İsrail'in "gökten ölüm" kampanyası, 27 Aralık cumartesi günü saat 11 civarlarında başladı, gece boyunca, sabaha kadar sürdü. Katliam, bu satırları yazdığım pazar günü hâla devam ediyor.
1967'den beri Filistindeki en kanlı gün, bunun "henüz bir başlangıç" olduğunu söyleyen İsrail'in devlet terörü sayesinde bitecek gibi durmuyor. Şimdiye kadar en az 290 kişi öldürüldü ancak geçen her dakika yaralı sayısı artıyor, enkaz altından cesetler çıkıyor, aldıkları yaralara yenilenler oluyor dolayısıyla cesetlerin sayılması devam ettikçe bu sayı da dramatik bir şekilde yükseliyor.
Yaşananlar savaş suçundan başka bir şey değil ama İsrail'in halkla ilişkiler makinesi tam faal halde çalışıyor ve her dakika yalan üretiyor.
Uydurdukları efsâneleri ilk ve son olarak ifşa etmenin vaktidir.
İsrailliler Gazze Şeridinin işgalini 2005 yılında sona erdirdiklerini iddia ediyorlar. İsrail, küçük sahil şeridindeki yerleşim yerlerini kaldırmıştı ama işgal asla sona ermemişti. Gazze'nin sınırlarını, hava ve su yollarını denetim altında tutmayı sürdürdüler; sık sık baskınlar yaptılar ve belirledikleri hedeflere suikast düzenlediler. İsrail, 2006'dan beri Gazze Şeridini abluka altında tutuyor. Gazzeliler iki yıldan daha fazla bir süredir açlık sınırında yaşıyorlar; ısınma, yemek pişirme, tıbbi tedavi gibi insan hayatının temel ihtiyaçlarını karşılayamaz haldeler. İsrail kuşatması insani felakete yol açtı ki İsrail'in son askeri saldırısı bu durumu daha da azdırdı.
İsrail, ateşkesi Hamas'ın ihlal ettiğini ve ateşkes antlaşmasından tektaraflı olarak çekildiğini iddia ediyor. İsrail'in, Batı Şeria'ya saldırdığı zaman hariç, doğrusu Hamas, ateşkes konusunda üstüne düşeni yerine getirdi. Ateşkes, son iki aydır İsraillilerin Filistinlileri öldürmeye tekrar başlaması ve Hamas'ın cevap vermesiyle bozuldu. Başka bir ifadeyle, Hamas, ateşkes süreci boyunca tahrik edilmeksizin hiçbir saldırı düzenlemedi. Ancak İsrail, kuşatmayı kaldırmayla ilgili hiçbir yükümlülüğünü yerine getirmeye ve Gazze'ye hayâti insani yardımların ulaşmasına izin vermeye yanaşmadı. Günde ortalama 450 kamyon giriş yaparken bu rakam en iyi günde en fazla 80 oldu ve sınır, zamanın yüzde 70'inde sımsıkı kapatıldı. Gazzeliler, sözümona ateşkes süresince, hayvanlar gibi yaşadılar; 262 kişi tıbbi tedaviye ulaşamadığı için hayatlarını kaybetti. Yüzlerce hayat yitirilmişken ve artmaya da devam ederken, ateşkes görüşmelerine yanaşmayan bugün yine İsrail'dir. İddia ettikleri gibi bir barışa niyetleri yok; dertlerinin ne pahasına olursa olsun rejim değişikliği olduğu artık çok daha açık.
İsrail, "barışçıl Filistinlilerle" barışın peşinde olduklarını iddia ediyor. İsrail, Gazze Şeridinde sürüp giden katliamdan önce ve Annapolis barış Süreci boyunca Batı Şeria'yı işgali sürdürmüş ve hatta yoğunlaştırmıştır. Yerleşim yerlerinin genişlemesi 2008'de 38 kat daha artmış, 4.950 Filistinli tutuklanmış -çoğu Bati Şeria'dan - ve 521 olan kontrol noktası sayısı 699'a yükselmiştir.
Ayrıca, barış görüşmelerinin başlamasından beri 546 Filistinliyi öldürdü ki bunların 76'sı çocuktu. Bu dehşet verici istatistikler şimdi dramatik bir artış kaydediyor fakat bu son dehşet arasında İsrail'in önceki günahları unutulmamalıdır.
İsrail sadece bu sabah, Batı Şeria'nın Nihlin köyünde genç bir barış yanlısı protestocuyu öldürdü ve son birkaç saat içerisinde onlarca insanı yaraladı. Barışçıl eylemlere ölümcül bir kuvvet kullanmayı sürdürecek belli ki; dolayısıyla Batı Şeria'dan daha fazla ölüm haberi bekleyebiliriz. İsrail barışçıl Filistinlilerle barışın peşinden gidiyor madem, o halde kimin hakkında konuşuyorlar?
İsrail meşru müdafaa yapıyormuş. Kıvılcımını kendilerinin çaktığı bir olayda meşru müdafaadan söz etmek pek güçtür. Ne ki ediyorlar. Meşru müdafaa tepkiseldir. Halbuki İsrail'in son iki gündür yaptıkları açık seçik tertipli fiilerdir. İsrail basını İsrail ve dünya kamuoyunu saldırıya hazırlayan haberleri yayınlarken diğer yandan da İsrail, haberlere göre, Filistinlileri bir saldırının olmayacağına dair temin etmek için yol kavşaklarını açık tutmuş ve konuyla ilgili ileride yapılacak toplantıları bildirmişti. Böyle yapmalarının sebebi zâyiatın daha fazla olmasını sağlamak ve yapacakları katliamda Gazze halkını hazırlıksız yakalamaktı.
Aşırı bir güç asimetrisinin hâkim olduğu bir çatışmada meşru müdafaa iddiası göz boyamaya yöneliktir. İsrail, bölgedeki en büyük, dünya'daki beşinci büyük askeri güçtür. Bundan başka, dördüncü büyük silah ihracatçısıdır ve ABD'ninkiyle yarışan bir silah sanayisi vardır. Başka bir ifadeyle, İsrail'in her daim kuvvet kullanım tekeli olmuştur ve tıpkı süpergüç müttefiki gibi İsrail de ölüm araçlarının reklam vitrini olarak savaşı kullanır.
İsrail, yalnızca askeri hedefleri vurduğunu iddia ediyor. Parçalanmış kadın ve çocuk cesetleri televizyonlarda dur durak bilmeksizin gösteriliyor ama İsrail yüzsüzlük yaparak, sadece askeri hedefleri ustalıkla bombaladıklarını iddia ediyor. Bunun yalan yanlış beyan olduğunu biliyoruz; pek çok sivil yerleşim yerine, bir hastahane ve câmi dâhil, hava saldırıları düzenlendi.
Gezegendeki en yoğun nüfusa sahip bölgeye havadan tonlarca patlayıcı boşaltıldı. İlk tahminlere göre binlerce yaralı var. İsrail, bunların "sivil kayıp" veya kaza ölümleri olduğunu iddia edecek. Böylesi bir iddianın hâlis maskaralığı ve insaniyetsizliği dünya toplumunun midesini bulandırmalıdır.
İsrail, Filistinlilere değil Hamasa saldırdığını iddia ediyor. Herşeyden evvel, füzeler insanları siyasi yönelimlerine göre ayırt etmez; yolları üzerindeki herkesi öldürürler. İsrailliler bunu biliyor, Filistinliler de. İsrail'in bildiği bir şey daha var ki o da son eylemlerinin Haması ne kadar güçlendirdiğidir ve bunu açıkça söylemiyorlar. Polis ve Hamas militanları değil,bizzat saldırıların hedefi, İsrail'in yanılmış niyeti hakkında bize bazı ipuçları sunuyor: Kanun ve düzen'in sütunlarını yıkarak Gazze Şeridinde anarşi yaratmak istiyorlar.
İsrail, Filistinlilerin şiddetin kaynağı olduğunu iddia ediyor. Açık ve samimi olalım. İsrail ve Filistinliler arasındaki şiddetin kaynağı 1967 savaşıyla Filistin'in işgalidir. Şiddet, işgalin sona ermesi ve Filistinlilere milli ve insani haklarının verilmesiyle bitebilir. Batı Şeria, Hamasın denetiminde değil ve halen işgal altında, haklarımız ihlal ediliyor, çocuklarımız öldürülüyor.
Bu efsâneleri anladıktan sonra şimdi de hava saldırılarının gerçek nedenleri üzerinde kafa yoralım; bulgularımız, bizzat saldırı eyleminden daha iğrenç olabilir.
İsrail liderleri siyahlar giyinmiş, ve kıyafetlerinin uzun kollarını geriye kıvırmış halde bir basın toplantısı düzenliyorlar. "Savaşma vakti", "ama kolay olmayacak" diyorlar. Livni, Olmert ve Barak, ne de zorlu olduğunu ispatlamak için basın konferansına makyaj bile olmadan gelmişlerdi; Barak ise Gazze saldırısına odaklanmak için seçim kampanyasına son vermişti. Ne kahraman liderler böyle...
Hakikati biliyoruz: seçim kampanyasının askıya alınması tam bir seçim kampanyasıdır. John McCain'in başkanlık seçim kampanyasını yarıda keserek "mâli krizle ilgilenmek" üzere Washington'a dönmesi gibi bu hareket de reklam kampanyasından çok daha fazla bir şey değildi.
Adaylar "liderlik edecek kadar zorlu" görünmeliydiler ve görünüşe göre Filistinlinin kanında banyo yapmaktan daha iyi bir yolu yok bunun.
Siyah kıyafeti, taranmamış saçlarıyla "bana bakın" diyor Livni. "Ben bir savaşçıyım. Tetiği çekecek kadar yeterince güçlüyüm. İşte gördüğün gibi Bibi Netanyahu kadar acımasızım madem, o halde bana oy vermede tereddüt duygusu hissetmiyor olmalısın."
Hangisinin daha rahatsız edici olduğunu bilmiyorum, Livni mi Barak mı yoksa hoşnut etmeye çalıştıkları seçmenler mi?
Nihayetinde ortalama İsraillinin güvenliğine hiçbir katkısı olmayacak bunun; doğrusu gelecek günlerde daha da kötüleşmesi beklenebilir zira katliam büyük ihtimalle intihar bombacısı yeni bir neslin doğmasına yol açacaktır.
Ne Hamas'ın temelleri sarsılacak ne de sert görünümlü üç budalanın, Barak, Livni ve Olmert'in beklediği gibi olacaktır. Yanlış yoldaki politik mâceralarının suratlarına patlaması muhtemeldir tıpkı 2006'da Lübnanı işgalde olduğu gibi.
Yazıyı noktalamadan evvel, İsrail'in iç politikasının ötesinde, bu saldırıya izin verilmesinin bir başka nedenini de ifade etmelidir: Uluslararası toplumun sessizliği ve suça yardakçılık yapması. İsrail, Avrupa'daki ekonomik veya ABD'deki askeri müttefiklerinin iradeleri hilafına hareket edemezdi, etmezdi. İsrail, tetiği çekerek yüzlerce, belki de binlerce hayatı söndürecek bu hafta ama tüm bunların yaşanmasına izin veren, Filistinlilerin acısına karşı dünyanın hissizliği ve gayri insanı müsamahasıdır.
"Kötülerin kazanması için iyilerin sessiz kalması yeterlidir."
İşgal altındaki Filistinden...
Dünya Bülteni için çeviren: M.Alpaslan Balcı