The Guardian, 27 Ocak 2009
2003 ile 2008 yılları arasında Avrupa Komisyonu'nun Filistin'e yaptığı yardım miktarı toplam 3 milyar Euro civarındaydı. Son birkaç yıldır, bu finansmanın yarısına yakını, elektrik santraline yakıt ve yoksul ailelere yardım için Gazze'ye gitti. Son on yıl içinde Gazze'nin fizikî altyapısına 50 milyon Euro'ya yakın yatırım yapıldı.
Bu, taahhüt edilen ama tamamı ödenmeyen miktarın bir kısmıydı. Tüm bu rakamlara, doğrudan üye devletler tarafından ödenen kalkınma yardımları da eklenmeli.
Son Gazze saldırısının ardından yardım sandığı yine etrafta dolaştırılıyor. BBC'nin, Gazze'ye yardım çağrısını yayımlamamaya dair hazin kararını tartışmayı bir tarafa bırakıp hem ülke hem de Avrupa düzeyinde insanî yardım konusunda cömert olmalıyız. Ama hiçbir siyasî ilerleme kaydedilmezken daha fazla kalkınma yardımı yapmanın bir anlamı olup olmadığı, tartışmaya değer bir nokta. Hiçbir siyasî hareketin olmadığı, Hamas'la her türlü iletişimin de yasak olduğu bir ortamda, Tony Blair'in, Filistin'in George Marshall'ı olma rolü -kalkınma yoluyla barış getirmek üzere- tamamen anlamsız. Kusura bakmayın ama barış peşinde Gerry Adams ve Martin McGuinness [IRA'nın üst düzey yöneticiliğini yapmış Kuzey İrlandalı iki politikacı] ile diyaloğa giren Tony Blair değil miydi? Aynı amaçla, terörist katilleri hapishanelerden salıveren Tony Blair değil miydi? Avrupa, daha fazla çek yazmak niyetindeyse, bir miktar siyasî hareketlilik konusunda da ısrarcı olmalıyız.
İlk adım, Filistin Otoritesi Başkanı Mahmud Abbas'tan gelen ulusal birlik hükümetinin kurulması çağrısına olumlu yanıt vermek olmalı. Hamas'ın 2006 yılındaki parlamento seçimlerini kazanmasının ardından böyle bir hükümet kurulmuştu. Suudi Arabistan'ın aktif diplomatik çabaları sonucunda Hamas ve El Fetih arasında, kısmen ABD ve Avrupa'nın Hamas'la diyaloğu reddetmesi sebebiyle bozulan gergin bir barış ilan edilmişti. Muhtemelen, bugün kurulacak bir birlik hükümeti de, öncülüğü Arap ülkeleri tarafından yapılacak bir başka El Fetih-Hamas anlaşmasını gerektirecektir. Peki, o zaman dünya yeni hükümetle iletişime girecek mi? Hamas'ı işin içine katmayan herhangi bir barış anlaşması Filistinlilere nasıl yutturulabilir? Diplomatik marifet, Hamas'ın izolasyonunu meşrulaştırmanın değil, kalıcı bir ateşkesi onaylamalarını ve esir onbaşı Şalit'i serbest bırakmalarını sağlamanın yolunu bulmak olacaktır. İlerleme, aynı zamanda, Ortadoğu'daki tüm noktaların birleştiğini kabullenmekten geçiyor. İran, Suriye, Lübnan ve Hizbullah geleceğe yönelik umut veren her yolun parçası olmak zorunda. Washington'ın İran'la konuşması, Suriye'yi işin içine katması ve Türkiye ile Katar'ın son aylarda gitgide daha faydalı olmaya başlayan diplomatik çabalarını cesaretlendirmesi gerekiyor.
Geriye dönüp, İsrail için kalıcı barış ve güvenliği ve yaşayabilir bir Filistin devletini ortaya çıkartacak olan anlaşmanın içeriğine bakmalıyız. Batı Şeria'da onca İsrail yerleşim birimi varken kalıcı bir barışın hayata geçirilmesi imkânsız. Obama idaresi bunu İsrailli politikacılara yüksek sesle söyleyecek mi? Avrupa -bu malî açıdan sıkışık günlerde- kolay kısmı yapıp çek yazmaya devam ederken, paramızla neyi satın aldığımız sorusunu kendimize sormalıyız. Cevap barış olsaydı, bu çok önemli bir olay olurdu.
Zaman