Siyasette en büyük fikirler çoğu kez en sadeleri, halkların ruhlarında, tarihte ve paylaşılan hayalde yankı bulanlardır. Avrupa'nın birleşmesi, kültürlerin ve dinlerin buluşması, barış ve hukuk üzerine kurulu bir uluslararası düzenin inşası, dayanışma; bu gerçekleşmiş ütopyaların tümü eski bir rüyadan doğmuştur.
Sarkozy'nin seçilmesinin ertesi günü ortaya attığı Akdeniz İçin Birlik Projesi de kaynağını aynı bakış açısından almaktadır. Fikir son derece belirgindir: Bugün aynı umutlar ve aynı tehlikelerle yüz yüze olan, tarihin bin bir cilvesiyle parçalanmış bu denizin iki kıyısını nihayet uzlaştırmak. Akdeniz, 21. yüzyılın başının tüm büyük sorunsallarının merkezinde bulunmaktadır. Kalkınma, göç, barış, medeniyetler diyaloğu, su ve enerjiye ulaşım, çevre, iklim değişikliği: Daha 1995'te Barselona'da başlatılan süreç, bu soruya ilk yanıtı getiriyordu. Barselona sürecinin getirdiği kazanımlar inkâr edilemeyecek olsa da beklentilere yanıt vermiyordu ve süreç Avrupalılar tarafından ele geçirilmiş izlenimi veriyordu.
Tüm Fransız diplomasisi harekete geçti. Engeller büyüktü. İspanyol ve İtalyan ortaklarımızı Fransa'nın Barselona Projesi'ni bozmadığına, tam aksine bu projeyi hareketlendirdiğine ikna etmek gerekti. Portoroz'da olduğu gibi Roma'da da, Avrupa'nın 10 Akdenizli ülkesi buluşmasında kendimizi buna adadık. Almanya'yı, bu projenin Avrupa'ya karşı olmadığına, Angela Merkel ve Nicolas Sarkozy arasında imzalanan, güneyin Fransa gibi Avrupa'ya da gereksinimi olduğu gerçeğini tanıyan, Hannover anlaşmasıyla ikna ettik. Türkiye'yi bu girişimin bir gün Avrupa Birliği'nin mensubu olma hedefini ikame edecek bir proje olmadığına ikna ettik. Güney ülkelerini, tekelci bir model benimsetmeye çalışmadığımıza, dengeli bir ortaklık önerdiğimize ikna ettik. [Bu Birlik'te] İsrail'in varlığının doğal olduğunu anımsatmak gerekti. Nihayet tüm taraflara bir barış projesini paylaştırmak gerekti; haziran ayında Cezayir'de gerçekleştirilen Akdeniz Forumu toplantısı sırasında günler boyunca gerçekleştirmeye çalıştığım buydu. Bu görüş alışverişi dönemi, tüm tarafların katkılarıyla, Akdeniz İçin Birlik Projesi'ni zenginleştirdi. Akdeniz tarihinde ilk kez 40 kadar AB ve Akdeniz ülkesi 13 Temmuz'da, en yüksek düzeyde devlet ve hükümet başkanları tarafından temsil edilecek, toplanacaklar. Tarih yeni ve hâlâ kırılgan olan barış umuduyla biçimleniyor. Katar ve Arap cephesinin arabuluculuğuyla elde edilen, Beyrut'a yaptığım birçok görev ziyaretimden sonra Fransa tarafından sunulan 3 noktada odaklanan planı temel alan Lübnan hakkındaki Doha anlaşması bunun en iyi örneğidir. Mısır'ın himayesinde gerçekleşen Gazze ateşkesini, Türkiye'nin arabuluculuğu sayesinde gerçekleşen İsrail-Suriye görüşmelerini, İsrail ile Hizbullah arasında gerçekleşen tüm insancıl amaçlı değiş tokuşları da anmak gerekiyor. Bu atılımın sürmesi, Filistinlilerin gündelik hayatının artık değişmesi, büyüyen şüpheleri susturmak için sonuçlanması gerekmektedir. Fransa zirve sırasında bu konuda çalışmaya ve bunu AB dönem başkanlığının önceliklerinden biri yapmaya kararlıdır çünkü barış tehdit altındadır.
Tarih zaman ister. Hiçbir şey 13 Temmuz akşamı tamamlanmış olmayacak. Ancak UMP daha şimdiden 3 ilke etrafında atılımına başlamış olacaktır: Her 2 yılda bir gerçekleştirilecek zirvelerle en yüksek düzeyde güdüleme, Kuzey ve Güney arasında bir sekretarya ve eşbaşkanlık ile ortaklığa öncelik verme; ekolojik ya da eğitimsel olsun, şirketlere ya da güvenliğe bağlı olsun, kültürler arasında diyaloğu ve göçlerin en iyi şekilde idaresini hedefleyen somut projelere öncelik verme. Hangi amaç, Akdeniz'i dünyanın en temiz denizlerinden biri yapmaktan, bizi tarihimiz etrafında toplamaktan, bir Akdeniz Erasmus projesi çerçevesinde öğrenci, öğretim üyesi ve bilim adamı değiş tokuşunu sağlayarak kültürlerimizi paylaşmaktan, Güney ülkelerinin halklarının enerjiye ulaşımını geliştirmek için bir Akdeniz güneş enerjisi planı üzerine çalışmaktan, kuzeyin ve güneyin KOBİ'lerinin Akdeniz havzasında yatırım yapma ve istihdam sağlamasına yardım etmekten daha soylu olabilir? Onlarla, ortak devletlerle, bu konuyla ilgili uluslararası örgütlerle, özellikle AB ve Afrika Birliği, Avrupa-Akdeniz Parlamenterler Birliği ile yeni fikirler, finansman kaynakları ve projeler üretmeliyiz. Özellikle sahada, en yerel düzeyde halkın ihtiyaçlarına en uygun projelerle hareket etmek gerekecektir. Bu tarihsel hedefin düzeyinde olalım, cömert, dayanışmacı, çözüm üretici olalım. Hepimiz Akdenizliyiz, gönülden ve barış Akdenizlileri.
Kaynak: Zaman