Filistinlileri sahiplenen Erdoğan Nasır'ı hatırlatıyor

Türkiye Başbakanı Tayyip Erdoğan Arap ve Müslümanların çoğunluğunun kalbine girdi. Erdoğan, hayatını Arapların şanını yüceltmeye ve Filistin davasını savunmaya adayan Mısır lider Cemal Abdül Nasır'ı hatırlatıyor.

Türkiye başbakanı bugün bölgesel ve uluslararası bir güç olacak yeni bir Türkiye üretiyor. Bunu da Irak ve Suriye'den başlamak üzere, komşu ülkelerle uzun vadeli stratejik ortaklıklar ağı kurarak yapıyor. Bu ağ sanayi, tarım ve ticareti kapsıyor; sınırları bugün Suriyelilere açan, yarın da Iraklılara açacak ortak bir çıkarlar üçgeni kurulmasını içeriyor.

Erdoğan'ın arzusu bunlarla sınırlı da değil. Türkiye Başbakanı Rusya'yla benzer bir stratejik işbirliği önerdi. Bugün Yunanistan ve Kafkas ülkeleriyle de benzer anlaşmalar imzalama yönünde görüşmeler var. Türkiye'nin yeni politikası güçlü Fransız muhalefeti karşısında AB üyeliğinden kaçış veya geri adım atış anlamına da gelmiyor. Erdoğan bu iddiaya, "Özellikle de Türkiye NATO'nun çok etkin bir üyesiyken, AB'ye tam üyelikte ısrarlıyız" diye karşı koyuyordu.

Erdoğan ve İslami köklere sahip AKP'nin stratejik ortaklıklar ağı kurma politikasının arkasındaki büyük sır, Türkiye'nin güvenliğini garantiye alma, bölgede büyüme sağlama ve dolayısıyla uluslararası alanda kazanım elde etme arzusuna dayanıyor. Türkiye bugün sadece 'güçlü orduya ve zayıf ekonomiye sahip bir ülke' değil artık.

Türkiye kendisine güveniyor; Rusya, Suriye, İran ve Irak'la dünün düşmanlıklarını bugünün dostluklarına çeviriyor. Türkiye'nin başarısının sırrı, çevresindeki güçlere aynı mesafede durma politikasının yanı sıra, sadece bir köprüden ibaret olmayan bir çekim merkezine dönüştürmesine dayanıyor. Ankara Arap komşularla ilişkilerini sağlamlaştırırken baskılarla mücadele ediyor ve geri adım atmadan veya teslim olmadan tam üyelik müzakerelerinin başlaması için AB'ye baskılarını sürdürüyor.

Türkiye mezhep temelli bir siyaset de izlemedi. Aksine anlaşmazlıkları çözmek için diyaloğa başvurdu ve komşularına karşı askeri gücünü kullanmadı. Diğer yandan, Erdoğan Ortadoğu'da denge politikasını bırakıp, seyirci kalmakla yetinmeyi veya İsrail'in Filistin halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlara sessiz kalmayı reddetti. Davos'ta Gazze katliamı nedeniyle İsrail'i eleştirdi, 'Anadolu kartalı' tatbikatını iptal etti. Bu adımdan birkaç saat sonra Türkiye'yle Suriye arasında 30 anlaşma ve işbirliği protokolünden oluşan uzun vadeli stratejik ortaklık kurulduğunu açıkladı.

'Yeni Ortadoğu' tarihin çöplüğünde
İsraillileri edepsizlikle niteleyen ve Gazze saldırısını insanlık tarihinde bir kara nokta olarak niteleyen tek lider Erdoğan oldu. 21. yüzyılın Abdül Nasır'ı, BM Güvenlik Konseyi'ni de İsrail'in saldırıyı sürdürmesine göz yummakla ve katliama seyirci kalmakla suçladı. Filistin'de seçim düzen-lenmesini isteyen ve seçimleri kazanan Hamas'a karşı çıkarak sonuçlarına saygı göstermeyen ABD ve AB'yi de eleştirdi.

Bazı Arap yorumcular Türkiye'nin politikalarını, bölgesel Arap sistemine alternatif oluşturacak yeni bir Ortadoğu sistemini pazarlama yönündeki ilk adım olarak niteliyor. Bu komplo teorisi bir yana, Türkiye'nin Arap sorunlarına yaklaşımı ve bu sorunları benimsemesi her iki tarafın da çıkarına. Eski ABD başkanı George W. Bush'un ilan ettiği yeni Ortadoğu bugün tarihin çöplüğünde. Yeni Abdül Nasır'ın hayat hikâyesini ve yürüyüşünü lekelemeyin. (Kuveyt gazetesi Ruye, 30 Ekim 2009)

Kaynak: Radikal