Halk ateşkes görüşmesi talep ederken İsrailli bakan "soykırım"la tehdit ediyor
İsrailli yetkililer, ülkenin Savunma Bakan Vekili Matan Vilnai'nin işgal altında bulunan Gazze Şeridi'ndeki Filistinlileri "soykırım"la tehdit etmesinin ardından, tahribat sınırlama çabalarına başladılar.
Açıklamalar İsrail işgal kuvvetlerinin Gazze Şeridi boyunca [gerçekleştirdiği] bir dizi hava saldırısında biri 6 aylık bir bebek olmak üzere dokuzu çocuk 31 Filistinliyi katletmesinden bir gün sonra geldi. İsrail, saldırıların 27 Şubat Çarşamba günü Sderot kentinde bir İsraillinin ölmesine sebep olan Gazze Şeridi'ndeki direniş savaşçılarınca gerçekleştirilen roket yağmuruna misilleme olduğunu iddia etti. Filistinli direniş örgütleri, Hamas da dahil, roketlerin Çarşamba sabahı beş Hamas üyesinin İsrail tarafından yargısız infaza uğramasına misilleme olduğu söylediler. İsrail işgal kuvvetleri geçtiğimiz Kasım ayında [yapılan] ABD destekli Annapolis barış toplantısından bu yana 200'den fazla Filistinliyi katletti. Aynı süreçte, Filistinliler tarafından 5 İsrailli öldürüldü.
Bugün İsrail ordu radyosuna konuşan Vilnai, "Kassam roket saldırıları şiddetini arttırdıkça ve roketler daha uzun alana ulaştıkça, Filistinliler kendilerini daha büyük bir shoah'a (soykırım'ın İbranicesi-ç.n.) hazırlasınlar çünkü kendimiz savunmak için bütün gücümüzü kullanacağız" dedi.
BBC News internet sayfasında "İsrail'den Gazze 'soykırımı' tehdidi" başlıklı bir haber, "soykırım" (İbranice shoah) kelimesinin "İsrail içinde II. Dünya Savaşı boyunca uygulanan Nazi soykırımı (genocide) tartışmaları dışında seyrek biçimde kullanılan bir terim" [anlamına geldiği] notunu düştü.
BBC daha sonra "Bay Vilnai'nin birçok meslektaşının kendilerini [Vilnai'nin] açıklamalarından hızla uzaklaştırdıkları ve de 'soykırım'ı kastetmediğini söyleyerek olayı önemsizmiş gibi göstermeye çalıştığı" haberini verdi. Bir İsrail dışişleri bakanlığı sözcüsü, Arve Mekel, Vilnai'nin kelimeyi "bir facia veya felaket anlamında kullandığını ve soykırım (holocaust) anlamında kullanmadığını" iddia etti.
Vilnai'nin açıklamalarının tahribatını kısıtlama girişimleri şaşırtıcı değil. Bu [girişimler], yakınlarda bir başka İsrailli yetkili, Tümgeneral Doron Almog'un, işgal altındaki yerleşimlerdeki Filistinlilere karşı savaş suçları işlediği iddiasıyla bağlantılı olarak, Ekim 2005'te Londra'nın Heathrow Havaalanı'nda tutuklanmaktan kıl payı kurtulduğunda açığa vurulmuştu. İngiliz polisi, Almog'un bindiği ve İngiltere'den İsrail'e bir kanun kaçağı olarak dönene dek saklandığı El Al sivil uçağına girdikleri takdirde bir silahlı çatışma [çıkmasından] korktu.
Soykırıma kışkırtma, Uluslararası Soykırım Anlaşması'nda Nazi soykırımı ardından 1948'de benimsendiği biçimde ceza gerektiren bir suçtur.
Soykırım Takipçileri başkanı Greg Stanton tarafından yazılan "Soykırımın 8 Aşaması", muhtemel soykırım için, "potansiyel kurbanların gettolar içinde ayrılması, toplama kamplarına doğru sınırdışı edilmesi ya da kıtlığın sağlandığı bir bölgede toplanarak açlıktan öldürülmesi aracılığıyla" potansiyel kurban gruplarının insanlıktan çıkarılması ve [soykırım] hazırlığına dair bir sürü uyarı işaretini gözler önüne seriyor.[1]
Vilnai'nin soykırım tehdidi, her ne kadar İsrailli yetkililer bunu hafifletmeye çalışsa da saldırgan açıklamaların ve İsrailli yetkililerin hareketlerinin tutarlı bir modelinin içine giriyor. İsrail, yüksek mahkemesince uygun bulunan ancak uluslararası yetkililerce yasadışı bir kolektif cezalandırma olarak kınanan bir politika olarak, Gazze'nin nüfusunu dışarıdan yalıtma girişiminde bulundu, kasten gıda, ilaç ve enerji gibi temel zorunlu erzakları kısıtladı.
Elektronik İntifada'nın daha önce de bildirdiği gibi, İsrailli politikacılar ve dini liderlerce yapılarak Filistinlilere yönlendirilen insanlıktan çıkarma açıklamaları [oldukça] yaygın. ( Bkz: "Filistin Halkını Aşağılamak"
28 Şubat'ta, Vilnai'nin meslektaşları kendi kışkırtıcı açıklamalarını da eklediler. Kabine bakanı Meir Sheetrit, İsrail'in "Gazze'de hareket eden her şeyi silahlar ve cephaneyle vurması gerektiğini" açıklayarak ekledi: "Bizi öldürmek isteyen herhangi birine merhamet göstermemiz gerektiğini düşünmüyorum."
Ve bugün [29 Şubat'ta], İsrail Başbakanı Ehud Olmert'in Kadima Partisi'ndeki kıdemli üyelerden Tzachi Hanegbi, İsrail'in Gazze'yi "Hamas terör rejimini devirmek için" işgal etmesi gerektiğini ve şu anda Gazze'nin karadan ve havadan işgalini icra eden İsrail güçlerinin, bu topraklarda "yıllarca" kalmaya hazırlanması gerektiğini söyledi.
İsrailli liderler şiddeti ve tehditleri arttırırken, diğer bazı üst düzey yetkililer ve İsrail halkının büyük çoğunluğu, Hamas'ın aylar boyunca tekrar tekrar önerdiği karşılıklı ateşkesin sağlanabilmesi için Hamas'la doğrudan görüşmeleri destekliyor.
İsrailli günlük gazete Haaretz, 27 Şubat'ta Tel Aviv Üniversitesi'ndeki bir anketten bahsederken "İsraillilerin yüzde 64'ü hükümetin Gazze'deki Hamas hükümetiyle doğrudan ateşkese dönük görüşmeleri kabul etmesi ve esir asker Gilad Shalit'i kurtarması gerektiğini söylüyor" haberini veriyor. Haber Likud'un destekçilerinin yarısının ve Kadima ve İşçi Partisi destekçilerinin de büyük çoğunluğunun böyle görüşmeleri desteklediğini ve İsraillilerin sadece %28'inin buna hâla karşı olduğunu not düşüyor.
Haaretz'in 29 Şubat'ta bildirdiğine göre, Knesset (İsrail parlamentosu) üyesi sol-siyonist Meretz-Yahad Partisi lideri Yossi Beilin, "Hamas tarafından bir ateşkesi kabul etmek için, üçüncü şahıslar yoluyla yapılan en az iki talep olduğunu" belirterek, Hamas'la anlaşmalı bir ateşkes çağrısı yaptı. İsrail Halk Güvenliği Bakanı Avi Ditcher önceki gün Sderot'a yaptığı ziyarette, İsrail'in askeri kabarmasını eleştirerek, "Gazze Şeridi'ne girilmesi ve işgal edilmesi hakkında kim konuşuyorsa konuşsun, bunlar benim bağlanmayacağım popülist düşüncelerdir ve bana göre hiçbir aklı başında insan da bağlanmamalıdır" dedi. Ve, Amerikan dergisi Mother Jones'la yaptığı, 19 Şubat'ta yayınlanan bir röportajda, İsrail'in Mossad istihbarat örgütü eski başkanı Efraim Halevy, İsrail ve ABD'ye Hamas'la ateşkes görüşmesi yapması çağrısını yineliyor. Örgüt hakkında korkunç retoriği bir kenara bırakarak, Halevy, "Hamas El Kaide değil" ve "Tahran'a boyun eğmiyor" açıklamasını yaptı.
İsrailli ve Filistinlilerin büyük çoğunluğu, bazı kıdemli İsrail yetkilileri ve Hamas liderleri bir ateşkes hakkında konuşurken, neden İsrail hükümeti birini kabul etmeyi reddettikçe ve ABD, birine çağrı yapmayı reddettikçe sorun da yerinde duruyor. Birleşik Devletler Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice büyüyen kan gölünü tamamen Hamas'ın üzerine yıkıyor ve bir ateşkes çağrısı yapmayı beceremiyor. Bu yaklaşım, [Rice'ın] berbat biçimde "yeni Ortadoğu'nun doğum sancıları" olarak kutladığı İsrail'in 2006'daki acımasız Lübnan bombardımanına desteğini hatırlatıyor.
Filistinli ve İsrailli halklar, sayılarının eşitsizliğine rağmen, acımasız bir kan gölünde tüketiliyorlar. Birleşik Devletler'in bölgeye dayatmaya çalıştığı düzene direnen herhangi bir hareketi kötülüklerin sorumlusu olarak göstermeye, yalıtmaya ve imha etmeye çalışan Washington ve onun yerel işbirlikçileri tarafından sürdürülen hatalı politikanın bedelini ödüyorlar.
Kaynak: Sendika.org