Genelkurmay ilk kez hedefte


 Asker, Irak'taki PKK harekâtı nedeniyle takdir beklerken, ilk kez muhalefetin hedefine girince ağır tartışma başladı

Dünya tersine döndü. Muhalefet liderleri Baykal ve Bahçeli'nin eleştirmekle kalmayıp cevap vermeye başladığı Genelkurmay Başkanı Büyükanıt'a toz kondurmamak Başbakan Erdoğan'a düştü dün. Günün sonunda Genelkurmay'dan ilk kez muhalefet partilerine yönelik yapılan çok sert açıklama yepyeni bir siyasi gerilim fayını ortaya çıkardı.
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın önceki günkü basın toplantısında Irak'taki PKK'ya yönelik kara harekâtının bitiş zamanı ve şekli üzerinde ABD'nin de, hükümetin de etkisi olmadığını söylemesi dün Meclis'teki grup konuşmalarının ortak konusuydu.
Büyükanıt'ın önceki gün "Genelkurmay Başkanı yalan söyler mi?" diye sözünü ortaya koymasına ve ABD etkisinin kanıtlanması halinde "üniformasını çıkartacağını" söylemesine karşın, MHP lideri Devlet Bahçeli dün Türk kamuoyunun açıklamalardan "tatmin olmadığı" yanıtını verdi. Bahçeli "ABD Savunma Bakanı Robert Gates geldiğinde birliklerin üçte biri çekilmişti" açıklamalarına karşın da, çekilmenin Gates'in Hindistan'daki "ihtarıyla" başladığını ileri sürdü. Bahçeli dozu daha da yükselterek Genelkurmay'ı PKK'ya "prestij ve güç vehmedecek" bir lisan kullanmakla suçladı. Bahçeli bu suçlamasını "komuta merkezi, muhabere ve lojistik tesisi ve mürettebatı olan uçaksavar mevzii gibi terimlerin, teröristlere savaş hukuku kapsamında savaşan taraf statüsü atfedecek nitelikte" olmasına dayandırarak, açıkça 1949 Cenevre Sözleşmesi'ne gönderme yapıyordu.
Bu ağır bir suçlamaydı. Bahçeli'den sonra Meclis'teki AK Parti grubuna hitap eden Başbakan Tayyip Erdoğan, işe Büyükanıt'ın "Planlama bize ait" demesine karşın, Irak harekâtının bütün sorumluluğunu üstlenmekle başladı. Erdoğan askeri şöyle savundu: "Siyasi muhalefet, sakın Silahlı Kuvvetlerimizi polemik içine çekmeye çalışmasın. Varsa söyleyecek sözü olan, varsa eleştirecek olan, siyasi muhatabı biziz. Silahlı Kuvvetlerimiz, hükümetimizle tam bir koordinasyon içinde bu harekâtı mükemmel bir şekilde planlayıp icra etmiştir. Askerlerimiz, başta da öngörüldüğü gibi en kısa sürede en iyi sonuçla geri dönmüştür. Kim ne derse desin, maksat büyük ölçüde hasıl olmuştur."

Erdoğan'ın asıl eleştiri hedefinin Bahçeli'den çok "muhalefet etmek için şehitlere saygısızlıkla" suçladığı CHP lideri Deniz Baykal olduğu görülebiliyordu. Erdoğan, Baykal'a "Bırakın da askeri ihtiyaçları Genelkurmay bilsin" diye daha önce türban meselesinde Diyanet için yaptığı göndermeyi tekrarlıyordu.

Bunda belki Baykal'ın "ameliyatta içeride parça bırakılmaz" ve "görev tamamlanmadan dönüldü" söylemine, Büyükanıt'ın verdiği tepkinin de payı vardı. Büyükanıt, "siyasilerle polemiğe girmem" dese de, "Görevimizi siz mi tayin ettiniz?" diye sormuştu.

Baykal CHP grubunda bu soruyu yanıtsız bırakmadı. Baykal, "Kimse alınmasın" dedi; " Bu olayın siyasi boyutunu elbette konuşacağız. 'Siz kimsiniz?' Ben ana muhalefet partisinin genel başkanıyım. Milletin vekiliyim ben. Silahlı Kuvevetler'e bu görevi veren heyetin parçayım, o tezkerede imzam var." Baykal'ın "Onlar bu işe hiç karışmadılar' diye onları beraat ettirmek değildir bizim işimiz. Hepimiz işimizi yapacağız. Türkiye'nin işi terörle mücadele konusunda eline geçen fırsatını sonuna kadar kullanmaktır. Ben TSK'nin o mücadeleyi sadece 8 gün sürdürülebileceğine, onun ötesine taşımaya muktedir olmadığına inanmıyorum" sözleri de, bir gün önce "kimsenin avukatı değilim" diyen Büyükanıt'ın açıklamalarına (Bahçeli kadar açıktan olmasa da) kuşku beyan eder nitelikteydi.

Bu açıklamadan birkaç saat sonra da Genelkurmay'dan bu kez muhalefet liderlerine yönelik zehir zemberek açıklama geldi. Genelkurmay "seviyesiz" olarak nitelediği bu "saldırıların" bir "ilk" olduğunu ve TSK'ya "hainlerden fazla zarar" verdiğini söylüyordu.

Ortada gerçekten her bakımdan ilk kez karşılaştığımız bir durum var. Meclis'te DTP dışındaki bütün parti gruplarının mutabakatıyla çıkan tezkereye dayanarak yapılan Irak'taki PKK'ya karşı harekât, yalnızca Türk siyasetini değil, asker-sivil denklemini de altüst etti. Bu ciddi ve vahim gelişme ne kadar, nereye kadar sürer? Ne kadar kalıcıdır? Ortalık toz duman iken bu sorulara yanıt bulmak zor. Ama dikkatle kayda alınması gerekiyor; Ankara'da bazı denklemler yeniden kurulmasının habercisi olabilir.

Kaynak: Radikal