Gazze'ye Saldırı Hazırlığı

Burada öncelikle bir noktaya dikkat çekmek istiyoruz: Uluslar arası emperyalizmin hizmetindeki medyanın çarpıtması sebebiyle Filistin'de Siyonist işgal güçlerinin saldırıları, baskınları, esir alma işlemleri rutinleşmiş dolayısıyla normal sayılan olaylar olarak yansıtılırken Filistinliler bir karşıt eylem gerçekleştirdiklerinde olağan dışı bir durum havası oluşturuluyor ve işgalci Siyonistlere "cevap hakkı" doğduğu intibaı veriliyor.

 

Oysa cevap hakkını kullananlar vatanları işgal edilmiş ve her gün işgalcilerin insanlık dışı saldırılarına maruz kalan Filistinlilerdir. Siyonistler kendilerine cevap hakkı kazandıran bir eylemle değil kendi saldırganlıklarına verilmiş bir cevapla karşı karşıya geliyorlar. Aslında bunu kendileri de gayet iyi biliyorlar. Ama medyanın etki gücünü kullanarak dünya kamuoyunu yanıltmaya çalışıyorlar.

 

Gazze'de Pazartesi'yi Salı'ya bağlayan gece şafak vaktine doğru gerçekleştirilen Zafer Şafağı eylemi Siyonist işgalcilerde ciddi sarsıntıya yol açtı. Bu sarsıntı üzerine Gazze'ye geniş çaplı bir operasyon planını daha yoğun bir şekilde konuşmaya başladılar. Gerçi bu yöndeki tehditleri söz konusu eylem gerçekleştirilmeden önce de gündemdeydi ve kendilerine güven oluştuğu an saldırmakta hiç mi hiç tereddüt etmeyeceklerdir. Dolayısıyla işgalcilerin herhangi bir saldırı gerçekleştirmeleri durumunda bunu Zafer Şafağı eylemine bağlayanlar yanılgıya düşmüş olacaklardır. Bilakis bu eylem işgalcileri saldırı konusunda biraz daha fazla düşünmeye, daha ihtiyatlı davranmaya zorlamıştır. Çünkü Filistinli direnişçilerin elindeki imkânların artık onların tahmin ettiklerinden fazla olduğunu göstermiş, saldırıda kullanılacak askerlerin de gözlerini korkutmuş, onların çarpışma performanslarını olumsuz etkilemiştir. Zaten işgal devleti başbakanı Olmert'in eylem sonrası gerçekleştirdiği acil toplantının ardından yaptığı açıklama zihnindeki tereddütleri ve endişeleri açığa vuruyor.

 

Olmert hükümetinin küçük ortakları ve siyasi muhalifleri Gazze'ye geniş çaplı bir operasyon düzenlenmesinde ısrarlı davranıyorlar. Onlar açısından bu tür çağrılar bir siyasî propaganda aracı ve işgalci toplumda oluşan psikolojik havayı kendileri için siyasî desteğe dönüştürme çabasıdır. Dolayısıyla yaptıkları çağrılar askerî stratejiyle irtibatlı değildir ve düzenlenecek operasyonun getirecekleriyle götüreceklerinin tahlilinden uzaktır. Bu konudaki tahlili sorumluluğun ağır yükünü üzerlerinde taşıyan Olmert ve adamları yapmaktadırlar ki onlar da ciddi tereddüt içinde olduklarını ortaya koymuşlardır.

 

Olmert'in Güney Lübnan'da acı bir tecrübesi oldu. Direnişçilerin güçlerini ve mücadele azimlerini hafife alarak sırf askerî teknolojiye güvenip balıklama çarpışmaya dalmanın şiddetli dalgalarla boğuşma riskine yol açabileceğini gördü. Dolayısıyla oraya saldırırken ölçmeden biçen Olmert, Gazze'ye saldırırken iki kere ölçüp bir kere biçme ihtiyacı duyacaktır.

 

Bütün bunların yanı sıra Gazze'de şartlar değişmiştir. Her şeyden önce Gazze'deki işbirlikçi Dahlân çetesinin oradan çıkarılması işgalcilerin buraya yönelik saldırı planlarında işlerini bayağı zorlaştırdı. Çünkü Dahlân çetesi işgalcilere ve fitneci General Keith Dayton'un planlarına iki yönlü hizmet veriyordu. Birinci olarak istihbarat hizmeti veriyor, mücahitlerin nerelerde ne gibi hazırlıklarının olduğu hakkında onları bilgilendirmeye çalışıyordu. Çetenin güvenlik elemanlarının özerk yönetim bünyesinde kritik noktalara yerleşmiş olmaları bu hizmeti vermelerini kolaylaştırıyordu. Çetenin Gazze'deki saltanatına son verilmesinden sonra Güvenlik Merkezi'nde ele geçirilen binlerce belge bu işbirliğini herhangi bir şüpheye mahal bırakmayacak şekilde açığa çıkardı. İkinci olarak tam mücahitlerin işgalcilere karşı direnişe geçtikleri sırada Dahlân çetesinin elemanları arkadan saldırılar düzenleyerek ortalığı karıştırmak suretiyle işgalcileri rahatlatıyorlardı. Bunun da birçok tecrübesi yaşandı ve biz örneklerini daha önce muhtelif yazılarımızda ortaya koyduk.

 

Şimdi ise işgal güçleri Gazze'ye girdiklerinde kendilerini ne gibi sürprizlerin karşılayacağını bilmiyorlar ve ortalığı karıştıracak fitneci çeteyle yardımlaşma imkânları olmayacak. Ayrıca moralleri iyice yıpranan ve kendilerini ölüm korkusu kuşatmış askerlerine de güvenmiyorlar.

 

Ama yine de Gazze'yi rahat bırakmayacaklar elbette. Kuşatmanın etkisini artırma ve aralıklı saldırılarla intikam alma yoluna gitmeleri kuvvetle muhtemeldir. Fakat bu yaptıklarının da onlar için bir bedeli olacak.

 

Kaynak: Vakit