Birkaç yıl önce İsrail Başbakanı İzak Rabin, hayalinin bir gün Gazze’nin Akdeniz’in dibine battığını görmek olduğunu itiraf etmişti. 2010 yılında, bu beklenti gerçekleşmeye başladı. Uluslararası kamuoyunun itirazlarına rağmen, bu topraklar yavaş yavaş can vermeye devam edecek gibi.
Söylenenlerin aksine, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi 1 Haziran’da bir “karar” kabul etmedi, sadece başkanının yaptığı ve üyelerinin de onayladığı bir deklarasyon yayımladı (“Security council for prompt, impartial probe into deadly Gaza convoy incident”). Metin, “derinlemesine ve bağımsız bir soruşturma” talep ediyor ancak bu soruşturmanın uluslararası olması gerektiğinden söz etmiyor! Oysa ki İsrail hükümeti, insan hakları ihlalleriyle suçlandığı her olayda, hemen bir ulusal komisyon kuracağını söyler ve bu komisyonun varacağı sonuçlar önceden kestirilebilir...
Metin aynı zamanda Gazze’deki durumun sürdürülebilir olmadığını ve Gazze şeridine yardımların erişimine izin verilmesi gerektiğini belirtiyor. Birkaç yıldır, Güvenlik Konseyi (oy birliğiyle) ABD ve Fransa’nın da desteğiyle, ablukanın kaldırılmasını talep ediyor. 8 Ocak 2009’da alınan 1860 numaralı Konsey kararı ile, “Gazze’ye yönelik insani yardımarın, besinler, ilaçlar ve akar yakıt da dahil, serbestçe ulaşabilmesi ve dağıtılmasını” talep edilmişti. O tarihten beri, Gazze’nin illegal ablukası sürdürüldü ve hiçbir büyük devletin aklına İsrail’e yaptırım uygulanması gelmedi.
Bu konuda Fransa Dışişleri Bakanı Bernard Kouchner, RTL2 kanalında, 2 Haziran Çarşamba günü neler demiş, bakalım.
Bernard Kouchner: “İsrail operasyonu çok önemli bir yanlışlık, hatta bir hata olmuştur”.
Koyu renkteki sorular Jean-Micel Apathie’ye ait, gazetecinin tartışmacı tavrını da takdir ediyoruz.
İsrail Pazartesi sabahı uluslararası sularda, yani tamamen yasadışı olarak, bir askeri harekat düzenledi ve dokuz kişinin ölümüne sebep oldu. Fransa İsrail’e yaptırım uygulanmasını istiyor mu, Sayın Bernard Kouchner?
Fransa, Güvenlik Konseyi’nin kararının tamamen uygulanmasını istiyor.
Söz ettiğiniz hangi karardır?
Güvenlik Konseyi’nin kararı. Dün, yani önceki günü düne bağlayan gece, oybirliğiyle bir karar kabul edildi.
Sanırım sözünü ettiğiniz bir deklarasyon. Aynı şey değil yani.
Deklarasyondur. Tabii haklısınız, deklarasyon, ama az şey de değil.
Tabii Bakan’ın bir karar ile bir deklarasyonu karıştırması şaşırtıcı; bu iki metin türünün etkileri ve ağırlıkları çok farklı.
Ama pek önemli de değil.
Ve oy birliğiyle kabul edildi. İnandırıcı bir soruşturma yapılmasını istedik. Çok çabuk yapmak gerekir bunu. Soruşturmanın biçimini BM genel sekreteri seçecek. Fransa böyle bir talebi en son Gine için yapmıştı. Genel Sekreter, Sayın Ban Ki Moon çok iyi tepki verdi. Kızıl Haç’ı da seçse, başka bir biçim de seçse, hemen karar vermesi lazım.
Komisyonun biçiminin BM genel sekreteri tarafından belirleneceği mevzusu, muhtemelen Sayın Bakan’ın hayalgücünün ürünü. Güvenlik Konseyi’nin metninde böyle bir şey belirtilmemiş. Ayrıca BM İnsan Hakları Komisyonu’ndaki AB temsilcisi, Konsey’in kabul ettiği metni eleştirdi, zira AB temsilcisi “uluslararası” bir soruşturma açılmasını öngörüyordu ancak BM Güvenlik Konseyi’nin metni bu yönde değildi.
Soruyu tekrar ediyorum Sayın Kouchner: bir devlet, uluslararası sularda askeri müdahalede bulabilir ve bunun karşılığında ceza almayabilir, öyle mi?
Hayır, tabii soruşturmadan sonra karar vermek gerekir.
Soruşturma derken? Askeri müdahaleden söz ediyoruz...
Uluslararası sularda... Tabii kimsenin müdahale hakkı yok. İsrail’in imajı için çok kötü oldu.
O zaman yaptırımlar uygulanacaktır diyebilir miyiz?
Ne yaptırımı? Ne yaptırımı? Hem niçin? Önce olayların aslını öğrenmeliyiz. Ve öğreneceğiz. Fransa bunu derhal istedi. Böyle konuşurken olanları hafife aldığım anlaşılmasın; aksine, yapılanın çok önemli bir yanlışlık, hatta hata olduğunu düşünüyorum. Hem insani yardımlara ilişkin olarak –ki burada söz konusu olanın insani yardım olduğu konusu tartışmalı- hem de barış sürecinin devamına ilişkin olarak. Ne mutlu ki Abou Mazen, OLP patronu müzakerelerin sürdüğünü söyledi, en önemli şey de bu zaten...
Ne yaptırımı mı? İsrail ablukayı kaldırmıyor, BM’nin, AB’nin ve Fransa’nın talebine uymuyor diye. Ayrıca Bakan röportaj süresince asla ölülerden söz etmiyor, onu rahatsız eden İsrail’in “yanlışlık” yapmış, “hata” yapmış olması. Bir çok yorumcu da zaten aynı konumda; operasyona üzülüyorlar ama on kadar kişi öldü diye değil, Gazze’ye yardım götürülmesine engel olundu diye değil, İsrail’in imajı kirlendi diye...
Ama buna kimse inanmıyor, Bernard Kouchner! Bu bağlamda hala barış müzakereleri olabilir mi?
Oluyor, olsun da çünkü bir krizden diğerine, hep bunu söyledik. Başka çözüm yolu yok. Fransa’nın Gazze konusundaki görüşlerini biliyorsunuz! İsrail ordusunun Gazze’ye girişini de, ablukayı da onaylamadık; ve katlanılamaz bir durum olduğunu düşünüyoruz; ama bunun ortadan kalkması, Gazze halkının normal bir hayat yaşaması için barış sürecinin öne çıkması gerek. Bir Filistin devleti lazım. Önemli olan da bu. Onun dışında bu operasyon konusunda düşündüklerimizi yüksek sesle ifade ettik.
Bu operasyonun kökeninde olan Sayın Netanyahu, İsrail başbakanı, sizin için halen geçerli bir muhatap mıdır Sayın Kouchner?
İsrailliler tarafından demokratik yollarla seçilmiştir; geçerli muhatap derken? Operasyonu kendisinin yönettiğini sanmıyorum...
Hamas’ın da demokratik yollarla seçilmiş olması, Fransa hükümeti gözünde muhatap olarak görülmesini sağlamıyor. Sayın Kouchner’in Netanyahu’yu sorumluluğundan kurtarmak istemesine gelince...
Ama operasyon emrini veren o!
Hayır, muhtemelen gemilerin Gazze’ye kadar gelmemesini emretmişti. Bakın, ayrıntıları bilmiyorum ama Başbakan o günlerde İsrail’de değildi. Konu şu, İsrail’de bir demokrasi vardır ve böyle durumlarda tabii ki herkes İsrail ordusunun arkasında durur, ama kullanılması gereken yöntemler bunlar değildir. Neyse ki müzakereler, yani “proximity talk”lar (bunun anlamını bilmiyorum) devam etmelidir. Bu çözüme doğru azimle ilerlersek, böyle olaylarla bir daha karşılaşmayız. Böyle olaylar tekrar etmemeli. Tüm olanları kınıyorum. Ve zaten tavrımızı da koyduk.
(...)
İsrail’in cezadan muaf olma durumu mu vardır?
Çok özel bir devlet söz konusudur. Bu devletin nasıl kurulduğunu unutmamalı, ancak ceza muafiyeti olmamalı tabii. Kesinlikle olmamalı.
Ama fiiliyatta yok mu?
Bakın, fiiliyatta ne olduğuna bakacağız! Acaba bu açık ve inandırıcı soruşturma yürütülüecek mi? Bakalım neler olacak.
Siz buna inanıyor musunuz?
Evet inanıyorum. Son örnek Gine idi. Herkesi şaşırtan bir gelişme oldu ama Fransa’nın baskısıyla Gine’de seçimler yapıldı. Çok büyük bir katliam oldu, sözünü ettiğimiz katliamdan çok daha önemli; ama haklı çıkarmak için söylemiyorum.
(...)
Gine ile karşılaştırma, olaylar bu kadar trajik olmasaydı komik bulunabilirdi. Bu karşılaştırmanın yapılması özellikle de Bakan’ın olayı hafife aldığını ve bir kez daha, Fransa’nın hiçbir şey yapmayacağını gösteriyor. Resmi söylemin sertleşmesi, Fransa’nın eski dışişleri bakanlarından Hervé de Charette’in de talep ettiği gerçek bir politikanın yerini tutamaz.
Ortalıkta İsrail’in Gazze’ye girişine izin verdiği kamyonlarla ilgili bir dolu yanlış bilgi dolaşıyor; bu yüzden bir kaç şeyi hatırlatalım: 2010 Nisan aynıda, 2647 kamyonun Gazze sınırından içeri geçmesine izin verildi. Toprakların Hamas tarafından kontrol eilmeye başlandığı 2007 Haziran’ından önce, ayda ortalama 12 000 kamyonun geçişine izin veriliyordu. Yani Gazze şimdi, 2007’de gelen kamyonların %22’si ile yaşıyor. Bütün bu verilere İnsani İşler Koordinasyon Ofisi – İşgal altındaki Filistin toprakları (Office for the Coordination of Humanitarian Affairs – Occupied Palestinian Territrory) internet sitesinden ulaşılabilir.
Sayın Kouchner fikir kıtlığı yaşıyor gibi. Kendisine, zorluklar yaşayan halklara yardım götürmek için tehlikelere göğüs geren French Doctor imajına yakışan bir kaç fikir önerelim. Neden Fransa Gazze’ye yardım gemileri göndermesin mesela? Aynı zamanda diğer Avrupa ülkelerine de bu yönde kendisine katılma çağrısı yapabilir. Bakalım İsrail hükümeti bu gemileri de durdurmaya cesaret edecek mi.
Maalesef, yine muhtemelen Fransa hükümeti hiçbir şey yapmayacak ve Gazze’nin Akdeniz’in dibine batışını izleyecek. Ancak barış gemisi şunu gösterdi; bu konuda tek söz sahibi olanlar batılı hükümetler değildir.
Alain GRESH-Le Monde Diplomatique- 2 Haziran Çarşamba, 2010.
Fransızca'dan çeviren: Deniz ÖZTÜRK