Füze kalkanı Türkiye'yi köşeye sıkıştırdı

AK Parti hükümeti, Barack Obama yönetiminin Türkiye’yi Amerikan füze kalkanı projesine katılmaya sevk etme çabalarından kurtulmanın yolunu bulmak üzereydi ki, kader kendisini aynı proje konusunda NATO’yla bir başka mücadeleye soktu. Başbakan Tayyip Erdoğan Aralık 2008’deki Washington ziyaretinde Amerika’dan bir teklif almıştı: Türkiye’ye, İran’ın ve başka ülkelerin sahip olduğu füzelere karşı NATO üyelerini korumak için milyarlarca dolar değer biçilen füze kalkanı yerleştirilmesi öngörülüyordu.

Obama bu görüşmede Erdoğan’a baskı yapmamayı tercih ederken, NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen aynı yöntemi izlemeye hazır görünmüyor. Rasmussen, 19-20 Kasım’da Lizbon’da yapılacak NATO zirvesinden önce Türkiye’den nihai ve olumlu bir yanıt almak istiyor.

Yeni savaşta ön cephe
Ankara’nın bu projeyi reddetme noktasında dayanacağı birçok gerekçe var: Amerikan füze kalkanı, Türkiye’yi sadece savunma amaçlı da olsa yeni soğuk savaşta ön cephe haline getirir. Bu da Türkiye’nin iç ve dış çıkarlarını, Moskova ve Tahran’ın kalkanın kaldırılması amaçlı misillemelerinin hedefi kılacaktır.

AK Parti, özellikle de NATO’yla ilişkilerine hâkim olan güvensizliğin gölgesinde, Avrupa’nın baskısı ve Amerika’nın dolduruşlarıyla mücadele ederek bağımsızlığını göstermek istiyor. Ankara, en başta PKK’yla savaş olmak üzere çeşitli krizlerde NATO’nun desteğini istemişti. Ancak NATO PKK’yı terör örgütü olarak görmesine rağmen Türklerin taleplerine karşılık vermedi. Bu arada, çoğu NATO üyesi yasaklı PKK’ya kendi sınırlarında örgütler, ofisler, şirketler ve televizyon kanalları kurma izni vermekten de çekinmedi.

AK Parti, füze kalkanının amacının, Türkiye’yi İran’a karşı muhtemel bir operasyona dolaylı yoldan katmak olduğundan endişe duyuyor. NATO, İran’ın genel olarak kendisine saldıran ülkelere, özelde de İsrail’e fırlatacağı füzeleri avlamayı veya engellemeyi hedefliyor. Ankara’ysa böyle bir saldırıda taraf olmak istemiyor.

AK Parti, Rusya veya İran’la ilişkilerinin kötüleşmesinden kaçınmakta kararlı olduğunu ima etti. Fakat Türkiye en kötü ihtimalleri hesaba katıyor. Kaynaklar, Ankara’nın İran ve Rusya’dan gelebilecek tehditleri hesaplayarak Patriot füzeleri satın almayı planladığını teyit etti. Türkiye, Tahran ve Moskova’nın elindeki füze sistemlerini ve bu ülkelerin silahlanma düzeyini sürekli ve kapsamlı değerlendirmeye tabi tutuyor.

‘Sıfır sorun’a ters
Ancak Batı’nın füze kalkanı teklifini NATO kanalıyla yinelemesinin ardından, Erdoğan emrivaki siyasetini reddettiğini açıkladı. NATO bu siyaset kanalıyla Türkiye’yi İran, Suriye ve Rusya’ya karşı bir önce cephe malzemesi olarak kullanma niyetinde. Tüm bunların yanı sıra, Türkiye’nin 2002 sonrası dış politikası komşu ülkelerle sorunları sıfırlamaya, kararlarının bağımsızlığını güçlendirmeye ve kendisini Soğuk Savaş havasından uzak tutmaya dayalı.

Fakat bu eğilimin ağır bir maliyeti var ve AK Parti’nin buna ne kadar katlanabileceği konusunda da soru işaretleri oluştu. Ufukta, AK Parti’nin yeni NATO projesini kabul edeceğine dair göstergeler de yok değil: Türkiye’nin önce Amerikan, sonra da NATO projesine katılmayı reddetmesi, Batı’dan yavaş yavaş uzaklaşarak İran ve Suriye gibi direnişçi ülkelere yakınlaştığı yönündeki iddiaları teyit edebilir.

Rusya geri adım attı
Dahası, Türkiye bu projeye temkinli yaklaşımını, Rusya ve İran’la son birkaç yıldır gelişen ortak çıkarlarını korumak istemesiyle gerekçelendiriyor. Ne var ki Rusya, Washington’la birçok alanda giriştiği pazarlıkların ardından kalkan projesine itirazından geri adım atıyor. Ayrıca Türkiye’deki askeri yetkililer de yeni projenin Rusya’nın güvenliğini ve eski Sovyet sahasına dokunmamayı garanti edebilecek konularda anlaşma imkânı sağlayacağını ima etti. Son olarak, Türkiye Tel Aviv’le gerginlik sürerken Washington’ı ve NATO müttefiklerini kızdırmanın maliyetini kaldıracak güçte de değil. NATO üyesi olarak bazı zorunluluklarıyla bölgesel dostlarına yakınlaşma çabalarının arasında sıkışan AKP’nin, kalkan konusunda hesaplanmış bir uyum dışında seçeneği yok. Böyle bir uyum Türkiye’ye, her iki tarafla da asgari düzeyde bir anlayışı koruma imkânı verir. Dolayısıyla Türkiye füze kalkanı projesine şartlı onay verebilir. Bu onay da ne Moskova, Tahran ve Şam’a danışılmadan ilan edilebilir, ne de Washington, NATO ve AB’ye bazı taleplerde bulunmadan... (Londra’da Arapça yayımlanan Hayat gazetesi, 22 Ekim 2010)

Kaynak: Radikal