Geceyarısı Expresi!..

 

            Bağımsızlığı karakter edinen bir devletin, yazgısı boyun eğmek olan milletine karşı takındığı üstünlük, karşıtları birleştirmekten ziyade birbirinin yerine ikame etme yolunu benimser. Bağımsızlığını, karşıtlarını birbirine düşürerek koruma altına alan bir düzenin, halkından bağımsız bir karakter kazanması onu sırlarla örülmüş özellikleriyle tanınmaz kılar.

            Sırlarla derinleşen bir devlet, çözülme korkusunu kabalık ve zorbalıklarla bastırıabilir. Bu, yazgısı boyun eğmek olan bir milleti koruma güdüsü değil ona karşı korunma tedbiri olarak uygulanır.

            Sokaktaki su borusunun patlamasıyla bile bağımsızlığını tehlike altında gören bir düzen her şeyden önce korkularının esaretinde demektir. Korkunun yarattığı kuşkuculukla saldırganlaşan bir devlet ancak milletine karşı üstün ve bağımsız bir güç olarak tanımlanabilir.

            Konjonktürel gereksinimlerin ağırlığına göre eğilim belirleyen bir devlet sınırsız güç kullanabilme yetkisine sahip olduğu için soyut, karmaşık ve tanımsızdır. Ve kendisini zaafa düşürecek gerçekleri itiraf etmekten kaçışı bir utanma duygusu değil, derinliğine gömdüğü suçları devlet sırrı olarak yok etme utanmazlığıdır.

            Devlet; koruyanın faşist, karşı gelenin bölücü ya da terörist olarak değerlendirildiği kati tanımlı bir bilinmezlik kudretidir. Soylusuna, eşrafına, köylüsüne, tüccarına, celebine, fabrikatörüne, işçisine, memuruna, askerine, zabıtasına; kürdüne, türküne, lazına, levantenine, mühtedisine, mürtecisine, dönmesine; itirafçısına, ispiyoncusuna, korucusuna, şeyhine, müridine, ağasına, marabasına göre farklı farklı tanımlanan ve son tahlilde "Allah zeval vermesin" diye edilen son duadır.

            Devlet; hem toplumsal ahlakın bekçisi, hem de vergisi alınan ruhsatlı ve korumalı genelevdir.

            Devlet; hem dört minareli cami, hem de yolu hiç düşmeyen bir numaralı cemaattir.

            Devlet; hem keçeleşmiş saçtaki hapishane biti, hem de on milyar maaşla oturulan ceylan derili koltuktur.

            Devlet; hem raydır, hem de üstünden geçtikçe onu çiğneyen bir "Geceyarısı Expresi"dir.

            Devlet; hem "Yeşil"dir, hem de kızıl şafak kaçkını Billy Hayes'dir.

            Devlet; hem darağacıdır, hem de idam öncesi sağlık kontrolü ve son dilektir.

            Devlet; hem kıvrım kıvrım Sakarya'dır, hem de alev alev güneydoğudur.

            Devlet; hem büyük bağın bağbanı, hem de üzüm çalan çobanıdır.

            Devlet; hem "burası yedinci koğuştur benim abem" diyen çocukların yüzünü gömüp ağladığı yüksek bir "Duvar", hem de ıslah evidir.

            Devlet; hem babadır, hem de babalıktır.

            Devlet; hem kolcudur, hem de kaçakçıdır.

            Devlet; hem her şeydir, hem sadece bir şeydir, hem de hiçbir şeydir.

            Devlet; batıda Gül, Güneydoğuda dikendir.

            Devlet haktır, hak güçlü olanındır.

            Kuşkusuz bu karşıt özellikler içinde herkesin benimseyeceği bir devlet tanımı olacaktır. Ama birinin tercihi diğeriyle çatışıyorsa karşıtların karşı karşıya gelmesi kaçınılmaz olur. İşte tam da bu noktada, oturduğu yerde kılları ağdalanmış göbeğini kaşıyan, yüksek karakterli bir bağımsızlığın keyfi çatılır.

            Yüksek ayartma gücüne sahip olan devletin, acıma ve bağışlama duygusunu kendi varlığına hizmet edecek kıvama getirdiği karşıtları için daha fazla kullandığı, son dönem siyasetinde görülmüştür.

            Siyasi yada ahlaki bir reddedişle karşısında durulan kudretin bir parçası haline gelmek, mücadeleci için bir zafer sayılsa da dava diyalektiği açısından erken bir vazgeçiş veya ucuz bir son olabilir.

            Firari bir mahkumun özgürlükten aldığı haz, salıverilmiş bir tutsağınkiyle kıyaslanamaz. Biri rağmen, diğeri lütfen özgürdür.

            Ve özgürlük bazen sondur.

            Devlet, özgürlük bahşedendir…