Füze Savunma sisteminin asılsız vaadi

Pavel Podvig

Barack Obama'nın yüzyüze olduğu pek çok güvenlik bataklığı arasında en sorunlu olanı, herhalde Bush yönetiminin Doğu Avrupa'ya füze savunma sistemi kurma kararını nasıl yürüteceğidir. Obama, başkan adayı iken Çek Cumhuriyetine füze savunma radarı, Polonya'ya önleyici füzeler yerleştirmeyi öngören Bush planının üzerini çizmedi ve külfeti teknolojinin üzerine yıktı (mesela yaşayabilir bir program mı değil mi gibi). Seçim kampanyasında vaadettiği üzere, Beyaz Saray'a yerleştikten sonra programın gözden geçirilmesini emretti ki tamamlanmak üzeredir.

Rapor ne kadar eleştiri yöneltirse yöneltsin – çoğu kişi Bush planı hakkında hayli şüphe dolu olacağını düşünüyor – Obama'nın Avrupa füze savunma sisteminin seyrini tersine çevirmesi kolay olmayacak. Sözkonusu olan füze savunma sistemi olduğunda, Polonya ve Çek Cumhuriyeti Amerika'nın kilit müttefikleri olarak 15 dakikalık şöhretlerinin son bulduğunu görmekten nefret edeceklerdir ve diğer NATO müttefikleri, Amerika'nın verdiği taahhütleri ne kadar ciddiye aldığını muhakkak ki merak edeceklerdir. Ve değişim Rusya'nın kaygılarına uyumlu olacak derecede ileri giderse, bu kez de Cumhuriyetçilerin hepsi, Obama'yı yatıştırma politikası güttü diye mutlu mutlu eleştirecekler. Dolayısıyla Obama, Bush planında küçük bazı değişikliklerle iktifa edecektir – mesela radar Çek Cumhuriyetin'de kalır ama önleyici füzeler biraz uzağa (off shore) alınabilir veya Balkanlarda daha az tartışmalı bir yere konuşlandırılabilir.

Hem Obama'nın füze savunma sistemini terk etmesi zor bir iştir çünkü tartışma, füze kalkanı esasen faydalı bir iştir varsayımı üzerinden yürütüldü bugüne kadar - etkin olduğu ve mâkul mâliyetlerde inşa edildiği ve de nükleer silahsızlanmaya zarar vermediği müddetçe elbette ki. Kısacası, sav'a göre mevcut füze savunma sistemi kusurludur fakat kusur giderilirse, füze savunma sistemi uluslararası güvenlik adına büyük bir nimet olacaktır. Füze kalkanı taraftarları elbette ki daha da ileri gidiyor ve sistemin, ortaya çıkan füze tehditlerine karşı güvenilir bir yol sağladığını belirtiyorlar (bazılarına göre bu tehditleri karşılamanın tek yoludur). Füze savunma sisteminin iyi bir şey olduğu fikri, bu yılın başlarında, nükleer silahların topyekûn yok edilmesi tartışmasına da girdi; nükleer silahsızlanmanın son safhalarında ona faydalı bir rol bahşetmeye hazır pek çok uzman, sistemi atlatmaya ve nükleer silah üretmeye veya kullanmaya kalkışacak olanlara karşı da korunma sağlayacağını savundu.

Bu savın temel sorunu, füze savunma sisteminin bu beklentileri karşılayacak düzeye hiçbir zaman çıkmayacak olmasıdır. Tekrar söyleyeyim: Füze kalkanı, sözkonusu olan ana görevi olunca yani bir ülkeyi nükleer füze saldırısından koruma görevi olunca, zerre miktarı fark yaratmayacaktır. Sensörlerin ve önleyici füzelerin bir gün gelir de füzeleri ve aldatma hedeflerini vurmada hiç işe yaramaz demek değil bu. Muhtemelen isabet edeceklerdir. Fakat, tekrar söylemek gerekirse, nükleer tehdide karşı bir ulusa korunak sağlamaz bu çünkü böylesi bir tehdide karşı düşük bir başarı ihtimali vardır. Halbuki füze savunma sisteminin hakiki bir etkinliği olması demek, mutlak koruma sağlaması demektir. Soğuk Savaş döneminde hayli anlaşılır bir şeydi bu. Hiçbir savunma sisteminin binlerce savaş başlığına karşı insanları koruyamayacağı o zamanlar çok açıktı. Fakat Soğuk Savaş artık bitti ve tehdit denilecek başlıkların sayısı daha az ve dolayısıyla da işe yarar bir füze savunma sistemi inşa etme gâyesi erişilebilir görünüyor. Hakikaten, Kuzey Kore'nin fırlatacağı güdük bir füzeyi algılamak ne kadar zordur ki? Cevap basit görünmektir: Kolay değildir ama yapılabilirdir. Fakat yanlış sorudur bu. Şunu sormalıyız: Füze kalkanı, Kuzey Kore veya İran'la muhtemel bir çatışmada, Washington'ın stratejik hesabını değiştirir mi? Cevap, kendinden emin bir "hayır'dır."

Füze kalkanı, gerçek bir karşılaşmada, en iyi halde konu dışı kalacaktır. Yeni başlayanlar için söyleyelim, Kuzey Kore gibi bir ülkenin Amerikan topraklarına başarıyla nükleer başlık taşıyacak bir füze fırlatabilme ihtimali düşüktür. Füzedeki diğer belirsizlikleri ve nükleer başlığın performasını da eklersiniz, başarı ihtimali çok düşük bir yüzde olacaktır (ki yüz milyarlarca dolarlık bir yatırıma değen hayli büyük bir tehdit olarak görülüyor). Füze kalkanı nihayetinde bu ihtimali daha da azaltacaktır belki hatırı sayılır derecede ama asla sıfırlamayacak. Başka bir ifadeyle, savunmadaki taraf, daha az ciddiye alınası bir tehditle yüzyüze olmayacak. Füze savunma sisteminin yapabileceği en iyi şey, düşük bir ihtimali bir diğer düşük ihtimalle yer değiştirmek olacaktır. İlk elde bu ihtimâliyetlerin ne olduğunu hiç kimse bilmediğinden dolayı, esaslı bir fark yaratmaksızın, zaten mevcut belirsiz bir duruma yeni bir belirsizlik düzeyi ekleyecektir.

İran kaynaklı füze tehdidinin üstesinden gelmenin yollarından biri olarak insanların Avrupa füze savunmasından yahut füze savunmasının bir gün nükleer silahsızlanmanın sigortası olacağından – Ronald Reagan'ın vizyonu buydu - bahsetmesi anlaşılır bir şeydir. Bu şekilde çerçevelendiğinde, füze savunma sistemi müşkül durumlara karşı vaatkâr duruyor. Fakat asılsız bir vaad bu. Gerçek bir karşılaşma olduğu gün (umut edebilim ki olmasın) füze kalkanının anlamlı hiçbir koruma sağlamadığını hızla keşfedeceğiz.


Kaynak: Bulletin of the Atomic Scientists

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı