Filistinlilerin Mısır'la bağları bir duvarla kopmaz

Gazze'de dedikoduları daima belalı taksi şoförleri yayar. 1987'deki ilk intifada sırasında ortalıkta bir Arap ordusunun, Filistinlileri anlatılmaz acılar yaşatan cinayetlerden ve uzun süreli kuşatmadan kurtarmak için Sina Çölü'nü geçtiği dedikodusu dolaşmıştı. Bu ordunun hangi ülkeye ait olduğuna dair çeşitli iddialar vardı, fakat dikkatler haliyle Mısır'a yoğunlaşmıştı. Mısır ordusunun müdahale edeceği dedikodusu yıllar boyu inatla sürdü ve Filistinlilerin, bilhassa da Gazze'de yaşayanların zihninde derin bir iz bıraktı.

Babam, birçok kuşakdaşı gibi, Mısır ordusunda ve Filistin Kurtuluş Ordusu'nda savaştı. 1967'deki yenilginin ardından, Sina çölünün yanı sıra Süveyş Kanalı'nda ağır İsrail hava bombardımanına maruz kalan bir askeri yüzer köprüde yaralı ve ölü Mısır askerlerini taşımıştı. Çocukken bir kere babamla Kahire'deki yoksul bir mahalleye, onun bir asker arkadaşını aramaya gitmiştim. Öldüğünü öğrendiğimizde babam ağlamıştı. Korkmuş halde ben de başlamıştım ağlamaya. Gerçek-ten de Mısırlılarla Filistinliler arasında kan, gözyaşı ve terle pekişmiş tarihi ve ebedi bir bağ var. Evet, Mısır hükümeti Gazze'deki Filistinlilerin yakın dönemde yaşadığı acılara kayıtsız kalsa da, ebedi bir bağ bu.

Filistin halkı 2006'da Hamas'ı seçtiğinde olası tepkilerin farkındaydı. İsrail'in beklentilerini karşılamadıklarında devreye sokulan 'toplu cezalandırma'ya alışıklar. İsrail yanlısı lobinin Amerikan dış politikasına etkisinin de gayet farkındalar ve Kahire'nin siyasi 'ılımlılığa' bağlılığını, ABD'nin kuyruğundan utanmazca ayrılmadığını biliyorlar. Fakat Mısır'ın demokratik tercihlerini boğmak, direnişlerini bastırmak ve Gazze'ye nefes aldıran can damarlarını kesmek için önlemler alacağı kırk yıl düşünseler akıllarına gelmezdi.

Gazzeliler zorluklara karşı hayatta kalmanın yolunu her daim bulmuştur. Onca meşakkatle Mısır'a tüneller kazıp gıda, ilaç, oyuncak ve kıtlığı çekilen diğer temel ihtiyaç maddelerini bölgeye soktular. 4 Şubat 2009'da, İsrail tek taraflı askeri operasyonlarına son verme kararı aldıktan kısa süre sonra, çoğu Batı ülkelerinden çeşitli askeri uzmanlar Danimarka'da iki günlük bir konferansta bir araya geldi. Hedef Gazze'ye silah kaçırılmasını durdurmak ve haliyle, İsrail'in silahsız bir halka karşı yasadışı silahlar kullanmasını araştırmamaktı. Ne de çeşitli ülkelerin İsrail'e silah ihracatını durdurması umurlarındaydı.

Yani tam bir ahlaki maskaralıktı söz konusu olan. Ne var ki bu konuyla ilgili haberler, İsrail'in tünellere yönelik nadir bir saldırısı ya da Mısır'ın sınırın kendi tarafındaki bütün tünelleri kesin olarak kapatma kararıyla bir süre için kesildi, kuşatma tüm şiddetiyle sürdü ve Mısır bu 'tahaddünü' başarıyla yerine getirmek için elinden geleni ardına koymadı.

Daha yakın dönemde Mısır'ın Gazze sınırına diktiği devasa bir duvar öne çıktı. Bu kararın ardında hem ekonomik hem siyasi nedenler var. İsrail'in mahmuzladığı ABD'nin Gazze'yi tümüyle boğma yolları geliştirmek konusundaki şevki göz önüne alındığında, sorumlu tutulması gereken egemen bir ülke olmasına karşın Mısır'ın bu kararı tek başına almadığı sonucuna varılabilir. BM İnsani Yardım Dairesi'nden Karin Eb Zeyd bu duvarın, İsrail'in 1967'de Sina Yarımadası'nı Mısır'dan alması sonrası Süveyş Kanalı'nın güney kıyısına inşa ettiği Bar Lev Hattı'ndan daha tehlikeli olduğunu söylüyor. Mısır duvarı daha tehlikeli, çünkü zaten müşkül durumdaki sivil bir nüfusun acısını daha da artıracak.

Bir ulusun hapsedilmesi meşrulaştırılamaz
Tehlikesinin ötesinde cesaret kırıcı bir gelişme bu. Filistinliler Mısır'a ve Mısırlılara 'kardeşlerimiz' demekten hiç vazgeçmedi. Peki Mısırlı kardeşler bu adaletsizliğe niçin suç ortaklığı yapıyor ve İsrail şiddetinin devamına göz yumuyor? Para mı? Siyasi onay mı? ABD'nin isteklerini reddetme cesareti gösterirlerse bölgesel önemlerini yitirmekten ve dışlanmaktan mı korkuyorlar? Hiçbiri ikna edici değil. Mısır'la Filistin arasındaki bağların derin kökleri var; dostça ilişkiler, maddi veya geçici çıkarların bu iki halkı koparmasına izin vermeyecek kadar kişisel ve ailesel.

Babamın Mısırlı arkadaşının ölümünü duyunca neden ağladığını şimdi çok iyi anlıyorum. Ve hiçbir duvarın o duyguya zarar verecek kadar büyük ve kalın olmayacağına inanıyorum; hiçbir hükümet politikası veya kendi çıkarını düşünen yetkilinin gücü, Filistin ve Mısır halkları arasındaki bağı koparmaya yetmez. Ne miktarda para olursa olsun, bütün bir ulusun, bilhassa da 'kardeş' bir ulusun hapsedilmesini meşrulaştırmaya yetmez.

Gazzeli taksi şoförlerinin dilinde bugünlerde hangi dedikodunun dolaştığını merak ediyorum. Gıda, ilaç ve oyuncak taşıyan bir milyon Mısırlı'nın sınıra yığıldığı mı? Tuhaf ama, duysam buna yine de inanırım.
(ABD merkezli internet sitesi, 31 Aralık 2009)