandaşlarını kurtarmak için daha önce de çeşitli kanalları kullanarak müzakerelere giriştiği görülmüştür. Nitekim son 30 yıl zarfında İsrail 4’ü ölü olmak üzere 23 vatandaşının iadesini sağlamak için toplam 7 bin Filistinliyi serbest bırakmaya razı olmuştur.
25 Haziran 2006’dan beri Hamas’ın rehin tuttuğu er Gilad Şalit’in evine dönmesi için İsrail’in başvurmadığı ülke, örgüt veya şahsiyet kalmamıştır. Son zamanlarda Türkiye başta olmak üzere, Almanya ve Fransa da bu yönde büyük çaba harcamıştır.
Ve nihayet 25 yaşındaki Şalit önceki gün açıklanan mutabakat sonunda, muhtemelen önümüzdeki haftanın ortasında, özgürlüğüne kavuşacak.
Şartlar olgunlaştı
Yabancı güçlerin aracılığı ile yürütülen pazarlıkları da bu kez mutabakat sağlanması, şartların daha müsait olmasının bir sonucu.
1) İsrail açısından: Başbakan Netanyahu son zamanlarda ciddi sıkıntılarla karşılaşıyor. Dış ilişkilerde İsrail yalnızlaşıyor. İçerde İsrail halkının önemli bir kesimi sosyo-ekonomik nedenlerden sokaklara dökülüyor. Böyle bir ortamda “Bibi”, Şalit’in iadesi gibi göz kamaştırıcı bir başarı sayesinde, milletinin sempati ve desteğini kazanmak olanağını elde etmiş oluyor.
2) Hamas açısından: Gazze’de Hamas duruma hâkim, ama fiilen Filistinlileri temsil eden Mahmut Abbas ve onun Batı Şeria’daki yönetimidir. Nitekim Abbas son olarak Filistin’in bağımsızlığı için BM’de yürüttüğü kampanya ile liderlik pozisyonunu ve etkinliğini pekiştirmiştir. Oysa Hamas şimdi “Gilad takası” sayesinde 1027 Filistinli mahkûmun İsrail hapishanelerinden kurtulmasını sağlamakla, kendi varlığını ve nüfuzunu da ortaya koymuş oluyor. Hatta bu sayede Batı Şeria’da da takdir ve sempati kazanıyor.
3) Mısır açısından: Kahire’deki rejim değişikliğinden sonra, yeni yönetim, Filistin politikasında bir ayar yapmış, bu arada Hamas ile daha yakın ilişkiler kurmuştur. Yeni yönetim elindeki fırsatı iyi kullanarak Türkiye’nin ve Almanya gibi diğer ülkelerin çabalarıyla olgunlaşma yoluna giren “meyve”yi koparan “bölgesel güç” olarak görünmeyi başarmıştır.
Kısacası, bölgedeki son gelişmeler tarafları daha önceki pazarlıklarda anlaşamadıkları hususlarda daha esnek davranmaya ve uzlaşma iradesini göstermeye sevk etmiştir. Öyle ki şimdi iki taraf ve bu sürece katkıda bulunan herkes, sonuçtan bir “kazanç payı” çıkarıyor...
Yeni bir fırsat
Bu olayın taraflar arasında “esir takası” dışında, bölgede daha genel bir anlaşmaya ve barışa katkısı olabilir mi?
Olayın yarattığı yeni hava, bir fırsat oluşturabilir. Bu da İsrail’in Hamas’ı tanıması ve Gazze ablukasını kaldırmasıyla, Hamas’ın da İsrail’i yok etme hedefinden vazgeçmesi kaydıyla gerçekleştirilir. Zayıf bir ihtimal; ama “takas” anlaşmasının yarattığı fırsatı kaçırmamak gerek.
Türkiye açısından bu mutabakat Türkiye’nin perde arkasında bölgede oynayabildiği rolü bir kez daha ortaya koydu. İsrail Cumhurbaşkanı Şimon Peres’in bu rolü öven mesajı aynı zamanda iki ülke arasındaki soğukluğu giderebilecek bir gelişme. İsrail’de “şimdi Türkiye’den özür dilemenin tam zamanı” diyenler var.
Bu ortamda Gazze konusunda da bazı adımlar atılabilirse Türk-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi daha da kolaylaşacaktır.
“Gilad takas”ının Ortadoğu’da yeni bir aşamanın başlangıcı olabileceğini ummak fazla iyimserlik mi olur acaba?
Kaynak: Milliyet